İleri-siz Gerçek Demokrasi!..
Değerli okurlarım, “insan hakları” önemli üç saç ayağı üzerine oturmaktadır. “hukuk”, “özgürlük” ve “sorumluluk” burada anahtar kavram sorumluluk! Sorumluluk hukuku da özgürlüğü de sınırlayan oluyor. Özgürlük, “evet” ama ne kadar? “Benim özgürlüğüm başkasının ki başladığı sınıra” kadar.
O halde benim özgürlüğüm başkasını rahatsız edemez, e-t-m-e-m-e-l-i…
Bu hukuk için de geçerli, yasalar ya da uygulanan hukuk, başkasının özgürlüğüne tecavüz edemez, e-t-m-e-m-e-l-i… İnsan hakları, “sorumluluk” saç ayağı ile hukuk un da keyfi özgürlüğün de keyfi uygulanmasının önüne geçiyor.
Üç saç ayağı demiştik, neden üç saç ayağı önemli? İnsan hakları için demokratik ülkelerde bu dengeye dikkat etmek gerekir, edilmezse, etmeyen yönetimler de cezalandırılır. “AİHM” de bu saç ayağına ve dengeye dikkat eder. “
Heyhat! Ama ne kadar? “Yok edici” olsa bile mi, “teröristçe” olsa bile mi?...
işte orada bir sınır “sorumluluk” saç ayağı devreye giriyor.
Özgürlük, evet, hukuk, evet ama “sorumluluk” evet üç saç ayaklı “insan hakları ana yapısı.” Allahaşkına “basınımıza” ve medyanın “bazı çığırtkanlarına” bir bakın.
Saçmalayıp duruyorlar…
Sanki, ülkemiz tabanı delik bir fıçı gibi sürekli sıvı kaybediyor.
Kan kaybediyor, etmesi için de sözüm ona bazıları ellerinden geleni arkalarına koymuyorlar! Sanki “Türkler azınlık”, diğerleri çoğunlukta gibiler “Ne Mutlu Türküm Diyene” yi kabul etmeyenler; özellikle son yıllarda “Türklüğe” büyük saldırı halindeler…
Kürtçülüğü yüceltiyorlar (ben her türlü dayatma ırkçılığa karşıyım) “işte o bazıları”, olmayan Türkçülüğü varmış gibi gösterip son yılarda Türkiye Cumhuriyetine saldırıp durdular.”Özgürlüğün sınırı yok bu ülkede, hukuk bazıları için var ve sınırı yok onlar için. “sorumluluk” dan da çok uzaktalar “yıkılsın” hedef, altında kim kalırsa kalsın sağlam kalanlar bize yeter mantığı.
Belki de “Büyük Kürdistan” “Büyük Türk- Kürt Fedarasyonu!”
Nereye gidiyoruz?
Barışa ve Demokrasiye mi?
Yoksa bir bilinmeyene mi?...
Yoksa birilerinin bildiği büyük proje içinde bir bilinene mi? bizler de:“tour de France” da olduğu gibi yol kıyısında seyirciler miyiz? Bisiklet yarışını izlerken neler geçmedi ki aklımızdan, “yarış” , “yarışta özgürlük” , “yarış ta kurallar”, “yarışta sorumluluk.” Demek ki demokrasi de böyle bir şey! Koş koşabilidğin kadar, sür sürebildiğin kadar, başkasına zarar vermeden, özgürlüğünü ve hakkını yemeden…
Sorumluluğunu bilerek, “rapbana rapbana”, “hep bana” demeden.
Demokrasi, ama “Gerçek Demokrasi.” Önünde “İleri” olmasın.
“Gerçek” olsun bu bize yeter!
ATATÜRK KÖŞESİ
Birtakım kuşbeyinli kimselere kendinizi beğendirmek hevesine düşmeyiniz…
DÜŞÜN-TAŞIN
Fikirlerine katılmıyorum katılmasam da saygı duyuyorum…(Voltaire)
GÖNDERMELER
-Afrika çıkışıyla Vali İlhan Atış ve Adanalı yurttaşlarımızın 01 numaralı misyonuna uygun bir tavırla gönüllerde taht kurduğunu biliyor musunuz?
