Hırsızlık…
Kötü, günah, ayıp, çirkin.
Savunulacak tarafı yok.
Kimseye yaşatmasın…Aç-bilaç, yersiz-yurtsuz, sersefilin tek mazereti.
Ama yine de raconu, jargonu vardı.
* *
Hırsız adamın namı vardı. Zaten alanı dardı.
Çalar; aslanlar gibi içeride yatar, çıkardı.
‘Tövbe ettim’ mertliğini gösterirdi.
Geçmişi ara sıra yüzüne vurulsa…
‘Oldu bir kere’ asaleti gösterirdi.
* *
Cam kesen elmas uçlu aleti, feneri vardı.
Çoğunluk evler tek kat olduğundan;
Damda tıkırtı duyuldu mu….
“Kedi değil hırsıza benziyor” denirdi.
Bazı acemi, çoğu salak hırsız damdan sık düşerdi.
* *
Kendi gibi bir-iki arkadaşı vardı.
Mekânsız takımından…
Öyle arkası-dayısı, partisi-çetesi yoktu.
Dolayısıyla yatı-katı, marka arabası da…
* *
Yakalandı mı eşek sudan gelinceye kadar dayak yerdi.
Bekçi baba enselediyse odunla…
Karakola düştüyse baş komiserin palaskasıyla.
‘Avukat, CMUK, yönetmelik, telefon’ feryadı sökmezdi.
Böyle çayını içip, elini kolunu sallayıp gidemezdi.
Adliyeye yola çıktıysa, akşama koğuşta ranza seçerdi.
* *
Hedefi belliydi.
Ya para çalacak, ya altın kaldıracak. Çakı, tabanca bilmezdi.
Senet, çek, sözleşme, kaset, kutu bakmazdı.
Polis onu, o polisi iyi tanırdı.
Akşamları işe çıktıklarından…
Gündüz esnaf dükkânın önüne iskemle koyar, camiye giderdi.
* *
Kümesten tavuk, tezgâhtan armut çalanı da vardı.
Ganimeti de arkadaşıyla paylaşırdı
Adı hırsızdı ama uğursuz denmezdi.
Çoğu zaman affedilirdi.
30 yaşını aşmış hırsız görülmezdi.
* *
Hırsız, hırsızlık nitelikliydi.
Dünya büyüdü, teknoloji gelişti.
Hırsızlık da değişti.
Tavuk armudun yerini;
Banka, şirket, ihale, yolsuzluk, usulsüzlük aldı.
Hırsızın simgesi sırtındaki çuval unutuldu.
İşi genişletene ‘Organize’, devletin memurunu yanına alana ‘Teşekküllü’ denildi.
Cama tırmanmaya ip, çatıya çıkmaya merdiven, kapı açmaya maymuncuğa gerek kalmadı.
* *
Velhasıl…
Mahalle hırsızı muhabbeti sonlandı.
Bozacağımız ne kaldı?
**************************