İdare Edenler ve İdare Edilenler
Türkiye Cumhuriyeti Mustafa Kemal ve silah arkadaşları tarafından, Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması ile I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmış ve savaşı kazanan devletlerce paylaşılmış, Osmanlı İmparatorluğu’nun Anadolu ve Trakya’da kalan toprakları üzerine kurulmuştur.
İstiklal Harbi, Misak-ı Milli sınırları içinde ülke bütünlüğünü korumak, milli egemenliğe dayalı, tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak için Büyük Millet Meclisi tarafından yönetilen, çok cepheli bir savaştır.
Kurtuluş Savaşı’nda düşmana karşı koyan, ülkenin direniş örgütlenmeleri ve güçleri olan milli güçler, Osmanlı ordusu ile Kurtuluş Savaşı milis ve gönüllülerinden oluşan Kuvayı Milliye’dir.
Kuvayı Milliye, ülkenin dört bir yanının Yunan, İngiliz, Fransız, İtalyan birliklerince ele geçirildiği, Mondros Mütarekesi ile ülkeye ağır koşulların dayatıldığı, Osmanlı ordusunun silahlarının alınıp dağıtıldığı, her şeyin bitti sanıldığı günlerde, milletin tepkisi olarak doğan bir halk direnişidir.
Cumhuriyet Kavramı.
Batı dillerinde cumhuriyetin karşılığı, ulusun kendisini yönetmesi anlamına gelir. Cumhuriyet rejiminde iki unsur çok önemlidir:
a- İdare edilenler
b- İdare edenler
Bu iki unsurun sahip olası gereken özelliklerin başında dürüstlük gelir. Cumhuriyet rejiminde her iki tarafında dürüst ve namuslu olması gerekir. Rejimin demokrasi platformuna oturtulması şarttır.
Cumhuriyet, ulusun vatan ve hukuka sevgisi ve içten bağlılığı ile yaşatılmalıdır. Bu nedenle cumhuriyete hayat veren damarların başında demokrasi gelir. Gerçek cumhuriyet rejimlerinde sistemin demokrasi ile olan ilişkisi çok önemlidir. Çünkü iç ve dış tehlikelere karşı cumhuriyet kendisini sert ve katı bir şekilde ama demokrasinin gerekleri içinde koruyacaktır. Bunların dışına çıkılmaması gereklidir, aksi takdirde demokrasi ile cumhuriyet arasında kopukluk başlar. Bundan da en büyük zararı cumhuriyet rejimi görür. Onun için cumhuriyet yöneticileri daima uyanık ve gözleyici durumda olacaklardır.
Demokrasiyi benimsemiş siyasi rejimlerdeki cumhuriyetlerde özgürlüklerin kullanılma alanları, demokrasinin kuralları ile sınırlandırılmıştır. Demokratik sistem ile idare edilen cumhuriyetlerde hiç kimsenin sınırsız hak ve hukuku yoktur. Sınırsız hak ve hukukun olduğu rejimlere de demokrasi veya cumhuriyet denemez. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu Dünya Lideri gazi Mustafa Kemal Atatürk” demokrasilerde ve demokratik cumhuriyetlerde kişilerin ve dolayısıyla toplumların özgürlükleri hukuk yolu ile güvence altına alındığı gibi, bunların sınırları da adaletin kalemi ile çizilmiştir.
Dünyanın en stratejik noktasında tavşana kaç, tazıya tut diyen güçlere rağmen kurulmuş olan cennet vatan ülkemizin sevk ve idarecileri.. Geride kalan 90 yıl boyunca gelmiş ve geçmiş bütün yöneticileri milletin ağzının değil, gözünün açılmasına katkı yaparak önünü görmesini ve görerek yola devam etmesini başararak.. Şimdiye kadar çoktan çemberi yarmış ve ülkemiz üzerindeki kara bulutları çoktan dağıtarak, çağdaş ülkeler seviyesine çıkmış ve bugün özgür olmalıydık.
Ancak halkın gözü açılıp doğruları öğrenerek ve düşünerek yaşayıp ta başımıza dert olmasınlar diye… Komşu ülke idarecilerimizin içkiye, eroine, gayri ahlaki tutum ve davranışlarla bağımlı hale getirerek halkını sindirdikleri ve iyi insan yetişmesine engel oldukları gibi… Ülkemiz dede insanlığın anayasası Kuran-ı Kerim de alenen beyan edildiği üzere din, kul ile yüce yaratıcı arasında yaşanması gerekirken… Birilerinin ipin ucu elimizde kalsın anlayışıyla buna zinhar öyle olmaz, böyle olur ve olacak anlayışıyla Halkımızı din ile terbiye etme yoluna gitmeleri; halkın çalışmaktan alıkonmasına, üreterek tüketen olup iyi insanların dolayısıyla iyi idarecilerin yetişmesine bilerek ve isteyerek mani oldular ve olmaya devam ediyorlar.
İşte bu yüzden sayıları bir elin beş parmağını geçmeyen iyi insanlara, senden idareci olmaz, İdareci fırıldak olacak, yerine göre hareket etmeyi bilecek diyerek engel olunurken.. Her gün bir ekmeğin peşine düşmekten düşünerek yaşamaya zaman bulamadığı için hazırcı, üretmeden tüketen;sen daha fazlasını ver, ya da vaat et, oyumuzu sana verelim diyen.. Kendinden ve ülkesinin içinde bulunduğu vahim durumdan bihaber… Pısırık, ne yaptığını, nasıl yaptığını bilmeyen ve bu nedenle birilerinin salyalı ağzına ve kirli ellerine bakarak asalak yaşamaya alışmış, alıştırılmış, açıkçası mahkûm edilmiş aziz milletimizin “yiğit düştüğü yerden kalkar ”özdeyişinden hareketle yattığı ve yatırıldığı ölüm uykusundan uyanarak kendisinin ve ülkesinin gelişmesine ayak bağı olanlara dur deme zamanı, geldi ve geçiyor diyor, saygılar sunuyorum.
Ahmet Yenin
İdare Edenler ve İdare Edilenler