Hüzne Mektup
Merhaba, senden sonra her şey başka oldu, gittiğinden beri daha bir güçlüyüm sanki. Yüzümde o bilinmezliğin endişesi yok. Gözlerim daha bir renkli, daha bir parlak mı diye bakıyorum bazen aynada kendime, bazen de gülümsüyorum bakarken ve aklımdan geçiyor gittiğinden beri hiç bu kadar yakışmamıştı bana gülümsemek.
En mutsuz anlarımda birden gelirdin, en gamsız anlarımda bile hafiften eserdin. Seni hiç gitmeyecek sandım, seninleyken yandım hüzün, ama şimdi uzaklarda eski bir dostu anar gibiyim nasılsın.
Sensizlik bana iyi geldi biliyor musun? Seni bıraktıktan sonra hayat denen çetrefilin içinden çıkmayı başardım. Bende bıraktığın saplanmış kurşunları birer birer söktüm bedenimden hüzün. Sen gideli çok oldu, şimdi sadece eskileri yad etmek midir? Ya da sana ait en son kalanları da içimden çıkarmak mıdır? Bilmiyorum ama sana yazıyorum hüzün.
Kırıntılarımı topladım ben yerlerden ne olur tekrar dökme, saçma etrafa gözyaşlarını o yüzden gittiğin yerde kal gelme hüzün.
Kimden geldiğin ya da nasıl geldiğin önemli değildi. Önemli olan beni bulmuş olmandı. Ben güçlüyüm bunu sana hiç söylemedim değil mi?
Sen saatleri bitmiş zamanlarda anlarsın en acı halimi, ben kapkara bulutların bana verdiği nemi anlayamamışken. Sen bana hasar vermek istersin, ama ben yeni oluşmuş cenin gibi taptaze olurum sen yanımdan giderken.
Sen yanımdayken düşünürdüm ben, ruhumun nasıl olduğunu söylemek isterdim sana. Ama yapamazdım dillendiremezdim cümlelerimi, dökemezdim yüzüne karşı şimdi yazıyorum o zamanlarda neler hissettim ve sen hayatımın neresindeydin
Karlar yağmıştı tepelerime ama ben yine güneşi doğdurtmak için göğü yarmaktaydım. Sönmüş korlar içinde küllerimle boğuşuyordum.
Sana yenilmeyecektim hüzün, nereye gidersen git, nerede olursan ol ben hep buradaydım. Sana kollarımı açtım bir kere daha kapatamazdım. Sana ve senden gelen her şeye hazırdım. Dikenli olmuştu her bir tarafım artık seni duymaktaydım. Sevincimi de alırdın gelirken, vereceğin gözyaşını onunkilere eklerdim, yüreğimi daldan dala uçururdun, ben yine de kalbimden sana ümitler verirdim.
Sana inanmıyorum hüzün, sen bir umut uğruna yakıp geçersin, hayallerimin ardından kendince gülersin. Sen bitmek bilmeyen gece düşlerinde, dışarıda hava nasıl olursa olsun gelirdin. Düşünmeden, sevmeden, yağmur damlaları gibi şeffaf ve parlak gelirdin, seni görebilirdim, seni duyabilirdim ama sana hayır diyemezdim çünkü sen sadece gelirdin.
Seni kovamaz, dışarı atamazdım çünkü sen sadece isterdin.
Yoğrulmuş gibiydim sanki sen yanımdayken, tırnak aralarımda birikmişliğin var. Her ağzıma götürüşümde tadın gözyaşımla dilime damlar.. Tadını sevmedim hüzün, damağımda acı bir his var oluyor, ardından mutlulukla bile yıkasam o tat hiç gitmiyor.
Sinsisin sen hüzün, gizliliklerin yoldaşı olmuş, aleni düzende değilsin.
Beni esir mi almak niyetin, ne yapmaktadır içindeki mağlubiyetin. Seni kokmuş çöplerimin arasına attım ben, ağaçlarımın dallarına astım, yüreğimin her bir köşesinden çıkarttım gömüldüğün yerden çıkamazsın uğraşma hüzün.
Kupkuru aşktan mı geldin, terk edilmişlikten mi, yoksa ölümden mi? Nereden, nasıl geldiğin önemli değildi de, ben sana mecbur değildim be hüzün. Önce gölgen dolaştı yanımda, sonra fırtınan geldi. Ama bak hala ayaktayım bu can yıkılmazlığı sevdi.
Geldiğinde zayıftım, kum tanesi kadar hafiftim hüzün. Bir estin savruldum denizlerin en ücra köşelerine, derinliklerde yavaş yavaş aşağılara düştüm, sen yanımda değildin hüzün. Küçük kırık bir cezve oldum, kendimi isyanların gölgesinde taşıdım, ben gittim hüzün umarsızca ardıma bakmadan gittim, giderken yüzüm düştü ve sessizce konuştum. Besleyemedim kendime hiçbir ümit, sana güvenmiyorum hüzün şimdi buradan git.
Sana yenilmedim hüzün, güçlüyüm ben, sen belki bin defa attın tokadını, ama bu beden her seferinde yeniden ayağa kalktı. Gidince saçlarımda hafif esintin kaldı. Artık ağlamıyorum, gariptir ki yine de seni özlüyorum. Ama geri gelmeni asla istemiyorum. Şimdi neredeysen kiminleysen orada kal, sana sevinçler gönderiyorum.
Beni yenemedin hüzün, sen karanlığa döndürmüştün, ama şimdi aydınlıktadır bu hırçın yüzüm.
Süper güzel olmuş, ellerine sağlık, yeni yazılarını bekliyorum
Ağustos 13th, 2010 at 10:26Sizi gönülden tebrik ediyorum. Her insanın hayatından mutlaka bir hüzün geçmiştir. Bu insanı bazen yıkar, bazende daha da güçlendirir. Aslında bu mektup fikri çok hoşuma bile gitti. İnsan yaşadığı duyguyu bu şekilde anlatabilir. Yazılarınızı keyifle okuyorum. Kutluyorum başarılar.
Ağustos 13th, 2010 at 10:38O kadar iyi yazmışsın ki herkesin gönül teline hitap ettğin kesindir. Seni bu başarılarından dolayı kutluyorum devamını bekliyorum. Tebrikler.
Ağustos 13th, 2010 at 10:41Tebrik ederim Nesrin, oldukça güzeldi.
Ağustos 13th, 2010 at 19:50Hüzünlü dakikalar mümkünse az olsun.Hüzünsüz de olunamıyor ne yazık ki.Aynen yazında dile getirdiğin gibi "sinsi" bu hüzün ne an geleceği belli olmuyor, önemli olan ondan en hızlı şekilde sıyrılmak.Ama ben bazen hazan mevsiminin bana getirdiği hüznü seviyorum:-)) Kalemine sağlık, duyguların çok güzel satırlara akmış yine o güzel yüreğinden sevgili Nesrinim.Her yazın beni alıp başka yerlere götürüyor.
Ağustos 13th, 2010 at 22:58Teşşkürşler hocam saygılar.
Ağustos 14th, 2010 at 03:41Ah canım arkadaşım Hülüm çok tEşekkürler. Eğer farklı diyarlardan seslenebiliyorsam ne mutlu bana.:)
Ağustos 14th, 2010 at 03:43mükemmel bir duygu seli bu...bayıldım tebrikler..
Ağustos 16th, 2010 at 13:02nesrin ellerine saglık gerçekten çok çok iyi yazmışsın tebrikler
Ağustos 16th, 2010 at 15:25Teşekkürler Sibelciğim. Bu duygu selinde sizleri yüzdürebiliyorsam mutluluk o işte. Sevgiyle
Ağustos 16th, 2010 at 15:58''Beni yenemedin hüzün, sen karanlığa döndürmüştün, ama şimdi aydınlıktadır bu hırçın yüzüm.''
Valla ne diyim arkadaşım, sen hakkaten müthişsin....
Sana kocaman tebrikler...
Ağustos 16th, 2010 at 15:59