Hüseynî Bir Toplum İçin Fatıma(lar) Gerekir
Hz. İsa’yı cansiperane koruyan ve sahiplenen Hz. Meryem, tüm servetini Hz. Muhammed’in (s.a.s) yolunda harcayan Hz. Hatice ve insanlık tarihinde tarihe yön veren daha niceleri!
Kadın…
Hintli koca, karısı ve ailesini köle yerine koyardı. Hindistan’da dul kadınların yeniden evlenmeleri diye bir şey asla söz konusu değildi…
Kazak kadınları evlenene kadar olabildiğine hür yaşar, evlendikten sonra da âdeta kocasının kölesi olur (du)…
Japonların “Geyşa”larından dem vurmaya gerek yok…
Roma kadınlarının Yunan’dan, Mısır kadınlarının da Hint’ten pek farkı yoktu…
İran’da Melik Kubat devrinde Mazdek; “Karılarınız da sizin mallarınızdır.” diyerek kadınları bir metâ hâline getirdi.
Hristiyan Papazlarının; “Kadının ruhu var mı, yok mu?” tartışmaları da meşhur…
Marx’a göre aile ortadan kaldırılmalıydı çünkü; “… Aile de üretimin özel şekillerinden başka bir şey değil” idi.
Batılı Sade için kadın; “Bir çiftleşme, bir zevk makinesi”
Freud’ın anlayışına göre ise; “Cinsî içgüdü, yaratıcı faaliyetin en büyük kaynağı” idi.
Nihilist-Filozof Nietszche; “Kadınlara mı gidiyorsun? Kırbacını unutma!” diye hemcinslerine tavsiyede bulunuyordu. Nietszche’ye göre Feminizm; “Erkek gibi olmaya can atan bir kadının operasyonundan” başka bir şey değildi…
Peki, kadın sadece 8 Mart'ta mı hatırlanmalıdır?
İslam kültüründe Kadının değeri: Evlendiğinde kocasının imanı tamamlanır. Anne olduğunda ise; cennet ayaklarının altında aranır.
Fakat günümüzde kadın, nefretle kınadığımız taciz, tecavüz ve şiddetin her türlüsüne mazur kalmaktadır.
Kadınlar hakkında “…onlarla iyi geçinin…4/Nisâ19” Îlahî emir olmasına rağmen bu naif kültürün kadınları dahi günümüz Müslümanlarının davranışlarından ötürü, haklarını elde etmek veya hak ettikleri yerde olabilmek için maalesef kadınları 'metalaştıran', üzerinden kazanç elde edilen obje olarak gören batı kültüründen medet umar hale gelmiş olması ayrıca üzüntü vericidir.
Peygamberimizin "Kadınlar, size Allah'ın emanetidir!" ve "Kadınlara ancak asalet ve şeref sahibi kimseler değer verir. Onları ancak kötü ve aşağılık kimseler hor görür." İslami algı ve düşüncesinden uzaklaşan ‘erkeğin’ kadına uygulayacağı şiddeti 'hayvanlar' bile karşı cinsine uygulamaz. Kaldı ki her gün işlenen onlarca vaka bunun açık bir kanıtıdır.
Kendi tarihinden bi haber, sapık bir nesli oluşturan yayınlar gösteren medya ve maneviyattan yoksun bir eğitim sistemiyle ne tecavüz(cü)lerin, ne de şiddetin önüne geçebilirsiniz!
Allah’ın onları sorgulayacağı günün hesabını unutarak şahsi ‘çıkarları’ doğrultusunda kullanılmaya müsait olan kişiliksiz bir toplum! Oysa islam ve iman; insan karakterinde ve yaşamında pozitif yönde bir değişim ve devrim oluşturmalıdır. Bu etki ve değişimi tarihi bir karakter üzerinden değerlendirmemiz gerekirse; öz kızını diri diri gömdüğü iddia edilen Ömer’in (Toplumun) Kur'ana muhatap olduktan sonraki değişimi, tavrı ve davranışları düşündürücüdür! Bu bağlamda her sahabedeki kendine has değişimi ve günümüz islam toplumunun akim halini karşılaştırarak değerlendirdiğimizde, pek de iç açıcı bir tabloyla karşılaşmamaktayız.
Çocuğunu diri gömen bir cahiliye asrından çocuğuna ötenazi uygulayan bir asra!
Şimdi de öve öve bitiremediğimiz ve gıptayla özendiğimiz; kendi öz çocuğuna ötenazi yapan bir sistem! Kendi çocuğuna ötenazi yapmaya izin veren bir sistem, size ne verebilir ki?
O bir anne,
o bir bacı; lafügüzaf.
Öncelikle o bir insan, o bir birey! Bu gerçek tam anlamıyla anlaşılmalı ve hayata geçirilmelidir.
Kadınlara, insan ve birey oldukları için değer veren bir anlayış egemen olmadıkça; ne tecavüzlerin ne de şiddetin önüne geçilebilir…
İşte bu yüzden de “Fatımi bir eğitim” sistemine acil bir şekilde ihtiyaç duyulmaktadır. Zira Fatımaları yetiştirmeyen toplumların çocukları, kendi toplumlarını hep rahatsız edecektir. Hüseynî bir toplum oluşturmak için Fatıma(lar) yetiştirmek gerekir. Şayet kadın Fatımî bir eğitimden yoksun kalırsa, günümüzde olduğu gibi toplum sıkıntı çeker. Hüseynî bir toplumda yaşamak isteyenlerin, Fatıma(lar) yetiştirecek bir eğitim sistemini bir an evvel behemehâl inşa etmeleri gerekir.
"Diri diri gömülen kız çocuğunun, hangi günahtan ötürü öldürüldüğü sorulduğu zaman... 81/9" işte bu hakikat anlaşıldığı zaman, tam olarak ne demek istediğimiz belki de o zaman anlaşılacaktır! Kadınların birgün değil, her gün hatırlanması ve hak ettikleri değeri bulacakları bir anlayışın toplumda egemen olması umuduyla…
{ OHAK-DER YK Başkanı M. Burhan Hedbi }