İblis ve Yadımcısı
19’uncu ve 20’nci yüzyıl, Müslüman dünya için kayıp tarih. 21’nci yüzyıl ise kazançlar asrı olacağa benziyor. İşte bunun ihtimali dahi şeytan ve yardımcısının çıldırtmaya yetiyor. Alman kökenli küresel tefeciler için, 18’nci yüzyılın ortalarından bu yana ‘kazanmak’ tabiî bir sonuç. Bunu sekteye uğratabilecek her ihtimal ve her girişim yok edilmeli. Çünkü her şey bu amaç uğruna cereyan ettiriliyor. Engellemek şöyle dursun, bunun uzak ihtimali bile büyük tehdit olarak görülüyor
Buradaki ‘kazanmak’ sadece ekonomik kazanç olarak görülmemeli. Zaten kazanmış kazanacağı kadar. Mesele, kurulu düzenin zayıflatılmaması, alternatiflerinin oluşmaması, dolayısıyla devamlılığının sağlanması.
İnsanlığın dünü ve bugününü ipotek altına almış olan bu özel güç merkezi, yarını da garanti etmek istiyor. Bu güç odağının elinde; FED, Golmand Sachs, Amerikan Express, Visa, MasterCard, Deutsche Bank, HSCB, ING, CitiBank, NYSE, Dow, Nasdaq gibi ekonomi şirketleri, BP, Shell, Total, Elf gibi enerji devleri, Monsonto, Chiguita, Cargil, DuPont, P&G, Unilever, Kraft gibi gıda ve tohum devleri, Reuters, Time-CNN, Economist, AFP, SKY, ABC, Vodafone benzeri küresel medya ve iletişim organları var.
Bilderberg, Davos, CRF, CSIS, Rand, Tavistock, Mason Locaları gibi kısmen görünen, kısmen de gizemli yapıları yönetiyor. BM, IMF, NATO, DB gibi küresel güç merkezlerini kontrol ediyor. Soros gibi ‘entelektüel’ tefecileri ve hemen her ülkede taşeronluk yaptırdıkları, bildik ekonomik odakları var. Bizdeki farklı cenahlardan, hatta ‘dindar’ görünümlü çevrelerden -sadece ilgililerin bildiği- taşeronları var.
ŞAH DEMEK İÇİN PUSUDA BEKLİYOR
Farklı saiklerle bile olsa hep ‘şah demek’ için pusu da bekleyen bu yapı, hiçbir zaman tek ata oynamaz. Sadece bürokrasi ve siyaset ayağını da yeterli görmediği için; üniversite, sivil toplum, ticaret, hatta asker-polis ve istihbaratçı ayağını da -kirli amacı için- zinde tutar.
Özellikle ‘kontrollü muhalefet’ dedikleri oluşumlar hayati öneme haizdir. Yerel veya küresel ölçekli sözde sivil toplum örgütlerini finanse eder ve ‘tetikçi’ olarak kullanır. Bu sözde STK’lar, zaman zaman kendilerini maddi ve zihinsel olarak finanse eden bu yapılara karşı, açıklama ve eylemlerde de bulunarak akıllarımızı karıştırabilirler. Onlara ne kadar muhalefet etmesi ve nerede durması gerektiği anbean bildirilir.
Bunlarla da yetinmez, terör örgütlerinin içinde tetikçi ve ajanlar bulundurur. Bazen bir temizlikçi, bazen de örgüt başkanı olarak çıkar karşımıza işbirlikçileri. Hatta ikisi de birbirinden habersiz, aynı yere hizmet edebilir.
YERYÜZÜNÜN AHENGİNİ BOZMAK VE YARATILIŞI DEĞİŞRMEK İSTİYOR
Bunlar ‘yeryüzünün ahengini bozmak, yaratılışı değiştirmek için varlar’ ve bunun için çalışırlar. Para ellerinin kiri. Hiç önemsiz değil elbette, belki de canlarından daha önemli ama öncelikli amaç değil. Zaten hepimizin parası onun parası. ABD’nin FED’i yani Doları ve AB’nin Euro’su dâhil birçok merkez bankası ve parası ona ait. Dışarıdan bir rakibin ne yapacağı belli olmadığından, rekabeti bile kendisiyle.
Bütün imkânlarına rağmen çok korkak. İktidarın, servetin, gücün ve hegemonyanın elinden kayıp gitmesi ihtimali bile huzuruz olmasına yetiyor. Bunun içinde aramızdan, yanı başımızdan, cemaatimizden, partimizden, ailemizden, hatta özel kalemimizden yardımcı ve işbirlikçiler ediniyor.
