I. Basamak Sağlık Hizmetlerinde Hasta Memnuniyeti (III)
Aile hekimliği uygulaması (AHU), topluma yeni bir şeymiş gibi sunulsa da işin aslı hiç de öyle değil. AHU ile sağlık ocağı sistemine yeni bir isim verilmiş oluyor, hepsi bu! Çünkü sağlık ocakları da aynı düşünceye dayanılarak kurulmuştu.
Sağlık ocakları aracılığıyla koruyucu hekimlik uygulamaları yapılması (doğum kontrolü; çocukluk çağı aşılamaları; gebelik, diyabet, tansiyon, astım gibi kronik hastalıkların takibi) ve basit hastalıkların tedavisi amaçlanıyordu; halledilmeyen sorunları olan hastalar ise hastanelere sevk ediliyordu.
Adı ister sağlık ocağı ister aile hekimliği olsun bu doğru bir uygulamadır; ancak sistemin çalışabilmesi ve verimli olabilmesi için yeterli sayıda ve kalitede pratisyen hekim veya aile hekimine ihtiyaç vardır.
İki günden beri ''Birinci Basamak Sağlık Hizmetlerinde Hasta Memnuniyeti'' isimli araştırmadan bahsediyorum.
Bugün de sıra benim bu mevzu ile ilgili görüş ve yorumlarımda.
Aile hekimliği doğru bir uygulama ama…
Aile hekimliği uygulaması (AHU), topluma yeni bir şeymiş gibi sunulsa da işin aslı hiç de öyle değil. AHU ile sağlık ocağı sistemine yeni bir isim verilmiş oluyor, hepsi bu! Çünkü sağlık ocakları da aynı düşünceye dayanılarak kurulmuştu. Sağlık ocakları aracılığıyla koruyucu hekimlik uygulamaları yapılması (doğum kontrolü; çocukluk çağı aşılamaları; gebelik, diyabet, tansiyon, astım gibi kronik hastalıkların takibi) ve basit hastalıkların tedavisi amaçlanıyordu; halledilmeyen sorunları olan hastalar ise hastanelere sevk ediliyordu.
Adı ister sağlık ocağı ister aile hekimliği olsun bu doğru bir uygulamadır; ancak sistemin çalışabilmesi ve verimli olabilmesi için yeterli sayıda ve kalitede pratisyen hekim veya aile hekimine ihtiyaç vardır.
Sağlık ocakları sisteminden yeterli verimin alınamamasının sebebi ülkemizde yeterli sayıda pratisyen doktor olmasına karşılık bunların kalitesinin yeterli olmamasıdır.
Pratisyen hekimlerin istenen düzeyde olmamasının ve bunlardan verim alınamaması ise ülkemizde tıp eğitimindeki eksik ve yanlışlardan kaynaklanmaktadır. Bunu senelerden beri bıkmadan usanmadan dile getiriyor ve çözüm tavsiyelerinde bulunuyorum ama bu konuda maalesef ne üniversiteler, ne Sağlık Bakanlığı ve ne de YÖK’ ten hiçbir cevap alamadım.
Tıp eğitiminde gerekli düzenlemeleri yapmadan -hangi sistem getirilirse getirilsin- ülkemizin sağlık sorunlarına etkili ve kalıcı bir çözüm getirmenin mümkün olmayacağı kanaatindeyim.
Görüş ve yorumlarım:
BİR: Sağlık hizmetlerinden memnuniyetin yüzde 80’ lerde olması beni hiç şaşırtmadı.
Vatandaş Sağlıkta Dönüşüm Programı’ndan çok memnun. Doktora, hastaneye ulaşmak çok kolaylaştı. Sosyal güvencesi olmayanlar bile ücretsiz muayene ve tedavi olabiliyorlar. SSK’ lılara Bağ-Kur’ lulara önünden bile geçemedikleri üniversite hastanelerinin kapıları ardına kadar açıldı. Sağlık karnesi kalktı; tek hekim sağlık raporu veriyor; ilaç almak için saatlerce kuyrukta beklenmiyor.
İKİ: Memnuniyet oranlarının aile hekimliği olan ve olmayan illerde birbirine çok yakın olması da beklediğim bir sonuçtu. Bu bize doktorun aile hekimi veya pratisyen doktor olmasının hastalar bakımından hiçbir önemi olmadığını gösteriyor.
Bu oranın zamanla aile hekimliği lehine önemli ölçüde değişeceğini de sanmıyorum çünkü aile hekimi unvanı olan bir hekim ile pratisyen hekim arasında temelde bir fark yoktur; her ikisi de bu ülkenin tıp fakültelerinin mezunlarıdır. Birinin diğerine bilgi ve tecrübe bakımından bir üstünlüğü olmadığı gibi bu eğitim sistemi ile ileride de olmayacaktır.
ÜÇ: Eğitim düzeyi arttıkça memnuniyet düzeylerinde azalma, memnuniyetsizliklerde ise artma olmasına da; hekime telefonla ulaşabilmenin ve bekleme odasında harcanan zamanın memnuniyet düzeylerinin en düşük olduğu konular olmasına da hiç şaşırmadım.
Gece saat üçte doktorunu arayıp ilacı aç karına mı tok karına mı alacağını sormaktan çekinmeyen; trafikte saatlerce, berber dükkânında dakikalarca beklerken sesi çıkmayan ama randevu saatinin birkaç dakika geçmesine sinirlenen insanlarımızın sayısı hiç de az değildir.
DÖRT: Araştırmadan anlaşıldığına göre, hasta memnuniyetini belirleyen esas etken doktordan ziyade sağlık sisteminin işleyişidir.
Sorunların üçte birini hekime veya polikliniğe telefonla ulaşabilme, uygun zamanda randevu alabilme ve bekleme odasında harcanan zamanın oluşturması da memnuniyet düzeyinin en yüksek olduğu konunun yüzde 85.8’ lik oranla kayıt ve bilgilerin gizli tutulması da bunu gösteriyor.
BEŞ: Kayıt ve bilgilerin gizli tutulmasının en fazla memnuniyet yaratan etken olmasına ise gerçekten hayret ettim. Halkımızın büyük çoğunluğunun “kimsenin bilmesini istemediği dertleri, hastalıkları var” demek ki diye düşünüyorum ama bu bana pek de makul gelmiyor.
Televizyonlardaki sağlık programlarında en mahrem sorunlarını bile açık açık anlatanlar hangi ülkenin vatandaşları o zaman?
ALTI: Hekimlerin hastaların şikâyetlerini çabuk geçirmesinin en önemli memnuniyet sebebi olmasını beklerdim. İnsanların çabuk iyileşmeye gizlilikten daha az önem vermesini birinci basamak hekimlere gidenlerin çoğunun aslında sağlıklı insanlar olması ile açıklamak mümkün olabilir mi acaba?
Hasta şikâyetlerinin çabuk geçmesinin gene de yüksek memnuniyet yaratmasının sebebi ise bence hekimin teşhis veya tedavideki başarısından ziyade, aile hekimi veya sağlık ocağına yapılan başvuruların çoğunun zaten kendiliğinden geçecek eften püften şikâyetlerle ilgili olması olabilir.
Gelelim neticeye
Vatandaşların büyük çoğunluğunun Sağlıkta Dönüşüm Programı’ndan memnun olduklarına hiç şüphe yok.
“Acaba doktorlar da bu programdan vatandaş kadar memnun mu?” diye sorsam alacağım cevapları(!) çok iyi biliyorum.
Sağlık Bakanlığının acilen bir de “Doktor Memnuniyet” araştırması yaptırması gerekiyor.
KAYNAK