-Adana Şehremini v Zihni Aldırmaz’ın, objektif, adil ve tarafsız duruşuyla yavaş yavaş siyasi karizmasını herkesime hissettirdiğinden haberiniz var mı?
-Ömer Çelik’in siyasi misyonunun, ufak işlerle uğraşamayacak kadar büyük olduğunu biliyor musunuz?
-İstanbul Kanaltürk’te katıldığım Neşter, Teravih Namazı 08.08.2011 KANAL TÜRK izle
programın Türkiye’nin gündemine bomba gibi düştüğünden haberiniz var mı?
-Adana’mızda engelliler için yapılan hizmetlerin, bütün Türkiye’ye örnek olduğundan haberiniz var mı?
-“Öyle şeyler yapılacak ki seçimlerden sonra AKP iktidarı altı ay içinde istifa etmek zorunda bıraktırılacak” rüyalarını görenleri merak ediyor musunuz?
-CHP Adana örgütü içindeki çoksesliliği, kaynayan muhalefet kazanına benzetenler, CHP’yi gerçekten okuyabiliyorlar mı?
-"Paramız var, bütün imkanlarımız müsait ancak okul yapacak arsa bulamıyoruz" diye feryat eden Milli Eğitim Müdürü’nün sesini kimler duyacak?
-“İbadet kardeşliğinin müşterileri ile ideoloji kardeşliğinin müşterileri, farklı sunaklara boyunlarını teslim etmiş kurban olma özgürlüğünü kullanan mağrur insanlar.” Dır diyen Adanalı köşe yazarını tanıyor musunuz?
-Dobra mert ve sivri çıkışlarıyla tanıdığımız Esra Elönü Adanalı hangi yazarın kitaplarını okuyacak?
-İşadamı Niyazi ÇETİNKAYA’nın, İlahiyat Profesörü Zekeriya BEYAZ’a nasıl türkü söylettiğini merak ediyor musunuz?
Sayın Yüksel Mert, tebrik ediyorum. Güzel bir yazı kaleme almışsınız.
Ağustos 13th, 2011 at 22:02Elbette bu ülke hepimizin. Yöneticilerimizde hangi partiden olurlarsa olsunlar, yeter ki bizleri Hak'ka dayalı insan hak ve huhuku içinde adeletli yönetsinler. Yoksa ben şahsen bu dünyadaki hakkımdan geçici olarak vaz geçsem de ileri dünyaya yönelik hakkımı ülke yönetiminde yamuk yapan babam da olsa hiç kimseye helal etmem. Onun için sağ duyulu akıl dışı her hal ve hareketlerden kaçınarak ülkemizi ortak bir akılla sorumluluk duygu düşüncesi içinde yönetmeliyiz. Aksi takdirde ülkemizde olabilecek her türlü olumsuzluğun vebalinden hiç kimse kurtulamaz. Ülkemizin kaptan koltuğunda oturanlar sizlere söylüyorum. Aman gözünüzü seveyim. Çok dikkatli olunuz. Etrafınızdaki her akıl verene güvenip inanmayınız. Çünkü onların bir çoğu geçmişle intikam peşindeler. Devlet yönetiminde duygusallık, düşmanlık, intikam olmaz. Sonra başınıza iş açarsınız. Yalnız kalınca da hesap verirsiniz. Devlet yönetiminde önemli Hak'ka dayalı adaletli yönetimdir. Böyle yöneten herkes görevini bil hakıyla yerine getirmiş olur. Sonunda da sorumluluktan kurtulur. Yoksa her kes hesabını mutlaka verir. Bu dünyada olmazsa da ahirette. Tabiki bizi yönetenler bizim inandığımız Alla'a inanıyor ve inançlılarsa. Tabiki şüphem yok ama ben yine de tedbir olsun diye söyledim. Çünkü inançta akıldan akıla farklılıklar gösteriyor. saygılar.