HOCASI İBLİS
Akıl hocası ve ‘en büyük’ yardımcısı iblis. Şeytan, Allah’a karşı verdiği sözde durmak için çabalıyor, o ise şeytana yaranmak için. Peki, işbirlikçiler ne için çalışıyor? Elbette azaplarını artırmak için.
Türkiye’de yaşanan eylem ve gerilimleri bu bağlamda değerlendiren analizler yapıldı. ‘Faiz lobisi’ dendi, Türkiye’nin kalkınması ve son günlerdeki hamlelerinin neden olduğu da ileri sürüldü. 20 kuruşluk iç ulaşım zamları için Brezilya’da başlayan benzer eylemlerin de, aynı odakça tezgâhlandığı da dillendirildi. Diğer yandan Brezilya ve Türkiye’nin, Tahran’la nükleer meseleleri birlikte müzakere etmeleri ve birlikte hızlı bir büyüme gerçekleştirmeleri, eylemlerin gerekçeleri arasında gösterildi.
İran’ın nükleer sorununda arabuluculuk gerekçesi inandırıcılıktan oldukça uzak. Çünkü İran, 1875’den bu yana kontrolünden hiç çıkmadı. Nükleer çalışmalar İran’ı, İsrail’e karşı değil, Müslüman dünyaya karşı daha güçlü kılar. Bu hal, onlar açısından ellerini ovuşturacakları mezhep savaşlarının önemli nedenlerinden birine işaret eder.
Bir yüzyıl önce, Arjantin ve Brezilya’nın Yahudilere yurt olarak düşünüldüğünü akıldan çıkarmamak gerek. 2000’de bizimle beraber Arjantin’de de kriz çıkartıldığı, hatta Arjantin halkına ülkelerini yağmalattırıldığı da unutmamalı. Şu an Arjantin önemli ölçüde kontrolleri altında, Brezilya ise beklenmedik hamleler yaptı. Tıpkı Türkiye gibi IMF boyunduruğundan kurtuldu. Her ikisi de, hem IMF, hem de Dünya Bankasına borçlu değiller artık. Üstelik ikisi de, Obama ile iyi ilişkiler içinde.
Bu odağın, Obama’yı istemediği herkesin malumu. Obama onlara rağmen iktidarda değil kuşkusuz. Aralarında bir koalisyon var. Obama dediğimizde, bir kişiden ziyade, ABD’deki New York merkezli güç odağının, Kaliforniya’da üstlenen odağa karşı galebe gelmesinden söz ediyoruzdur.
Bu odaklar zaman zaman birbirleri ile çatışır, zaman zaman işbirliği yapar. Kaliforniya cephesi radikal iblisçi iken, New York cephesi panteist veya ateisttir veyahut liberal.
YENİ DÜNYA DÜZENİ DEĞİL YENİ DÜNYA DÜZENİ
Obama, dibe vurmuş ABD’ye ‘itibar’ kazandırmak, neoconların ‘yeni dünya düzeni’ yerine başka bir ‘yeni dünya düzeni’ inşa etmek için var. Obama’nın başarılı olabilmesi için, başta Türkiye olmak üzere birçok bölgesel güç veya güç adayı ülkelerle iyi geçinmesi ve işbirliği yapması gerekiyor.
Başkanın yeni projeyi hayata geçirememesi için, ABD’de de sürekli kriz çıkarıyorlar. CNN hatta Bill & Melinda Gates Vakfı bile Obama’yı engellemek için mücadele ediyor. Bu yapıların Türkiye’de olduğu gibi Brezilya, yeni Mısır vb ülkelerde uzantısı var. Gelişmekte ve özellikle bölgesel güç merkezi olan ülkelerin ayağa kalmalarını engelleyici türlü türlü entrika çeviriyor.
ELF DALGALARI VE ATEŞSİZ DUMAN
Aşı, ilaç, tohum, gıda ve moda firmaları, ‘itibarlı’(!) üniversiteler, yaygın düşünce kuruluşları, Tavistock gibi karanlık yapılar, bu küresel tefecinin kontrolünde. Cinlerin frekansı olarak ifade edilen ‘elf dalgaları’nı ve ‘ateşsiz duman’ı kullanıyor.
