İki Adım İleri, Bir Adım Geri
Amerikan destekli AKP ile Amerikan destekli PKK, gizli görüşmelerinin devam ettiği artık herkesçe malumdur.
Her ne kadar, RTE “ biz görüşmüyoruz, devlet görüşüyor” dese de kimin kim ile görüştüğü besbelli.
Herhalde Türkiye’nin bölünme görüşmelerinde, görüşmeci olarak, köylü Mehmet Ağa ile bakkal Hüseyin yapacak değil.
Yapılan gizli görüşmelerde, tarafların verecekleri ve alacakları karar niteliğinde ki hususlar konuşulurken, Amerika’nın Açılım Planı gereğince, “Demokratik Özerklik” aşamasının yürürlüğe konulması kararlaştırılmıştır.
Gizli görüşmelerin çok iyi bir anlaşma zemininde cereyan ettiği Meclis Başkanının ifadelerinden anlaşılıyor. Sanki tek bir ekipmiş gibi çalışma yapıyorlar. Kamuoyuna yapılan açıklamalardan bu anlaşılıyor.
PKK, secim döneminde, AKP’ye yardım etmek için ateşkes süresini uzatarak, taviz vermiş oluyor. Secim döneminde PKK’nın da bir kazancı olması için siyasallaşma sürecinin derinleştirilmesi gerektiğini düşünüyorlar. Ve “ İki Dilli Yaşam” ı genel planın uygulama aşamalarından biri olarak gündeme sokuyorlar.
Kaldı ki, seçim sonrasında “Bölünmenin Anayasa’sı” getirilecek, şimdiden çalışmaların tamamlanması gerekiyor.
Bu kararlar zaten Bölge Parlamentosu görevini yapan Demokratik Toplum Kongresinde alınmıştı.
PKK’nın siyasallaşmasının derinleşmesi, yani bölünmenin derinleşmesi, yani bölünmenin somut şartlarının konuşulması aşamasına geldiklerini düşünüyorlar.
Sözde AKP ile BDP(PKK) anlaşamamış gibi bir görüntü verilerek, PKK sanki bir adım geri atıyormuş gibi yapılıyor. Kamuya “bizim Mecliste iki dil gibi bir talebimiz yok açıklaması yapılarak, gerilim ayarlaması yapılıyor.
Meselenin dil meselesi olmadığı aşikârdır. Mevzi mevzi yürütülen gizli bölünme anlaşmalarının aşamalarından birisidir.
Sorunun hala Kürt halkı ile Türk devleti arasında olmayıp, Devlet ile PKK arasında olduğu aşikârdır.
Gizli veya açık görüşmeler sonucunda, PKK’nın siyasallaşma sürecine(bölünme sürecidir) karşılık, PKK ateşkesi yürüttüğü bir kere daha teyit edilmiş oluyor.
Ne yazık ki, ordumuzda bu ateşkese sessiz kalarak karşılık vermiş oluyor.
Şimdi bize, Türk halkına düşen de, Demokratik Özerklik” ve resmi iki dil-e alıştırılmamamız kalıyor.
Türk Ordusunun böyle bir durumda, yani Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bölünmesi resmi kuruluşlar vasıtası ile konuşuluyorken, ne yapıyor diye sorarsanız, mahkemelerden, olmamış darbeler konusunda çıkacak adil kararları bekliyorlar diye cevap vermek mümkündür.
Türkiye bölündükten sonra ben orduyu ne yapayım. Bana savaşmadan yenilen bir ordunun varlığı ile yokluğu fark etmez.
Şimdi Kurtuluş Savaşından önceki günlerdeyiz. Gene bölünmemiz konuşuluyor. Ordu terhis edilmiş. Silahlarına sanki el konulmuş.
Bölünme bu kadar elle tutulur, gözle görülür bir gerçekliğe dönüşmüş iken, bu duruma seyirci kalmak, sonrada halktan bir talep yükselmiyor ki, biz ne yapalım demek, sorumluluktan kaçmaktır.
Çözüm, milli devrimci bir iktidardır.