Hükümet Suçluyu Buldu; Bankalar…
Dilek GAPPİ
GÖZLEM
Gerçekten duygusallığı ağır basan bir milletiz. Bu duygusallık kolaycılıkla birleşince, dar zamanlarda aklımıza gelen öncelikli çözüm, sorunu Allaha havale etmek oluyor.
Beşik gibi sallanan dünya ekonomisi için bile “Bu kriz Evelallah bizi etkilemez” diyebiliyor, hemen iki satırla bugüne kadar eksik bırakılanları kutsal bir çözümle sarmalayabiliyoruz.
Sonra görüyoruz ki, ihmallerin bedelini karşılamaya Tanrı karışmıyor.
Benzer bir duygusallıkla şimdi ülkenin birçok yerinde bankacılarımızı topluyor reel sektörle bir araya getiriyor, “Verilen kredileri geri çağırmayın, kredi oranlarını yükseltmeyin” toplantıları yapabiliyoruz. Onlar da reel sektörün karşısında mecburen “tabii” diyorlar.
Dünyanın en güçlü bankalarının ve finans kuruluşlarının sarsıldığı, yıkıldığı süreçte “bizim bankalarımızın daha önce yurtdışından temin ettikleri kredileri aynen alabilecekleri garabetine kapılındı. Kaynak hacmi daralan bankaların bırakın eskisi gibi ekonomiyi fonlamayı, yaşamaları için mevcut fonlamalarını daraltmaları kaçınılmazdı.
*****
Reel sektör temsilcilerinin daha önce yaşanan ‘89, ‘94, ‘97, ‘99 ve 2001 krizlerinde kredilerin nasıl ve neden daraldığını görmeyerek şimdi bankacılarla bir araya getirerek umut yaratılması, zincirleme zararlara neden olabilir. Reel sektör, bu umutlarla yanlış kararlar alabilir.
Doğrudur bankalar kredileri kesmesin, daraltmasın ama bunun yolu sözler değil, bankaların kaynaklarını artırıcı, maliyetlerini düşürüçü ve en önemlisi reel sektörün önünü açabilecek ekonomik uygulamaların devletçe başlatılmasıdır.
Bankaların kredilerinin daralması iki nedene dayanır, birisi kaynak azalması, diğeri firmaların ödeme güçlerinin bozulmasıdır… Aynı faktörler reel sektör için geçerli değil midir ?
Kriz zamanlarında ödeme gücü zayıf olan firmalara vadeli mal satan olur mu ? Ya da alıcıların üzerinde olan alacaklarının tahsil imkanlarını daha titiz araştırıp, bazı borçlarını ödemelerini istemezler mi ?
*****
Şimdi Başbakan bankaları doğrudan” fırsatçılıkla” suçluyor. Bankalara gazete manşetleri aracılığı ile gözdağı vermeye çalışıyor.. Çoğu yabancılaşan bankalara söz geçirememenin sancısı ise sözlerinden belli oluyor.
Sonuçta bankalar para ticareti yapar, sattığı paranın sahibi de büyük ölçüde mevduat müşterileridir. Tabii ki, paranın emniyetini bu açıdan da gözetmek zorundadırlar. Reel sektör de iş hayatında aynı prensipleri uygulamıyor mu?
Doğrudur, bir ay önce “Kredi vereyim” diyerek peşinden koştuğu müşterisini, bir ay sonra arayarak “Kredinizi hemen kapatın, yoksa icra takibini başlatırım” diyerek sıkıştırmak etik anlayışına sığmaz. Vadesinden önce kredilerin geri çağrılması da bankacılık etiğine uymaz. Ancak şimdi Başbakan Erdoğan’ın “Bankalar kriz fırsatçılığı yapmasın” diye azarlayarak karşılaşılacak durumların mesebbibi olarak bankaları gösterme çabalarına sektör yanıt vermez, eğer verseydi sanırım yanıt şöyle olurdu; “Yemezler Sayın Başbakanım”
RADİKAL ÇÖZÜM SENARYOLARI
Kimse kriz edebiyatı yapmasın, yapmayalım, doğrudur. Ancak en güzel ambalaj da olsa o sadece kılıftır, içindekinin özünü etkilemez. Türkiye’nin gerçeklerini ne kadar pembe sözcüklere de sığdırsanız yıl sonuna kadar ayların zorlu geçeceği açık. Görüştüğüm ekonomi dünyasının önde gelenleri ise mikro düzenlemelerin etkili olabileceğini ama çözüm olamayacağını dile getiriyorlar. Kulislerde ise radikal değişim olarak daha çok şu öneriler dile getiriliyor:
1. I MF desteği şart. Ancak AKP iktidarı bu desteği beraberinde dayatmalar da getireceği için özellikle yerel seçimler öncesi istemiyor.
2. Amerika’nın Türkiye’ye yardım etmesi sözkonusu olabilir. Ancak bunun karşılığında Kıbrıs, Ermenistan, Kürt sorunun çözümünü ister.
3. Türkiye’de kalan malların Arap ülkelerine satışı ve Ortadoğu sermayesinin Türkiye’ye çekilmesi sözkonusu olabilir. Bu konuda da Arap ülkelerinin batan finans kuruluşlarında paralarını kaybettikleri için sarsıntıda olduklarını göz önüne almak gerekir.
4. Devlet yurt içindeki şahısların döviz mevduatlarına el koyar.
Çoğu hiç istenmeyecek ve temenni edilmeyecek olmasına karşın ekonomi kulisleri bugünlerde işte böyle toz duman…