Türkiye olarak son on yılda cep telefonuna tam 250 milyar dolar harcamışız. Moda, müzik, kozmetik, tohum, ilaç, aşı vb stratejik silahlar için harcadığımız rakamları da eklersek, ortaya dudak uçuklatan rakamlar çıkar.
Tohum, gıda, ilaç, aşı ve diğer silahlar konusunda şimdilik onların kartlarıyla hareket ediliyorsa da; içki ve nüfus kontrolü gibi konularda ise politika değişikliğine gidildi. IMF türü yapılara bir asra yakın zamandır devam eden borçlardan azat olundu. Faizler dünya ölçeğinden yukarıda olsa da, azalma eğiliminde. Onlar açısından bu değişimin nerede duracağı bilinmediğinden, gelecek riske edilmemeli.
SEKÜLER DİNDARLAR
İblis ve yardımcısı, Türkiye’de seküler bir dindar kitlenin varlığını biliyor. Bunların önemli bir kısmının Allah’la olan bağlarının, dünya ile olan bağlarına oranla hızla gerilediğini de görüyor. Yönetilenler kadar, yönetenlerin zaaflarının da farkındalar. Çok şeyi kontrol ediyor gibi gözükmelerine rağmen, işleri bir türlü istedikleri gibi gitmiyor. Amalar, fakatlar, ziralar beyinlerine balyoz gibi iniyor. Korkuyorlar, çünkü korkunun esiri durumundalar. Korku onların DNA’sında var. Bunu bize Kur’an söylüyor.
Tavistock ne denli şeytani öğütlerle dolu zihin kirliliği yapsa da, moda adıyla tüm mahrem yerlerimizi açtırarak, kadın, erkek hepimizi çıplak gezdirse de, medya ve ateşsiz dumanla sarıp düşünce melekelerimizi dumura uğratsa da, kirli imparatorluğun elinden kayıp gitme endişesi delirtiyor onu.
Bunun için sürekli teyakkuzda. Sinema, tiyatro, dizi, reklam, medya, bankacılık, moda, tohum, tıp endüstrisi gibi silahlarla yeni yeni planlar sahneliyor. Basiretsiz uygulama ve davranışlarımızı gördüğünde hiç zaman kaybetmeden üstümüze abanıyor. Yönetenlerimizin, Ömerleşememelerini kullanıyor. Ülkelerin, yöneticilerin ve toplumun zaaflarını çok iyi biliyor ve bu sayede saldırılarında çok çeşitli silah kullanıyor. Beklemediğimiz zamanda, beklemediğimiz kişi ve araçlarla vuruyor. Basiretli olanlar, Taksim olaylarında bunu açık seçik gördü. İktidar beklemediği anda çalıştığı ajanslar, kuruluşlar, danışmanlar, yorumcular ve sairlerle vuruldu.
HAÇLI SEFERLERİ ARTARAK DEVAM EDİYOR
Netice itibariyle Türkiye, 16. yüz yıldan bu yana, özelikle de 19. asırdan beri küresel egemen şeytanî gücün hedef tahtası. Sayısız kez içten ve dıştan haçlı seferlerine maruz kaldık. Artık daha fazlasına maruz kalacağımızı da unutmamak gerek. Fakat iktidar sahiplerinin bazı icraatları, bu savaşı anlamaktan hayli uzak. Herkes ve özellikle de iktidar, meselenin sadece ‘faiz meselesi’ olmadığını ne zaman görecek?
Bu faiz sorununun olmadığı anlamına gelmez elbette. Ama sorun, faiz meselesine indirgenecek kadar da sığ değil. Küresel örgütler ve amaçlarını çözmez, ekonomiyi büyütmek adına onların iblisçe saldırılarına göz yumar, hatta pay almaya kalkarsan, o ateş gelir seni de yakar.
Nüfus planlaması sadece kürtaj ve sezaryenden ibaret değil. Aslında nüfusun sadece çok olması da marifet değil. Marifet çok ama kaliteli nüfusta. Gençliğin zihin dünyasının her türlü şeytanlıkla kirletilmesine, üstelik önemli bir bölümünün dindar görünümlü işbirlikçilerle yapılmasına izin verip, sonra da sonucundan dert yanmaya kimin hakkı olabilir?
Artık zaman ‘nerede hata yaptık ve nasıl düzeltiriz’ diyerek ders çıkarma vaktidir. Hâlâ eski alışkınlıklarınızı sürdürüp, dostu düşman, düşmanı dost belleyecekseniz, varın bizden uzak olun.