content

ikradan-mahyaya-aydinlanma

30 Eyl

İçimizdeki Ayetler!..

Değerli Okur!

Hindistan’da “Hindu bir ailenin çocuğu olarak doğsaydım Hindu mu olacaktım?” Ya da Vatikan’da koyu Katolik bir ailenin çocuğu olsaydım? “O zaman teslis haktır diye haykırıp, İsa Tanrı’dır yahut Tanrının oğludur mu” diyecektim?

Soruları uzatmak mümkün! Kur’an’a baktığımızda müminler peygamberlerin gerçek peygamberler olduklarını getirdikleri mesajlardan tanırlar. Bir örnekle iddiayı netleştirecek olursak, Semud  Kavmine peygamber olarak gönderilen Salih Peygamber’le ilgili olarak Semud’un müminleri şöyle derler: “Halkının büyüklük taslayan ileri gelenleri, aşağılayıp zulmettikleri inananlara, ‘Salih’in gerçekten Rabbi tarafından gönderilmiş olduğunu nereden biliyorsunuz?’ dediler.

Onlar da, ‘Biz onun getirdiği mesaja inanıyoruz’ dediler.” (Araf Suresi, 75. ayet)

Ayetten de açıkça anlaşılacağı üzere inananlar Salih’in sahte bir peygamber olmadığını getirdiği “mesaj”dan anlıyorlar.

Çünkü onlar “ öz benliklerindeki ayetleri okumayı biliyor ve Salih’in getirdiği mesajın içlerindeki ayetlerle nasıl uyumlu olduğunu fark edebiliyorlar.” İşte biz de bu yüzden yüzlerce dinin içinden hak olanın “İslam” olduğunu, yüzlerce kaynağın içinden hak olan mesajın “Kur’an” olduğunu biliyoruz.

Dünya üzerinde, sanıldığının aksine, yüzlerce din falan yok aslında.

Var olan dinler özünde iki ana felsefe altında toplanıyor:

1. Hayatın bir tekâmül, okul, öğrenme yeri olduğunu iddia edenler.

2. Hayatın bir imtihan, yüzleştirme yeri olduğunu iddia edenler.

Spiritüalizm-ruhçuluk, panteizm, Hinduizm, Budizm, Bahailik, Sihizm, tasavvuf, kabala öğretisi vb. ilk kategoriye ait öğretiler. Bu tartışmalı din müddeileri, hayatı bir “tekâmül yeri” olarak kabul eden öğretileriyle, insanlar arası ırkçılığı, kibri, kiminin kimine göre farkındalık sahibi tekâmülce ileri gitmiş üstün insan olmasını aşılıyor.

Başka bir deyişle, temelini bu tarz bir felsefeye oturtan bir dine inanmanın kaçınılmaz sonucu “kibir”, “tekâmül için ahlaksızlıklara müsamaha gösterme”, “kötüleri iyilerin tekâmülünde kilit rol üstlenen gizli iyilik melekleri (!) ilan etme” gibi sapkınlıklar barındırıyor.Semavi dinler diye sınıflandırılan “Yahudilik”, “Hıristiyanlık” ve bilhassa da “İslam” ikinci kategoriye uygun düşen öğretiler.

Bu dinler hayatın bir imtihan, yüzleştirme yeri olduğunu savunuyorlar ve ahirette ödül-ceza sistemini öngörmekteler. “Şöyle ki, imtihan sistemine göre, insanlar kendi aralarında eşit ama takva bakımından Allah katında kimi kiminden üstün. Fakat kimin takvaca üstün olduğunun yahut o şekilde öleceğinin bilgisi de yalnızca yüce Yaradan’da, insanlar tarafından bilinemiyor.” İşte özünde bu sistem insanlar arasında gerçek anlamda “eşitlik”, “barış”,” huzur” vb. gibi kavramların pekişmesinin sağlanmasına neden olur.

Otorite, elit farkındalık sahibi olduğu yine insanlarca belirlenmiş insanlardan alınıp, buna layık tek varlık olan Allah’a mutlak olarak teslim edilmiş olunur.

Buradan yola çıkarak ve semavi dinlerin kutsal kitapları incelemeye tabi tutularak içlerinde en tutarlı, makul ve “içimizdeki ayetlerle” en uyumlu olanın “Kur’an” olduğunu saptamak pek zor olmasa gerek.

“Peygamber”, “vel”i, “din adamı”, “evliya”, “ulema” odaklı din anlayışından, “mesaj odaklı” din anlayışına geçilmesi bu noktada bir kez daha önem kazanıyor diye düşünmekteyiz.

Ne mutlu içindeki ayetlere kulak veren AKILLI kullara!..

Etiketler : , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank