content Alptekin Cevherli (d. 3 Ocak 1975, Ankara), Türk siyasetçi ve yazardır. Tüm öğrenim hayatı İstanbul'da geçmiş olup, Aksaray Mahmudiye İlkokulu ardından bir yıl Fatih Erkek Koleji'nde İngilizce eğitimi almıştır. Sonra, Fatih Ahmet Rasim Lisesi, ardından İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü'nden 1998 yılında mezun olmuştur. Ayrıca halen Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler Bölümü’nde öğrenim almaktadır. 1992 yılından beri çeşitli gazetelerde Türk dış politikası ve terör konulu yazıları yayınlanmakta olan yazarın ilk olarak 1992 yılında haftalık Özden Gazetesi’nde başlayan yazı hayatı daha sonra aylık Ufuk Ötesi Gazetesi'nde, Liberal Demokrat Gazete’de, Fatih’in Sesi’nde, Star Gazetesi’nde ve Yeniçağ Gazetesi'nde devam etmiştir. Halen kendisine ait bir internet haber sitesinde ve Ufuk Ötesi Gazetesi’nde yazıları yayınlanmaktadır. Çeşitli radyo ve televizyonlarda Türk dış politikası ve dünya stratejileri üzerine mülâkatları yapılmaktadır. 2001 yılında Liberal Demokrat Parti Gaziosmanpaşa İlçe Yönetim Kurulu üyesi olarak faaliyet göstermiş olup 2002 Mayıs ayında bu görevden ayrılmış ve LDP İstanbul İl Yönetim Kurulu üyeliğine atanmıştır. Daha sonra 3 Kasım 2002 seçimlerine doğru LDP İstanbul İl Genel Sekreterliği görevine seçilmiştir. Kendisinin ayrıca Türk Dünyası ile ilgili pek çok çalışmaları vardır. TÜSİAD’ın aylık Vizyon Dergisi’nin Genel Yayın Müdürlüğü’nü gerçekleştirdikten sonra halen Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği’nin yayın organı olan Bul-Türk Dergisi'nin Yazı İşleri Müdürlüğü'nü, ve http://www.siyasibakis.net adlı internet haber sitesinin yönetimini sürdürmektedir. Kocaeli'de Kent Konut A.Ş.'nin Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü görevini yürütmektedir. “Gönül Gözlü Yâr” ve "Altın Şafak Büyüsü 'Kabala'" adlı yayınlanmış iki kitabı mevcuttur.
25 Şub

Hocalı’nın Ardından…

Ermeni Soykırımı yalanının iyice ayyuka çıktığı şu günlerde, gözü kör, kulağı sağır dünya ülkelerine zaten ne söylesek boş…

Ama işin acı tarafı; bu işin mağduru olan bizlerin arasından da bazı el güzelleri çıkıp, entel ve dantel olmak adına bu millete sövüp sayıyorlar. İşte bu canımızı yakıyor.
Dost’un gülü bizi yaralıyor…

İşin edebiyat kısmına girmeden dünyanın en vahşi katliamlarından birisi olan ve insanı, insan olmaktan utandıran, Hocalı Soykırımı’nı bilmeyenler için bir kez daha haber diliyle paylaşmak istiyorum.

* * *
1991 yılında Azerbaycan Parlamentosu’nun halktan gelen baskılar karşısında Dağlık Karabağ’ın özerk bölge statüsünü kaldırmasına karşılık çoğunluğu Ermenilerin oluşturduğu bir referandum sonucunda Dağlık Karabağ Parlamentosu bağımsızlığını ilan etmiştir.

Hocalı’da gerçekleştirilen katliama giden süreçte, Ermenileri Rusların desteklediği yönünde ciddi bulgular bulunmaktadır.

Ermeni, Rus, Fransız, Amerikalı gönüllülerden oluşan silahlı gruplar Karabağ’a yerleştirilmiştir. Ardından Gorbaçov, 25 Temmuz 1990’da yayımladığı bir kanun ile SSR (Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti) kanunları dâhilinde olmayan silahlı grupların kurulmasını yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan’ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil olmak üzere silahlar toplanmış, Dağlık Karabağ’da ise bırakın silahların toplanmasını Rus askeri depolarındaki silahlar güya çalınarak Ermeni çetelerin eline geçmiştir...

1990 yılının Ağustos ve Eylül aylarında Ermeniler saldırılarını doğrudan Azerilere yöneltmeye başlamışlar, otobüs baskınları, yol kesme gibi terör eylemlerine kalkışmışlardır. 1990 yılı başlarında

Yaklaşık 186 bin Azeri, Ermenistan’dan ve Karabağ’dan Azerbaycan’a kaçmak zorunda kalmıştır.

Ekim 1991’de ilk Azeri köyü Ermenilerce ele geçirilmiş, çoluk çocuk herkes aynen 1915 yılında Doğu Anadolu’muzda yaptıkları gibi vahşice katledilmiştir…

Hocalı Katliamı, Rus askerlerinin desteğiyle 25–26 Şubat 1992’de Hocalı’ya ulaşan Ermeni kuvvetlerince gerçekleştirilmiştir. Rusya olaylarla ilgisinin olmadığını iddia etse de, Rus ordusuna ait 366. alayın 1991’in sonbaharından beri Ermenilerin safında savaştığı, yapılan caniliğe dayanmayarak alaydan kaçan dört Rus askerince doğrulanmıştır.

