Hızırı Bilen Var mı ?
Başkalarına özenerek bu güne kadar getirdiğimiz yılbaşıyla ne zaman tanıştığımızı biliyor muyuz?
Din, dil, ırk gözetmeden neredeyse bütün kıtalarda gelenek halini alan yılbaşı kutlamaları, bizim hayatımıza 1926 yılında miladi takvimi benimsememizle girmiş.
Türkiye’de ilk kez yeni yıl kutlaması, aynı yılda elektrik idaresinin ışıkları birkaç kez söndürüp, yakmasıyla başlamış. Önceleri kimse ne fark etmiş, ne de anlamış. Halk bu kutlamaları sorup, soruşturarak öğrenmiş. Sonra aradan geçen bir asra yakın zaman, biz de bu geleneğin içine katmış. Eskiden hiç bilmediğimiz bu kutlama, içinde barındırdığı çam ağacı süsleme, hediyeler alma, milli piyango bileti, hindi pişirme ve Noel Baba gibi gelenekler, kuşaktan kuşağa aktarılarak bizimde kültürümüzde yerini almış oldu.
Benim hayret ettiğim nokta, bu kutlamaların Amerika ve Avrupa da ortaya çıkıp, Hıristiyan olmayan ülkelerde anlamadan, bilmeden taklit edilmesidir. Tabi ki kutlanmasına karşı değilim, fakat bu kabul birçok karşı fikir ve hareketleri de beraberinde sürüklüyor olmasıdır. Noel Baba’ yla Nasrettin Hocayı karşılaştıranlar, Mekke’nin fethini aynı geceye emsal tutanlar gibi…
Peki, ren geyiklerinin çektiği kızakla Kaf dağının ardından dere tepe aşarak yıldırım hızıyla gelen, hiçbir karşılık beklemeden hediyeler dağıtan mitolojik kahraman Noel Baba’ yı bildiğimiz kadar, bizim olan, bizden olan Hızır’ı biliyor muyuz? Sadece yılbaşı gecesinde değil, her zorda kaldığımızda bize yetişen Hızır’ ı. Hani deriz ya “Hızır gibi yetiştin.” Kaç kişi biliyor, ya da önemsiyor bunun barındırdığı derin manayı.
Noel Baba hakkında dünyada, yani Hıristiyan âleminde yazılan onca kitaba, çekilen onca filime karşılık, biz kendi içimizde bile sustuk. Boz Atlı Hızır’ı kime anlattık, kimle Hızır’ı konuştuk. Kaçımızın çocuğu Boz Atlı Hızır’ ı biliyor? Gelenek unutulup yok olmasa bile, bir gün yeniden büyüyecek olsa bile birkaç nesil ne yazık ki bu kültürden uzak kalacak.
Gerek eski, gerek çağdaş Batılı Hıristiyan âlemi kendi kültürünü dolaylı yollardan bizlere sunarken, bizde kucak açarak kabul etmekteyiz. Bilmeye, öğrenmeye, kabule elbette muhalif değilim. Beni düşündüren bunlara” evet” derken kendimizi unutup, gelecekten kopuşumuzdur.
Noel Baba sembolü bir diğer anlamda da Hıristiyan âlemini inanç bakımından bir noktada toplanma yeridir. Hem kültürlerini, hem inançlarını, hem geleneklerini süsleyerek insanlara sunma biçimidir. Ve bunu çok iyi başarıyorlar.
Çok eskilere dayanan ve sözlü kültürümüzde var olan Hızır bizim yılbaşımızda ve her darda kaldığımızda Boz Atına binip dere tepe aşarak, rüzgârdan hızlı koşarak, kamçısıyla bulutları bölerek imdadımıza yetişir. Duası kabul, avucu bereketlidir. Hem de bütün bunları kendini göstermeden yapar. Bizde kendimizdeki yardım severliği, iyiliği Hızır’ın boz atına yükleyerek neden dünyaya sunamıyoruz. Onları kabul ederken kendi kültürümüzden utanıyor muyuz acaba?
Belirtmeliyim ki Hızır da Noel Baba gibi ölümsüz ve mitolojiktir. İki gözü dolu heybesiyle boz atının sırtında bereket dağıtırken darda kaldığımız anda da yanımızdadır. Yeter ki biz onunla tanışıp, ona sahip çıkalım.
AYB.3.ADIM 08.01.2017