İç Savaşın Başlaması
Beraberliğin yürümediği durumlarda ayrılık bir çare, bir çözüm olarak görülebilir. Ancak ayrılıkta çoğu kere yeni problemlerin başlangıcı olur. Beraberliğin yol açtığı sorunlardan daha ağır, daha öldürücü sonuçlara yol açabilir. Bunun dikkat çeken örnekleri de Irak’ta yaşanmaktadır. 90 yıldan beri Irak’ta Kürtler, Araplardan ayrılma mücadelesi vermektedirler. Bu mücadelelerinde pek de başarılı oldukları söylenemez. Silahları isyanları genellikle Kürtlerin yenilgisi ile sonuçlandı. Araplar da tümüyle Kürtlerin mücadelesini bitiremediler.
1991 Birinci Körfez Savaşından sonra 36. Paralelin kuzeyinden BM eliyle ABD’nin Irak’ı çekilmek zorunda bırakması Kürtler için büyük fırsatın da kapısını aralamış oldu. 2003’e kadar ciddi bir hazırlık devresi geçirdiler. 2003’te ABD’nin Irak’ı fiilen işgal etmesi, Kürtleri hazırlık devresinden sonraki aşamaya getirmiş oldu. ABD işgalinin ardından ABD marifetiyle hazırlanan anayasa da Araplar ve Kürtler arasındaki sorunları çözemediği gibi yeni sorunların da ana kaynağını oluşturdu. Belki de ABD’nin istediği sonuçta böyle bir şeydi. Kürtler ısrarla Kerkük şehrinin kendilerine bırakılmasını isterken, ABD şehrin yönetimini fiilen Kürtlere bırakmışken nihai akıbetini ise Kerkük’te yapılacak bir referanduma bağladı. Böylece Kerkük fiilen Kürtlerin idaresinde ama resmiyette Bağdat hükümetine bağlı kalmaya devam etti.
Kerkük örneğinde görüldüğü gibi Kürtler kendi idari bölgelerine bırakılmasını istedikleri ama fiilen veya resmen bağdat’a bağlı olan bazı yerleri “İhtilaflı bölge” saymaya hali hazırdaki Bağdat’a bağlı durumlarını geçici görmeye devam ettiler. Kürt idari bölgesi veya Kürdistan sınırları bu tartışmalı bölge sayılan yerlerden dolayı, Kürtler için tamamlanmamış oldu. Buna karşılık Bağdat hükümeti de Kürtlerin tartışmalı saydığı bölgeleri, tartışmasız olarak Bağdat’a bağlı saymaya devam ettiler. Arapların “müteneza aleyha” dedikleri bu bölgeleri “tartışmalı” gören Arap tarafı değil Kürt tarafıdır. Kürtlerin görüşüne göre; Musul’da : Sincar-Telafer-Tilkeyf-Hamdaniye-Şeyhan-Akre-Mahmur, Kerkük’te: Merkez-Dibiz-Havice-Tavuk, Selahaddin’de: Tuzhurmatu, Diyala’da: Kifri-Hanekin-Beledruz tartışmalı bölgedir, er veya geç KYB bağlanmalıdır. Bağdat Hükümetine göre adı geçen yerler, kesinlikle Bağdat Hükümetine bağlı kalmaya devam edecektir, KYB’nin (Kürt Yönetim Bölgesinin) sınırları 1991’de ilan edilenden ibarettir. Söz konusu bu yerleri Türkmenler; “Türkmeneli” bölgesi diye adlandırmaktadır. Çoğunda Türkmenler sayı üstünlüğüne de sahiptir ama ne Araplar ne de Kürtler; Türkmenleri bir taraf olarak görmemektedir.