10 bin nüfuslu Hocalı’da Ermeni kuşatması esnasında yaklaşık 3.000 Türk bulunmaktaydı. Geri kalanı tahliye edilmişti. Saldırıda ölenler hakkında verilen resmi rakam 613 kişi olmakla birlikte, katledilen toplam Azeri sayısının 1.300 kişi olduğu söylenmektedir.

Saldırılar sırasında Hocalı’da yaşayan Ahıska Türkleri de evlerinde yakılarak öldürülmüştür. Kadın, çocuk ve yaşlılar da dâhil olmak üzere siviller katledilmiştir. Katliamın ilk gecesinde sekiz aile bütünfertleriyle öldürülmüş, 700’den fazla çocuk anne ya da babasını kaybetmiştir. Yaralılar ise 1.000’in üzerindedir. Katliama tanık olan bir gazeteci, yaşananları şu şekilde aktarmaktadır:

“Dağlık Karabağ’ın Hocalı kentinin düşüşünü bir gün boyunca yaşadım. Görüntülerle belgeledim ve video çekimleriyle bir günde 1.300 Azerbaycan Türk’ünün Ermeni çetecilerce öldürülüşünü bütün dünyaya duyurdum. Hocalı katliamı anlatılamaz bir vahşetti. Dönemin Azerbaycan yönetimi ve Cumhurbaşkanı Ayaz Mutellibov, olayı dört gün boyunca kamuoyundan gizlemeye çalıştı. Duyulduğunda ise bütün Azerbaycan şok olmuştu. Ermeni bıçaklarından, kurşunlarından kurtulmayı başaranlar; kadınlar, çocuklar, ihtiyarlar karlı dağlarda tipi altında Agdam’a gelmeyi başardıklarında çoğunun ayakları donmuştu. Bazılarının ayakları ise kangren olmuştu. Ermeniler vahşetin her türlüsünü sanki ibret olsun, örnek olsun diye yapmışlardı.

 İhtiyar dedelerin, yaşlı anaların yüzleri jiletlerle doğranmış, genç kadınların göğüsleri peynir gibi kesilmiş, bebeklerin kafa derileri yüzülmüştü Hocalı ile Agdam arasındaki 12 kilometrelik orman boyunca çoğu çıplak cesetler dizilmişti.”
Gelişmelere seyirci kalan BM ve Batılı devletler, Ermenilerin yaptıkları katliamlara ve işgal hareketlerine ciddi bir tepki göstermemişlerdir. Ermenilerin Mayıs 1992’de Nahcivan’a saldırmalarından sonra Türkiye 1921 Kars Anlaşması çerçevesinde bölgeyi korumak için askerî müdahalede bulunabileceğini açıklamıştır. (Rahmetli Özal’ın hani ‘Yanlışlıkla Ermenistan’a iki bomba düşse ne olur!’ sözü o dönem tarihe geçmiştir.) Uluslararası toplum, ancak Ermenilerin nüfusu 60 binden fazla olan Kelbecer’e saldırmasıyla harekete geçmiştir. BMGK, 822 sayılı kararı ile Ermeni kuvvetlerinin işgal altındakitopraklardan çekilmesini istenmiştir. Ancak bu sonuç vermedi. Kararın ardından AGİT bünyesinde arabuluculuk çalışmaları başlatıldı. Çalışmalar hâlâ sürmektedir…

1994 yılında iki taraf arasında ateşkes ilan edilmiştir. Savaş sonrası çözüme kavuşturulamayan bir diğer sorun da, ülke içerisinde yerinden edilen ya da sığınmacı durumuna düşen bir buçuk milyon civarı Azeri Türk’üdür. Bunların büyük bir çoğunluğu Azerbaycan sınırları dâhilinde yaşamaktadırlar. Azerbaycan nüfusunun %10’undan fazlası sığınmacılardan oluşmaktadır ki bu, kişi başına dünyada yerinden edilmiş en büyük nüfus hareketlerinden biri anlamına gelmektedir. Bu insanlar hâlâ Ermenilerce işgal edilen topraklarda bulunan evlerine geri dönmeyi beklemektedirler.

Azerbaycan Cumhuriyeti’nde yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalan veya başka ülkelerden Azerbaycan’a gelen Azerbaycan vatandaşları, Azerbaycan hükümeti tarafından “göçkün” (kaçkın) olarak adlandırılmaktadır.

Sorunlarına hâlâ kalıcı çözümler bulunamayan göçkünler; mesken, iş, yiyecek, sağlık, eğitim ve can güvenliği gibi birçok sorunla karşı karşıyadırlar. Bu kişiler Bakü ve çevresinde, zor koşullar altında barakalarda yaşam mücadelesi vermektedirler.

“Ermeni soykırımı diyen entellere önemle duyurulur!…”

Kaynak: http://www.karabag.blogfa.com/
http://azerbaycan.ihh.org.tr/insan/hocali/hocali.html

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank