Hükümetin Rengi
Siyasal hayat bir renk tayfıdır.
Tayfın ana renkleri arasında birçok ara renkler olur ki, bu ara renklerde de, ana renklerin farklı dozları bulunur.
Her siyasal hareketin bir ana, birden çok da ara renkleri bulunur. Renklerin dozları bazen artarak koyulaşabilir, bazen de doz azalarak açılabilir.
AKP, kendini muhafazakâr demokrat diye tanımlıyor.
İster istemez onda tanımının öğelerini, renklerini arıyoruz.
Özellikle demokratlık nitelemesinin gereği renkleri zaman zaman görmekle birlikte, şu son yıllarda bu renge rastlamak neredeyse mümkün değil.
AKP ve dolayısıyla Hükümet, kararıyor.
Partinin siyasetindeki kara rengin dozu arttıkça artıyor.
Nasıl mı?
Bunun onlarca örneği var.
İşte size üç küçük örnek.
Küçük gibi gözüken bu örnekler, partinin ve Başbakan Erdoğan’ın gerçeğini, yani siyasal renk tayfını ele vermektedir.
Başbakan Erdoğan, Dersim için özür dilemişti.
Gerçi bu özrün devlet bağlayıcılığı olmadığı, kaçak güreşen pehlivan tavrıyla yapıldığını biliyoruz. Fakat öyle zalimlikler ve korkular yaşandı ki, bu özür bile, bir bakıma yüreğimize su serpti!
Bir yanda Başbakan, 1937–8 Dersim’de yapılanlar için özür dilerken, diğer yanda devletin valisi, Tunceli Belediyesi’nin yaptırmış olduğu Seyit Rıza heykeline soruşturma açıyor!
Başbakan Erdoğan’ın inandırıcılığı nerede kaldı?
Başbakan, derdinin CHP’ye gol atmak için bir siyasi manevra yapmadığına, içinden gelerek bir insanlık suçu karşısında özür dilediğine bizi inandırabilmesi için bu özrün gereği neyse, onu yapmak zorunda değil mi? Örneğin, valinin neredeyse bir refleks haline gelmiş o devletçi faşizan davranışına dur demesi gerekmiyor mu?
AKP’nin ve hükümetin rengi kararıyor!
Hükümet, Türkiye Bilim Akademisi’ne (TÜBA) atama yetkisi aldı.
Neden?
Bilimi, siyasetin oyuncağı haline mi getirmek istiyorlar?
Bilim özgürlüğünün ne anlama geldiği ve tarihsel serüveni üzerine düşünmelerini öneririm!
138 bilim insanı, bu kara kararı protesto ederek TÜBA’dan istifa etti.
Uluslararası Bilim Birliği, bu karardan dönülmezse Türkiye’deki üniversitelerin bilimsel çalışmalarını tanımayacaklarını bildirdi.
Hükümet bunu neden yapıyor?
“Sızıntı” dergisini, TÜBA’nın yayın organı yapsınlar, hatta kurulun başına da Adnan Oktar’ı atasınlar; onlar da rahat etsin, bilim dünyası da!
Her şeye hâkim olmak, her şeye rengini vermek gibi hastalıklı bir yapıdır bu.
Merkezileşmenin, totaliterleşmenin ve bunun gereği olan baskıcılığın gittikçe arttığı bu dönemde hükümetin rengi de gittikçe kararıyor.
Demokrasiymiş!
Haydi canım sende!
AHİM’in istatistiklerine göre 47 Avrupa Konseyi üyesi ülkelerden yapılan başvuruların 153 bin 850’si mahkemede görüşülmeyi bekliyor.
AHİM’de bekleyen dava sayısı bakımından Rusya 40.300 dosyayla birinci, Türkiye ise, 15.200 dosyayla ikinci durumda.
İfade özgürlüğü ve basın özgürlüğü bakımından ülkemiz en kötü durumda. Türkiye hakkında bu alanda 200’ün üstünde dava varken, Türkiye’nin ardında ikinci sırada olan Fransa hakkında 10 dava bulunuyor. Birinci ile ikinci arasında tam 20 kat fark var!
Biz Fransa’dan 20 kat daha beter durumdayız!
Yargıda hala bir reformun yapılmadığı durumda, ne adaletinden söz edilebilir ki?
AKP ve Hükümet, demokratikleşerek rengini açacağına, otoriterleşerek kararıyor.
Yine de AKP ve Hükümetin rengi eğer biraz daha griyse, bu durum daha çok, muhalefetin renginin karalığından izafedir.