KYB yabancı ülkelerle ilişkisi de taraflar arasında ciddi sorunlardan birisi olmaya devam etti. Türkiye gibi yabancı bazı ülkelerle KYB, petrol ve doğalgaz anlaşmaları imzalarken Bağdat hükümeti, bu anlaşmalara itiraz ederek bu tür anlaşmaların Bağdat Hükümeti’nin yetkisinde olduğunu iddia etmeye devam etti. Bağdat hükümetinin masraflarını üstlendiği ama hiçbir şekilde denetleyemediği Peşmerge ordusu da taraflar arasında ciddi bir sorun oluşturdu. Resmiyette Irak’ın bir parçası sayılan KYB/Kürdistan’a Bağdat hükümeti polis ve asker gönderemez oldu. Irak Cumhurbaşkanı Tarık Haşimi’yi Başbakan Nuri El-meliki terörist sayıp tutuklama kararı verince, KYB’ye giden Haşimi’yi iade etmeyen KYB idaresi kendisinin apayrı bir idari bölge olduğunu fiilen başka bir vesileyle de göstermiş oldu. Benzer olaylar peş peşe tekrarlanmaya devam etti. Aslında KYB fiilen Irak’tan ayrılmış oldu.
Başbakan Maliki, 8 Mayıs 2012’de bakanlar kurulu toplantısını Kerkük’te yaptı. Irak’ın hükümeti, Irak’ın her hangi bir şehrinde toplanabilir gibi görünse de Kerkük’ün hangi tarafa ait olduğu sorunu nedeniyle bu toplantı ciddi bir gerginliğe yol açtı. Maliki Kerkük’e gelirken kendisini korumaları nedenine bağlı olarak beraberinde getirdiği askeri birlikleri Kerkük’te bırakıp gitti. Bu olaya kadar yalnızca Kürt askeri varlığının olduğu Kerkük’te ciddi bir Arap askeri gücünün olması Kürtler için önemli bir kaygı nedeni oluşturdu. Kerkük’ü Bağdat hükümetinin kolayca bırakmayacağı bir kere daha anlaşılmış oldu.
Suriye’deki Devrim hareketi de Irak hükümeti ile KYB/Barzani’yi yeniden karşı karşıya getiren başka bir olay oldu. Çünkü Maliki, İran etkisi ile o güne kadar suçladığı Baas/Esad yönetiminden yana olurken, Barzani ise Esad’a karşı direnen muhaliflerden yana olduğunu ilan ederek, Esad sonrası için Suriye Kürt gruplarını hazırlamaya çalıştı. 27 Temmuz 2012’de Irak’ın Suriye sınırının güvenliğini sağlamak bahanesiyle Irak Ordusuna bağlı birlikler, Musul’a bağlı Rabia ilçesinde yerleşmeye başlamasıyla buna engel olmak isteyen Kürt Peşmergeler arasında, başlayan küçük çaplı çatışmalar, Irak ordusunun daha fazla ilerlemeyişi nedeniyle büyümedi.
Ancak Irak Hükümeti Ağustos 2012’de Diyala, Selahattin ve Kerkük’te “Dicle Operasyonlar Komutanlığı” adıyla yeni askeri birlikler oluşturdu. Adı geçen her üç vilayette de Türkmenler çoğunluğa yakın bir nüfus yüzdesine sahip; Türkmeneli bölgesi olduğu için, Türkmenleri kendi tarafına almak isteyen Maliki, Dicle Operasyonlar Komutanlığına Abdülamir Zahidi, Komutan Yardımcılığına ise Türkmen Muayyed Nureddin getirildi. Kürt kuvvetlerine karşı operasyonlar düzenlemek için oluşturulduğu kuşku götürmez bir kuvvetin komutan yardımcılığına Türkmen bir generalin getirilmesi askeri amaçlar kadar belki ondan daha çok politik amaçlarla, Maliki’nin muhtemel bir Arap Kürt çatışmasında Türkmenleri kendi yanına alma çabası olmalıdır. Irak Ordusu ve Irak Polsinin bazı bölümlerinden oluşan, Dicle Operasyonlar Komutanlığına bağlı birlikler Kerkük’ün batısında, Arapların Keyvan adını verdikleri bölgeye yerleşti.
