İki Boyutlu Felaket
İki Boyutlu Felaket Saat 9.00….. ekran kapalı. Hastalar ellerinde reçeteleri yüzüme bakıyorlar.Semiha Teyze şeker ve tansiyon ilacını istiyor. Küçük Ece'nin annesi telaş ediyor çünkü Ece ateşli ve antibiyotiğini alması lazım. Ayşe Hanım grip , Mehmet Bey alerji olmuş.
Bilgisayar ekranına çaresiz gözlerle bakarak onlara ne söyleyeceğini düşünen zavallı insan da bendeniz Eczacı Hafize Aslan. Gerçi yıllardır işlemeyen sistemler nedeniyle bu tip karmaşalara fazlasıyla alışkınım ama bu kez durum farklı. Bu bir boyut olayı. İlaçlar boyut değiştirdi eczacılar ve hastalar güme gitti. Tezgahın diğer tarafında da çalışan arkadaşlarım bana bakıyorlar herkes benden medet umuyor ben SGK' dan. Oysa ne kadar gülünç böyle düşünmem. Her zaman başımın çaresine bakabildim şimdi niye kalakaldım. Olay boyut olayı arkadaşlar. Sistem Semiha Teyze'nin ilacının üzerinde ki iki boyutlu işareti tanımıyor. Aslında tanıması gerekirdi. Ha bir de tanıması için sistemin açılması lazım.
Bu sistem nedir anlayanınız oldu mu bu zamana kadar bilmiyorum ama ben bile bir eczacı olarak aylardır anlamak için uğraş veriyorum. Doktorun yazdığı ilaçları eczaneden alabilmeniz için reçeteleri SGK'nın hazırladığı bir programa kaydediyoruz. Hastalar buna Ankara diyorlarJ Program çalışmadığında çoğu teyze ve amcaya anlatamadığımızdan program Ankara'dan kapalı diyorlar. Onlara göre her şey Ankara'dan yönetiliyor.
Ankara programı açınca Semiha Teyze'nin ilaçlarını kaydedeceğim. Tabi Eğer tansiyon ilacının üzerindeki iki boyutlu işareti tanırsa. Sistemin okumaya çalıştığı kutuların üzerine yapılmış kare şeklindeki işaretler. Bu işaretler iki boyutlu. Bunlar ilacın adını firmasını üretim zamanını ve seri numaralarını içeren şifrelerin kare şeklindeki hali. Bu şifrelerle ilaç nerede üretilmiş kim almış kime satmış bilinecek. Buraya kadar iyi güzel de bu işaretler sistem tarafından tanınsa ne güzel olur değil mi. Ama maalesef birçok ilacın henüz kare kod şifre tanımlaması reçete sisteminde yok. Yani şimdi ben Semiha Teyze ye ilaçlarını veremeyeceğim. İlacı 40 TL. Parayla alması lazım. Sistem tanıyana kadar şekerden ya da tansiyondan ölmemesi için mecburen alacak. Ama ne var ki parası yok. O sadece birisi Ece'nin annesi ne yapsın ya da Ayşe Hanım ıhlamur mu içse acaba. Mehmet Bey de buz koysun yoğurt sürsün artık.
Saat 9.30 …. Bana bakmaya başlayanlara üç hasta daha eklendi. Düşünüyorum ne yapsam nasıl hem kırmasam hem kendimi zarara sokmasam hem ihtiyaçlarını giderebilsem. Ben insanım bugüne kadar sistem çalışmasa bile onları mahrum bırakmadım ama şimdi sistemin elimdeki ilaçları ilaç olarak kabul edip etmeyeceğini bilmiyorum ki. Boyutu değişti boyutu
Saat 10.00… Karar verdim ne olursa olsun hastalarımın acil ilaçlarını verdim ve gönderdim. Kabağın büyüklükte rekor kıranı başımda patlayacakta olsa yapım bu yüzüm yumuşak mağdur edemem hastalarımı. O yüzden bize mahallenizin eczacısı diyorlar çünkü biliyorum ki pek çok meslektaşım bugün benim yaptığımı yapacak.
Saat 12… Aha sanki sistem gül yüzünü gösterdi. İlk ilacı okuttum diyordum ki yine gitti sistem. Gidip bir sakinleştirici alsam iyi olur diye düşünüyorken hala elimde duran gıcır barkot okuyucuma baktım. Oysa tanesi 350 TL den iki tane kare kod makinesi aldım bu şifreleri okusun diye. Böyle mi olacaktı. Bu şifreleri Ankara ya bildirsin diye 450 TL verip birde program almıştım. Hepsi alay eder gibi bakıyor bana. Çünkü onlar aslında vurguncuların düzeni. Eczacılar zarar edecek paralarını bu makineleri satanlar yerken onlar vatandaşa sistem için özür dileyip hesap verecek. Vatandaş eczacıyı suçlayacak sisteme küfredemeyenler eczacıya edecek. Hırsını eczacıdan çıkaracak. Eczacı bir yandan kazık yiyip iflas ederken bir yandan çalışmayan sistem yüzünden cirosu düşecek. Ama depo bunu dinlemez onu ilgilendirmez o çekine bakar. Kare kod yüzünden iş yapamayan eczacı düşen cirosunun açığını kapatmak için kucağını açmış bekleyen faiz tuzaklarından para çeker depoya yatırır. Sonuç fıstık gibi olmuştur. Her şey amaca hizmet içindir. Vatandaş eczacıya düşman eczacı batık ama batıranlar mutlu hatta umutlu. Çünkü biz batınca yerimize gelecekler bizden birileri olmayacak. Kurtulacaklar bizden. Gelsin Tekeller. Her cephede düşmemize az kaldı. Artık yürümekten de yorulduk konuşmaktan da.
Saat 18.00… sistem yok. Hasta mağdur, eczacı bezgin. Zaten birçoğu TV’den seyretmiş gelmemiş doktora. Aylardır sesleniyoruz yetkililere hazır değil bu kare kod sistemi diye. Daha reçete girişi bile doğru düzgün yapılamazken birde bunu yüklemek doğrumu oldu yani. Bu aceleye ne gerek vardı. Firma depo ve eczane üçgeninde ilacın belli bir sirkülasyon süresi var. İlle de geçilecekti yavaş yapılsaydı olmaz mıydı? Hangi atlı koşturuyor arkamızdan.
İlaca güvenle ulaşım ve sahte ilacı engellemek amacı ki gerçekse! Güzel ama böyle mi yapılırdı bu.
Saat 19.30… Gece olsun bakalım açılacak mı? Çok bekledik son zamanlarda geceleri eczanelerimizde reçete girebilmek için. Bugünde bekleyelim ki hastalar hiç olmazsa yarın ilaçlarını alabilsinler.
Bu gece rahat uyurum ama ben. Çünkü Semiha Teyze ye Ece ye Mehmet Bey e ve diğerlerine hiç olmazsa acil ilaçlarını verdim. Peki ya siz sayın yetkililer siz bu gece rahat uyuyabilecek misiniz? Batan eczacıların, ilacını alamayan hastaların ahını aldığınızı düşünerek nasıl koyacaksınız başınızı yastıklarınıza.
Yarının nasıl olacağını bilmiyorum artık sadece bugünü kurtarmaya baktığımız bir zamanda yaşamaya başladık.
Ben yarın yine sistemin başında umutla bekleyeceğim ve düzelme olursa buradan dürüstçe bildireceğim söz.
Yarınınız umutlu ve sağlıklı olsun sayın okurlarım.