İki Güzel Adamı Daha Yolcu Ettik
Önceki gün, Prof. Dr. Taha Cabir Al-Alwani ve Dr Hasan el Turâbi'nin ahirete irtihal haberleri geldi. Yeni nesil Alwani ve Turâbi'yi ne kadar tanıyor bilmiyorum ama eskiler en azından merhum Turâbi'yi yakından tanırlar.
Sudan devriminin öncü isimlerinden, son dönemde sayılı İslâm düşünürü ve Sudan Halk Kongre Partisi lideri Turâbi merhum ile 2012'de İstanbul'a geldiğinde görüşme ve mülakat yapma imkânımız olmuştu. Son derece mütebessim bir kimse olan Turâbi, Sudan İhvan Hareketi'nin lideriydi.
Mevcut devlet başkanı Ömer Beşir ile birlikte 1985'te Sudan yönetimine gelmiş ve Sudan Meclis Başkanı olmuştu. Ardından Beşir'in despot politikalarını eleştirdiği için sakıncalı bir muhalif durumuna düşen Turâbi uzun süre ev hapsinde tutuldu.
Tefsiru't Tevhidî adında bir tefsiri bulunan Hasan Turabî'nin Türkiye'de de Sudan İslami Hareketi, İslâmî Düşüncenin İhyâsı, Namaz, Sudan İslam Projesi, Özeleştiri ve Yenilenme Sorumluluğu, Dinî Şiarlar gibi eserleri yayınlandı.
Son devrin en önemli İslam âlimlerinden biri olan Kuzey Amerika Fıkıh Konseyi Kurucusu ve Cordoba Üniversitesi'nin Rektörü merhum Prof. Dr. Taha Cabir Al-Alwani'nin ise yakın zamanda Mahya Yayınlarından çıkan “Yenilenme & İslam Düşüncesinde Çağdaş Söylem” eseri kendisini bir kat daha sevmeme vesile olmuştu. Dün de, CNR Kitap Fuarında eseri tekrar hediye edildi de ‘okudum' diye almamıştım.
1935'de Irak'ta doğan Alwani merhum'un eserlerini okumamak herkes için büyük kayıp. Özellikle “Yenilenme” eserini, Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun ivedilikle okumasında büyük yarar var. Mevcut üniversitelerin nasıl bir tuzak olduğunu ve çözüm önerilerini de anlatan eser hakkında bir yazı kaleme almıştım ama yayınlamak nasip olmadı. İnşaallah ileriki günlerde.
Amerikan İslam İlişkileri Konseyi (CAIR) Başkanı Nihad Awad'ın “Alwani'nin vefatı hem Müslümanlar, hem de tüm insanlık için büyük bir kayıp” dediği gibi hakikaten çok büyük bir kayıp.
Alwani merhumun Türkiye'de tercüme edilmiş eserleri ise şöyle: İslam Düşüncesinin Bugünkü Meseleleri (İnkılab), İhtilaf & Farkın Farkındalığı (Mahya), İrtidat & Tarihsel ve Metinsel Analiz (Mahya), Yenilenme & İslam Düşüncesinde Çağdaş Söylem (Mahya). Cenab-ı Hakk (c.c.) iki büyük adama Rahmet-i ile muamele eyler inşaallah!
İBN-İ SİNA'YA YAPILAN AYIP
İbn-i Sina, miladi 980'de Buhara'nın Afşana Köyü'nde doğmuş, 1037'de de İran'da vefat etmiş, tıp, fizik, felsefe başta olmak üzere yüzlerce eser vermiş bir Türk âlimi. Onun kaleme aldığı ‘Tıbbın Kanunu' mânâsındaki El Kanun fi't-Tıbb eserinin üzerine bir eser daha kaleme alınabilmiş değil. Henüz elektrik bilinemezken balıklardan elde ettiği elektrikle felçli hastaları, bugün hâlâ çözüm bulunamayan kanseri bile tedavi etmiş, tıbbın değişmez anayasasını yazmış bir zat.
90 yıllık Cumhuriyet tarihinde İbn-i Sina'nın El Kanun fi't-Tıbb eseri tercüme edilememişti. Atatürk Kültür Merkezi, Prof Dr Esin Kâhya'nın tercümesinin basımına 2009'da başladı. Bir, iki ve beşinci ciltler basıldı, yedi yıl ara verildikten sonra geçen yıl üçüncü cilt (iki cilt halinde) basıldı. Bu yıl ise dördüncü cilt çıktı. Kitabın beş cildini 75 liraya satan ‘Kültür Merkezi', dördüncü cilt için 90 lira fiyat koymuş. “Diğer ciltleri aldınız nasılsa, bunu da kuzu kuzu alacaksınız” diyorlar yani.
