Hizbullah,Yargı,Siyaset
Yılbaşından bu yana Hizbullahsız günümüz geçmiyor maşallah. Televizyonda hizbullah radyoda hizbullah gazetede hizbullah. Peki ne oldu? Neden çıktı bu hizbullah tatavası? Pek çok değişken olsada meselenin esas amacı belli.
Hizbullah yıllar öncesi PKK'nın azgın olduğu zamanda ortaya çıkan; kimilerine göre derin devletin kurduğu, kimilerine göre devletin sadece göz yumduğu bir silahlı terör örgütü. Kötü bir örgüt çünkü devamlı sivillere saldırmış onları öldürmüş bir örgüt. Bölgeyi bilenlerin söylediği hizbullahın dagdaki PKK ile falan çatıştığı da yok. Şehirlerde PKK sempatizanlarını infaz ettiğini ise hepimiz biliyoruz.
Hizbullah olayı o meşhur baskından sonra 31 Aralık'a kadar gündemimizden çıkmıştı. Dava mahkemelerde görülmüş, yakalananlar yargılanmış, alt mahkeme sanıkların pek çoğunu ağır hapse mahkum etmişti. İşin çetrefilli kısmı buradan sonra başlıyor. Yargıtay'a gelen dava ne hikmetse burada uzun bir süre görülmeden incelemeden bekliyor.
Hükümetin 5 sene önce çıkardığı kanun sizin benim gibi sıradan insanların bilmesi gereken bir şey değil. Bununla birlikte işi bu kanunlarla olan yüksek mahkemelerin bunu bilmemesi, görmemesi olacak birsey değil.
Hizbullah sanıklarının salıverilmesi ve bundan sonra başlayan süreç hakkında ilk başlarda temkinli iyimserlik içindeydim. Bu gibi olayların bizim ülkemizde bizim yargımızda pek çok örneği olacağını düşünüyordum. Ta ki Cehepe ve Adaşım gandinin bu olayı her gün işleyerek; olayı cok farklı yerlere getirip buradan AK partiyi suçlamaya baslamasına kadar. Bunu gördükten sonra ne yazık ki temkinli iyimserliğimi kaybettim.
Bu hizbullah olayı artık benim gözümde çok net bir yere oturmuş konumda. Yüksek yargı dalgınlıkla bu dosyayı yetiştiremiyor; eli kanlı "İSLAMCI" teröristler serbest kalıyor. Bunu da gene "İSLAMCI"olan hükümet içten içe destekliyor. Çünkü bu adamlar zaten AKP ile yakın. Basın medya cehepe hepsi bu senaryoyu dillendiriyor. Malum çevreler ve onların sözcüsü olan tarafsız medya her gün bunu işliyor. Bununla ilgili yazılar çıkıyor.
Bunlara bir örnek var çok ama çok çarpıcı. Yazan Sırrı Yüksel Cebeci isimli bir yazar. Kendisi Gerçek Gündem isimli bir sitede yazıyor. Yazısının başlığı bile niyetini anlatmaya yetiyor. "Hizbullah ve türban"
Yazısının ilgili kısmını aynen naklediyorum. Linkini de yazımın sonuna ekleyeceğim.
Hizbullah ve türban
"Hizbullah, 1982 yılında, o zamanlar İsrail'i işgal etmekte olduğu Lübnan'dan çıkartmak amacıyla kurulmuş Şii inançlı bir örgüt...
Askeri ve siyasi kanadı olan parti, ABD, Kanada, Avustralya ve İsrail tarafından terörist kabul ediliyor.
Hizbullah'ın bir amacı da, Ayetullah Humeyni'nin İran'da gerçekleştirdiği İslam devrimini bölgede yaymak...
İsrail'i Lübnan'dan çıkartmak amacıyla kurulmuş bir örgüt veya partinin Türkiye'de ne işi var?
Lübnan'daki Hizbullah ile Türkiye'deki Hizbullah birbirine karıştırılmamalı.
Lübnan'daki Hizbullah Şii, Türkiye'deki Hizbullah Sünni...
Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okan ve Gonca Kuriş'le birlikte çok sayıda kişiyi "Domuz Bağı" gibi yöntemleri de kullanarak ortadan kaldıran Türk Hizbullah'ını, insan öldürmekte ve işkence yapmakta uzmanlaşmış elemanlar oluşturuyor.
Batman merkezli faaliyet gösteren, üyeleri AKP'ye oy veren ve hedefleri "Türk İslam Cumhuriyeti" kurmak olan Türk Hizbullah'ı için, Lübnan'daki Hizbullah'ın lideri Seyyid Hasan Nasrallah, 2003 yılında, "Türkiye'de 'Hizbullah' adını kullanan örgüt ile bizim hiçbir bağlantımız ve benzerliğimiz yok. Biz Siyonizm'e ve Amerikan emperyalizmine karşı mücadele eden bir örgütüz. Türkiye'de Hizbullah adını kullanan örgüt ise Amerika'ya hizmet etmekte, Siyonizm'e karşı çıkmamaktadır."
Yazı bu minvalde devam ediyor. Eğer becerebildiysem en dehşet kısmını kalın ve altı çizili hale getirdim. Adam büyük bir aymazlıkla niyet okuyor ve masumane bir şekilde bu niyetini yazıyor. Ben bu yazının özellikle o kısmına yorum dahi yapmak istemiyorum. Yaparsam cok ağır seyler yazmam lazım o yüzden en iyisi susmak.
Bu verdiğim örnek gibi örnekler naciz basınımızda dolu. Bunları okuyup yapılan yorumları dinledikçe, görüntü çok ama çok netleşiyor. Hizbullahı on senedir unutan hiç ama hiç umursamayan aklına bile gelmeyen ana muhalefet ve ana muhalefet basını bu olayı son derece kasıtlı ve art niyetli olarak çarpıtıyor ve burdan AKP'yi vurmayı hedefliyor.
Bu tür Bizans oyunlarını ne yazık ki artık Türk halkı yemiyor. Saygın muhalefetimizin ve basının atladığı da bu. Bu hizbullahcılardan yola çıkıp şeriat geliyor bunlar AKP'nin adamı bizi bunlarla kesecekler yalanını belki 90larda en iyimse tahminle 2000 lerde belki yedirebilirlerdi. 2011 Türkiyesinde buna ancak kendilerine koşulsuz biat etmiş "sahillerde yaşayan AKP'den 9 senedir hiçbir şey yapmamasına rağmen öcü gibi korkan" Beyaz Türkleri inandırabilirler.
Bu millete sadece korkuyla umutsuzlukla felaket senaryolarıyla hükmetmeye çalışanlar bunu başaramayacaklarını ne zaman anlayacaklar cok ama cok mreak ediyorum...
Alıntı yaptıgım yazının linki.
http://gercekgundem.com/?c=65548
Sayın Kemal Ercan;
Ocak 28th, 2011 at 13:04Sizin 'cehepe' şeklinde ifade ettiğiniz ve kendilerine koşulsuz biat etmiş olduğunu iddia ettiğiniz sahillerde yaşayanlardan değil, epeyce eksik ve taraflı olarak sözde anlattığınız Hizbullah'ın kalbi olan Batman'da yaşıyorum.
Hizbullah'ın kitapçılarında çıkmayan AK Gençlik Kolları'nı anlatmamı isterseniz, Hizbullah'ın Perşembe sohbetlerinde oy avcılığı yapan Ak Parti İl Teşkilatı'nı söyleyeyim isterseniz, yoksa Ak Parti Batman Milletvekili Ahmet İnal'ın da ifade ettiği gibi, Hizbullah'ın sözde sivil toplum örgütü kisvesindeki Mustazaf-Der'e sık sık ziyaretlerini hatırlatayım mı istersiniz? Bütün bunlar Ak Parti ile Hizbullah arasında bir bağ var mı yok mu anlamak için, Hizbullah'ın kurulduğu, en etkin olduğu ve kurucusunun da mezarının ikame edildiği Batman'da son referandumda %98 EVET sonucu alındığını eklersek, eser miktarda zeka için cevap bellidir.
Ak Parti'nin CMK 102. md ile ilgili yaptığı değişikliğin nelere mal olacağını defalarca uyaran, ikaz eden bizzat Yargıtay'dır. Ancak 'Biz yaptık, oldu' anlayışından zerre kadar başkaca fiili olmayan hükümet, Yargıtay'ın üzerine yıkmaya çalıştığı bu hukuk rezaletinin altında kalmıştır.
Yargıtay'ın kesinleştirdiği hükümleri için şu an çoktan kayıplara karışmış olan Hizbullah mahkumlarını sabah-akşam kontrol edip imzalarını almak da CHP'nin değil, AKP'nin İçişleri Bakanı'nın işidir. Bir 'altında kalma' hadisesi de budur.
Bu kadar altta kalan bir hükümet, elbet sandığın da altında kalacaktır ümidiyle,
selamlar.