20 Kasım 2012’de Türkmenşehri Tuzhurmatu’dan geçerek Dicle Operasyonlar Komutanlığına gitmekte olan Irak Ordu Birlikleri ile Peşmergeler arasında çatışma yaşanmıştır. Irak ordu birlikleri; Tuzhurmatu/Bağdat yolu ile Hemrin Dağı geçidi ve Tuzhurmatu/Tikrit yolunun Hemrin Körüsü çevresinde yerleşmesine karşılık, Peşmerge kuvvetleri ise daha çok Tuzhurmatu içinde konuşlanmıştır.
Dicle Operasyonlar Komutanlığı’nın hareketliliği devam etmektedir. Tuzhurmatu’daki son olayda da Dicle Operasyonlar Komutanlığı’nın üssüne gitmek üzere Tuzhurmatu’dan geçen Irak Ordusu mensupları ile KYB’ye bağlı peşmergeler arasında çatışmalar yaşanmıştır. Yine ertesi 21 Kasım 2012 Çarşamba günü Tuzhurmatu’nun doğusundaki Musa Ali Dağı’nda Şiilerin kutsal saydıkları bir mekana, Kürtlerin kendi bayraklarını asmaları, halkının büyük çoğunluğu Şii Türkmen olan Tuzhurmatu’da tepkiyle karşılanmıştır. Bu tür olayların taraflar arasındaki gerilimi giderek büyük bir çatışmaya dönüştürme ihtimali yüksektir.
Bunun dışında Irak Türkmen Cephesi Erbil temsilcisi Aydın Maruf Türkmenlerin Dicle Kuvvetleri’nin kurulmasına kesin olarak karşı çıktığını ilan etmişti. Bu gelişmelerin Şii Başbakan Maliki’yi Türkmenlerle ittifak arayışına zorladığı yorumu yapılıyor.
Maliki’nin onayladığı karara göre Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı Altunköprü, Telafer ve Kerkük gibi şehirlere kamu hizmetlerinin güçlendirilmesi ve ekonomik kalkınmanın sağlanması için 329 milyar dinar (yaklaşık 250 milyon dolar) bütçe ayrılacak. Türkmenler bu bölgelere yeterli hizmet gitmediği gerekçesiyle merkezi yönetimi eleştiriyordu. Türkmen yerleşim yerlerinden Selahaddin’e bağlı Tuzurmatu ve Musul’un ilçesi olan Telafer’in de aynı sebeplerle şehir yapılmasının gündeme geldiği belirtildi.
25 Kasım 2012’de Peşmerge güçlerinin, Bağdat-Kerkük yolunu Tuzhurmatu’da kapattığı haberi duyuldu. Böylece Irak’ta Arap ve Kürt kuvvetleri arasında silahlı bir iç savaşı kaçınılmaz edecek adımlar hızla atılmaya devam edilmektedir. İki taraf arasında bir kanlı savaşın olması ise neredeyse kaçınılmaz durumdadır. Bu gün savaşın engellenmesi ise tarafların talepleri nedeniyle yeniden gündeme gelmesi kesin gibidir.
Türkiye’nin bu anlaşmazlıkta hakem rolü oynaması umulur ve beklenirken aksine başbakan Erdoğan’ın ağzından yapılan açıklamalarda çatışmanın sorumlusu olarak “Bağdat Hükümeti ve Maliki” görülmektedir. İran-Irak ve Suriye üçlüsünün ittifakı ABD eliyle tesis ettirilmişken şimdi KYB ve Bağdat Hükümeti arasında baş gösterecek bir savaş büyük ölçüde bu üçlü ittifakında sonunu getirecektir. Bu muhtemel savaşta Kürtleri koruma işini ABD ve Bağdat’ı koruma işini üstlenecek olan İran arasında da doğrudan fiili bir çatışmanın nedenleri oluşacaktır. Bu çatışmanın tahakkuku da Esad’ın sonunu hızlandıracaktır.