Hükümetlerin en Kötüsü Suçsuzu Korkutandır
Bu ülkede neler oluyor? Neden topraklarımızda olanlara karşı bu kadar duyarsısız? Adalet ve vicdan hürriyetinden bahsedenler, neden ülke politikasında bu kadar beceriksizler? Söyledikleriyle uyguladıkları birbirinden çelişkili işler, etrafımızı derme duman hala getiriyor? Hiç bitmeyen bir soru kargaşası içinde yapılanlara seyirci kalıyoruz anlamak çok güç. Alışıla-gelmiş bir tablo deyip, "Koyun gibi sürülmekten, ne zaman vazgeçeceğiz?" bu da muamma. Çıkar ilişkilerine dayalı bir siyaset anlayışıyla, oy kullanıp sevdiklerinin işe girmesi için, pusulanın rengini belirlemek bizlerinde yüreğinin rengi oldu çıktı artık.
“Siz nasıl olursanız, başınıza öyleleri yönetici olur.” Hadis-i Şerif
Kim kime güç yetire-biliyorsa, ona hükmetmek ve istediklerini işletmek için azimle çabalıyor. Şavaşın ve kan dökmenin adı artık, "demokratik açılım" oldu, çıktı. Bir taraftan İsrail'le imzalanan anlaşmalar iptal ediliyormuş gibi yansıtılıyor, bir yandan da gizli görüşmelerle zamanın vampirlerine boyun eğmek nasıl bir gaflet. İsrail’den büyük elçimizi geri çekerek göz boyamak, bu toplumun başındakilerine hiç yakışmıyor. Koyun güder gibi yıllardır güdülen bu milletin, gözlerini ne zaman açılacak oda sır gibi beklemekte ahir zamanda. Belki de göz yumulanlara göz açılamadan, kopacak kıyametin gözlerindeki şimşekler başımıza. Ülkeyi yönetiyoruz diye, safsatalarla dolambaçlı bir felsefeyle yaklaşımların insanımızı ne hale getirdiğini hepimizde çok iyi biliyoruz.ama işimize geldiği gibi algılamaktanda geri dur-muyoruz. Pkk dağları kana bularken, T.B.M.M açılım ve demokrasi saçmalıklarıyla el kandıranlar, ne cevap verecekler merak ediyorum, bu işin sonunda.
Görünürde olmayan federe devletin; doğuda zaten yarı resmi bir şekilde yaşandığını farketmek için neyi bekliyoruz, bunuda anlamak zor. Açılım sürecinde Türkiye’ye küfretmek, bayrak ve millet karşıtı eylem yapmak, apo diye bağırmak artık yasak değil. Bunun en son örneğini Halkalı'da şehit edilen polis ve gencecik bir kızın zannılarına yapılan iltimasla görmedik mi? Polisin elini kolunu bağlayan bu yasalar, neden şehitlerin avukatını yaka paça oradan uzaklaştırıyor can acısı. Doğuda ve batıda toprak koymadan özel sermaye diye satılan bu vatan elden gitmek üzere. Biz hala uyuyoruz. Kulakları ve gözleri issizlik ve açlık diye dolduran medya, bir süre sonra bunuda konuşacak bir parça toprak kalmayınca ne yapacak merak ediyorum. Doğunun sınırları resmen Türkiye Cumhuriyeti devletine bağlı olabilir, ama yönetimi ve iç işleri artık tamamen dağdaki eşkiyanın ellerine bırakıldı. Kağıt üzerinde bir şeylerin olma-sına gerek bile kalmadı. Bunu da zaten başımızdakiler kürt açılımı ve demokrasi yasalarıyla yapıyorlar.
Herşeye rağmen konuşmaktan geri durmayan R. Tayyib Erdoğan, demokrasiyle tarihe yazılacağını zannetse de bir ülke nasıl bu kadar kolay çıkarılırla, tarihe geçeceğinin farkında bile değil. Yıllar öncesi Adnan Menderes gibi bir demokrasi erine kendini benzetişine de akıl sır ermiyor. Tek kelimeyle görünen köy kılavuz istemez demekten başka söz gelmiyor içimden.
Ülkeler arası platformda yaşananların gerçek dışı aksettirilemesindeki vurgun, içler acısı demek bile yetmiyor. Zararını hep birlikte çekiyoruz ve çekmeye devam edeceğiz. Yapılan uygulamalar karşısında sessiz kaldığımız müddetçe. Zavallı bir sürecin içinde kalitesiz yönetimlerde, halkın bıkma zamanını gelmeli artık. Hainlerin el üstü tutulduğu yasalarla, kan ağlayan anaların ağıtları artık sona erdirilmeli. Meclisimiz kime çalıştığını ve kimler tarafından seçildiğini bir kez daha hatırlamalı.
