Hukukta Aldatılmak, İhanete Uğramak!
Aldatma bir araçtır; yolu istismara çıkan bir araç!.. insanlık suçudur.
İstisnasız, bütün dinlerde, ağır suçlar kategorisindedir. Kişilerin bu suçtan uzak durmaları tembihlenir hep…
Ne var ki; güçlü olmak veya bir biçimde elde edilen gücü,ahlaki olup olmadığına aldırmaksızın sürdürmek isteyenler, adeta,bir hüner, bir erdem görmektedirler aldatmayı!.
Vaatlere inanmak insanın doğasında var!.. Çünkü vermekten çok almak cezbeder insanları. Yalanla, hileyle, sözle…hatta, eylemle de aldatılıp kandırıla bilir insanlar.Hele cehalete esirse.
…mış gibi yapar, bir torba erzak karşılığı safına da çekersin. Kullanırsın!..Meydanlarda önce alkışını, sonra da oyunu alır, defalarca tahakküm gücünü kullanma fırsatını yakalarsın !..
Arızalı demokrasilerde en zayıf halkadır bu!.. Ya da kavramların haince bozguna uğratıldığı bizim gibi ileri demokrasi(!)lerde!..!..
Nasıl olsa alışık değildir bizim gibi toplumlar meydanlarda verilen sözlerin takipçisi olmaya!..
Bu da, siyasete talip açıkgözler için nimet tadında bir fırsat!..Bir ganimet!..
Hukukun üstünlüğü!.. Edep!.. Özgürlük!... İleri demokrasi…ve benzer sözcüklerle süslenen nutuklar, çınlatırken meydanları, sınırsız vaat özgürlüğü tanır siyasetçiye…
Aldatmaya hazır siyasetçi, aldanmaya hazır toplum!.. Tam bir tencere kapak!..
Aldatma başlamaya görsün bir!.. Vız gelir din, tırıs gider insanlık!.. Cennetin anahtarı bile yerini alır vaat listesinde!..
Rant uğruna, aldatma, gecekondusunu elinden almaya kadar uzanır vatandaşın..
Pırlantadan, KDV alınmazken, ekmeğine KDV konmasına sesi çıkmaz vatandaşın!..
Sahte belgelerle, düzmece raporlarla olmamış darbelerin hesabı sorulur!.., Gizli tanıklarla, “sehven(?)” yüklenen kanıtlarla sürdürülen işkencenin sonu gelmezken, “ya ucu dokunursa!” korkusuyla yaratılan hukuk skandalları ayyuka çıkar!.....
Bir yanda, halktan, ve TBMM’nin bile denetiminden kaçırılan demokrasinin ayıbı, Kanun Hükmünde Kararname adıyla uygulamaya sokulan fermanlar, fermanların arkasına gizlenen niyetler, diğer yanda, hukuk skandallarıyla koruma ve kollamaya alınmış yandaşlar-yalakalar taifesi!.. Aldatanlar eylemde, aldatılanlar uykuda!.. Dillerde dolanır düstur!..bi-daha bi-daha!.
“Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın; / Bir alem-i hayale dalan halk uyanmasın!...”
Aldatmaya hukuki kılıf bulma gayretleri; özünde sadece kişiliklere tecavüz değil, iradenin,, vicdanın, aklın ve izanın doğrudan iğfalidir!.
Demokrasileri, tecavüze uğramış toplumlarda, gayri meşru oluşumlar, ancak uyanık halkın azim ve kararıyla önlenip temizlene bilir!.. Aldatma devam ettiği sürece,, gayri meşru birleşmeler-eşleşmeler-bize de düşer adına bekleşmeler sürer.
Aldatılmak onur kırıcıdır. Onuru kırılan mutlu olamaz!..Mutsuzluk bozar ruhsal dengeyi!..
Ülkemizde her beş kişiden biri ruhsal yönden hastaymış!. Toplam nüfusun %18’i. Eder bu. Sağlık bakanlığının resmi açıklaması böyle!..Onlarca il ve ilçede 236 adet Toplum Ve Ruh Sağlığı Merkezleri açılacakmış! Binlerce psikolog ve psikiyatriste-hemşire ve sağlık elemanına yeni iş alanı bu. Devlet hastalığa yol açan, insanların dengesini bozan nedenleri ortadan kaldırmak yerine, toplum sağlık merkezleri kuracakmış!.. Nedenle savaşmak yerine, sonuçla savaşmak da bir aldatmaca değil mi!?..
Hani hep deriz ye deli olmak işten değil!.. Günün birinde; bunca aldatmaca karşısında, tüm hastaneler toplum sağlığı merkezine dönüşürse şaşmayın!..
Doymayan, insan, tatmin olmayan insan, soyulan insan.. hukukla aldatılan insan, din ile aldatılan insan.. delirmeyip ne yapar!.. Hadi söyleyin!..
Yakında Ruhsal dengesi bozukların sayısı %50'yi de aşarsa şaşmayın!