Bir devlet kurumunun eser üzerindeki bu oyunu çok büyük bir ayıp... Okurlara da diyorum ki, satın almayın ellerinde patlasın. Zaten eserin tercümesi son derece sorunlu. Anlaşılır olmaktan ziyade, metinler işin içinden çıkmamamız üzerine kurgulanmış. Basit cümleleri bile anlamanın güç olduğu kötü bir tercümeden söz ediyorum. Bu ayıp hepimizindi. Şükür ki, Mustafa Koç hoca o latif üslubu ile süreci devam eden yeni bir tercüme yaptı. İnşaallah bu hasret yakında son bulacak. Üstelik basacak kurumun fiyatları da oldukça makul. Sabırsızlıkla bekliyoruz.
PKK'NIN SİYASİ PARTİSİ OLUR DA DHKP-C'NİN OLMAZ MI?
Malum terör örgütü PKK'nın siyasi partisi HDP'dir. HDP'nin bir terör örgütüne sahip olmasını kıskanan CHP ise kendini terör örgütü DHKP-C ile FETÖ'nün siyasi partisine çevirdi. Kemal Kılıçdaroğlu, PKK'yı HDP'ye kaptırdığına üzülmüş olmalı ki, hendek kazan PKK'lı teröristlerin arkadaşları olduğunu söylemişti.
Kılıçdaroğlu, DHKP-C ile FETÖ'nün tüm eylemlerini savunmakla kalmayıp, aynı zamanda her iki terör örgütünün eylemcilerini savunmaya, destek olmaya, Gürsel Tekin, Mahmut Tanal ve Sezgin Tanrıkulu gibi milletvekillerini göndermeye devam ediyor. Gürsel Tekin'in geçtiğimiz hafta polise saldırısı sırasında öldürülen DHKP-C'li Berna Yılmaz'a “kardeşim” dediği ortaya çıkmıştı. Aynı isimler bu kez FETÖ'nün yayın organlarından Zaman'a kayyum atanmasında da karşımıza çıktılar. Yakında teröristlere silah ve mühimmat taşırken veya hücre evi baskınlarında karşımıza çıkarlarsa kimse şaşırmasın. 1920-30 ve 40'ları özleyen Türkiye düşmanı CHP'den her şey beklenir. CHP, bizi sadece Türkiye'nin lehine bir işte yer alırsa şaşırtır, başka hiçbir faaliyetine şaşırmayız.
KAPİTALİZME VAGON OLMAK
Eskiden dindar çevreler, kapitalizmin küresel soygun ve kültürel iğfal günlerine vagon olanları eleştirir ve yerden yere vururlardı. Şimdi ise eleştirdiklerinden daha kötü bir şekilde sahipleniyorlar bu sömürü günlerini.
Bakıyorum da, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız son günlerde sürekli ‘Kadınlar Günü' türküsü söylüyor. Devlet erkânı bile kuyumuzu kazan bu günler için tebrik yayınlıyor ve demeç veriyor. Bu hem nereden nereye savrulduğumuzu gösteriyor, hem de sorunlara çözüm üretme konusundaki sığlığımıza işaret ediyor.
Şunu bir kere daha belirtmekte yarar var. İnsan hakları kavramı batının uydurduğu bir tuzak. Bunun alt şubeleri olan kadın, çocuk, yaşlı, çalışan, hayvan ve çevre hakları ise değerlerimizin paramparça edilmesi tuzağına nasıl düştüğümüzü gösterir.
Batı her alanda ‘böl-parçala-yok et' yöntemini kullanır. Devletleri de, tıbbı da böyle yok etti, çevreyi de, insanı da… Hakk'ı veren batı veya devletler değil, Allah'tır. Hak sadece kadının, çocuğun, yaşlının ve insanın değil, kâinatın tümünün olup parçalanamaz bir bütündür. Hakkı kompartımanlara ayırdığınız da hak ortadan kalkar, sadece onun edebiyatı ve sömürüsü kalır. Son söz olarak diyoruz ki, yapmayın Allah'ın aşkına, eleştirdiğiniz batının değerlerini bu millete taşımayın. Ne olur yapmayın bunu!