İtalya'nın Imperia Şehrinde düzenlenen 9. Kitap Fuarı'nda, "Dinler Arası Diyalog Rüzgarında" İspanya'nın başkenti Madrid'deki ARCO Çağdaş Sanat Fuarında yer alan İspanyol sanatçı Eugenio Merino'nun heykeli tartışılıyor. Sanatçı Merino'nun "Cennete giden merdiven" adını verdiği heykel, üst üste ibadet eden Müslüman, Hıristiyan ve Yahudi'den oluşuyor.
Heykelde dikkat çeken bir başka özellik ise papazın elinde Tevrat, hahamın elinde Kur'an-ı Kerim olması ve secde eden Müslüman'ın alnını koyduğu yerin yanında da İncil'in bulunması. Heykelin yanında ise, makineli bir silahın namlusunun ucuna geçirilmiş, Museviliğin sembollerinden olan yedi kollu şamdan bulunuyor.
Ve dinler arası diyalogdan bahseden italyanın bu yaptığına ne demeli. Ve bizi temsil edenlerin bu gösteri karşısındaki yüzsüzlüğüde ayrı bir gariplik. Çelişkiler içinde yönetilen bir devlet anlayışıyla, nereye gidilir oda ortada.bir zamanlar İslamcı kavramıyla insanımızı ikiye bölen bu zihniyet şimdilerde Avrupaya hoş görünmek adına neler yapıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti böyle acemice yönetimlerden bıktı, iflasın eşiğine yaklaştı artık. Daha ne kadar kaldırabilir bu anlamsızlığı, onu da göreceğiz. Artık partiler arası oy toplama safsatasını bırakıp bu ülke ve millet için neler yapabiliriz? sorusunu düşünmenin zamanı geldi de geçiyor bile. Gelen vurdu giden vurdu düzleminde geçen senelerin, telafisi yok artık. Ama gelecek için yapılabilecekler için savaş vermeliyiz hep birlikte.
Eşkiyanın baştacı yapıldığı, politikada dedikoduların ve iftiraların bittiği, anaların gözyaşlarının bittiği, tarımda toparakların en doğru şekilde kullanıldığı, eğitimde ve öğretimde karmaşanın bittiği, iç ve dışta doğru siyasetin yapıldığı bir vs. vs. vs . bir ülke yönetimi istiyorum demeyi, artık hepimiz öğrenmeliyiz. Yeter demeliyiz, bizi yıllardır sömürenlere. Sessiz çığlıklarımızı, ilim meydanlarında sese dönüştürmeliyiz.
Hak ve hukuku Avrupadan değil peygamberden ve halifelerden öğrenmek gerektiğine inanıyorum. Güzel peygamberimiz Hz.Muhammed (s.a.v) hadisi şerifiyle, sözlerime burada virgül koymak istiyorum.
“Müslümanların işlerini üstlenip de onlar için çalışıp çabalamayan hiçbir yönetici, onlarla birlikte cennete giremez. “ Hadis-i Şerif
Selam ve dua ile
“Müslümanların işlerini üstlenip de onlar için çalışıp çabalamayan hiçbir yönetici, onlarla birlikte cennete giremez. “
Hadis-i Şerif
Bu hadisi ölçü kabul ederseniz RTE ve onun benzerlerinin ahirette çok büyük bir hayel kırıklığı beklediği muhakkak.
Kömür ve erzak torbalarıyla oy devşirmeye alışmış olduklarından YARATAN ı da kömür ve erzak torbasına muhtaç olduğunu zannedebilir hatta YARATANI devşirmeye kalkışabilirler.
Ahiret işlerini bunlar kendi dalavere işleri gibi zannediyorlarsa vay hallerine
Ağustos 13th, 2010 at 12:33merhaba uğur bey
Ağustos 13th, 2010 at 13:57Bizler bize düşen görevi kalemimizin sesiyle yerine getirmeye çalışıyoruz.Bir liderin ve yöneticinin yaptığı her işte hak ve adaleti gözetmek görevidir.
Bu ülkede herkes kendine düşen vazifeyi doğru ve anlaşılır bir tarzda yerine getirmeyi öğrendiği gün ,bütün taşlar yerine oturacaktır.Makam sevdası insan kalbine vicdani asliyeti alıyorsa, o kişinin peişine gitmekte onu dinlemekte yanlıştır.
Ve Rabbi Azamın kitabı birileri için vicdan sömürüsü olmamalı diyenlerdenim.Bana yanlış gelen her yaptıkları işte onun ismini söyleyip on aykırı davranmaları.Belki doğrularda yapılıyor ama şunu da unutmamk lazım ki üç yanlış bir doğruyu götürür.
saygılar