Hukuksuzluğu, hukuka dayanak yapmaya seyirci kalan toplumlar ilkellikten kurtulamaz!? Kişi ve kurumların işlev ve saygınlığı ortadan kaldırılırken, geçmiş hizmetleri inkar edilip, gizlenen hedefe doğru dolu dizgin yol alınırken, suskunluk; kırılan onurun zilletini kabullenmek değilse nedir!?
İşte şaşırtıcı olanı da bu!.. 76 tane Hukuk Fakültesi var bu ülkenin.. 76 tane de hukukçu dekanı!..Ve onlarca kat, hukukçu bilim adamı-Prof-Doçent-Dr, öğretim görevlisi!.. Ve onbinlerce avukat!... Niçin suskunlar!?..
Bugün susan hukuk, ne zaman galeyana gelecek!?.. Hukuk susarsa demokrasi biter, tuz kokar!
Hukukla aldatılmak, ihanete uğramaktır!.. Bilim adamlığı da ihanete karşı gurmaktır!..
Hukuksuzluğa sessiz kalmakla, alkış tutmak arasında fark var mıdır ki, biri yeğ tutulsun!?..
Hukuku teslim alınmış bir ülke, faşizme açık pazardır!..
Böyle bir pazarda demokrasi arayanlar, yol ortasına yayılmış öküz pisliğinde inci arayanlardan daha şanslı değildir!..
Susarak günü kurtarmaya çalışan hukukçular şunu bilmeliler ki; ihtiyaç, demokrasilerde vardır hukukçulara!..Faşizme gerekmez ne hukuk ne de hukukçu!..
Ülkede; biyolojik bir savaş hüküm sürmektedir.. Hukuk dışı bir savaş!..
Türünü kendi türüne kırdırmaktır özü!.. Kurumların kendi içlerindeki savaşımları; dışa karşı mücadelelerinden daha keskin ve derindir. Sistem mücadeleyi engellemiyor körüklüyor.
Ordu, kendi içindeki muhbir-tanık-köstebeklerle itibarsızlaştırılmakta, gözden düşürülmekte!..
Hukuk desen; yaralı… Böl-yönet taktiğinin esaretinde!..
Hizmetin başında; “Bakanlık aday göstersin de eşek de olsa oy versem” diye sıraya girenler adımıza hükümler vermekte!?..
Olmamış darbe, yazılmamış kitap; kanıtlanmamış suç uğruna yüzlerce “adam” hücrelerde yatıyor!.. / Bir makam uğruna Ya Rab!.. ne hukuklar batıyor!..
Kaç hakim, savcı vardır, meslek onurunu satmaktansa, limon satmayı yeğ tuta bilecek!?
Meclisi, Meclisle, Üniversiteleri YÖK’le, Hukuku, HSYK ile, Orduyu-karşısına yeni bir güç dikmekle- nice darbe suçlamalarıyla… Medyayı- yandaş-yöndeş- sırdaş-arkadaş-yoldaş… larla; zaptı-rapt altına aldın mıydı; pekişti demektir güç! Sıra gelmiştir artık helallik istemeye.
Bunca günahtan arınma, ancak hak sahibinin bağışlaması ile sağlana bilirdi zaten!..
Helallik vereceklerin varlığı kesin.. Ama; Kamu Davası hakk-ı huzurda sürer mi bilmem!?
*****
Ben davamı hakk-ı huzura bırakmak istemiyorum..Helal olsun demiyorum!.Sende bana deme.
Helalleşmeyi basite aldınız!.. Bir daha hak yememeye, kimsenin hukukunu çiğnememeye ant içmenin bir başka adıdır helalleşme!..Tanrıdan da af “bir daha günah işlemeyeceğime” diye, söz vererek dilenir..Tekrarın cezayı artırdığını bile bile devam ettin aldatmalara. Elbette, hiçkimse Tanrı’nın katibi değil!.. Ama, tarih yazmakta raporunu, tutmakta notlarını, günü geldiğinde geleceğin tarihine sunmak için!.. 2 Eylül 2011. Medyada alt alta iki haber. Tarihin raporuna düştüğü bir not sanki!..
Birincisi: Parasız Eğitim İstediği İçin, 17 Aydır Tutuklu Öğrenci Ferhat’a Görüş Yasağı… Anne Kapıdan Çevrildi: “OĞLUMA SARILAMADIM!...” Ve Bayram!..
Soru:Paralı eğitimle; o günün Tayyip’i okuyabilecek miydi? Ferhat’a haksa ceza, milyonlar var sırada. Ya Ferhat Tüzer’in yerinde olsaydın, Annen sarılamasaydı, bayramda.. ne olurdu!?
İkincisi: “Failler AKP ile iç içe!..” …. Onlar Eski Şirket Ortakları!..
Konu malum.. Deniz Feneri.. Gazetede kellelerden bir kule; haberle iç içe.. Birisi de Bakan!..
Atalay, Akman, Karaman, Korkmaz, Uyar. Kaderin cilvesi uyumla getirmiş bir araya!..
Soru: Hangisi kurgu; Ergenekon mu, Deniz Feneri mi?.. Parasız eğitim istemek mi!? Hangisinde hukuk bağımsız!?.. Duyamadım cevabı!.. Bağımlı mı hepsinde de!?..