Hırsızın Hiç mi Suçu Yok
Bu yazımı www.bilgiagi.net sitesinde, (gazetemizde) köşe yazarlarımızdan Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükustanın (Genetiğiyle Oynanmış Doktorlar ) Yazısına derkenar olarak kaleme aldım.
Başlığından da anlaşılacağı gibi Hocamız çok önemli bir konuya değinmiş
Öncelikle hocamıza böyle bir konuya değindiği için teşekkür ediyorum.
Hocamız diyor ki: “Son senelerde yeni bir doktor cinsi türemeye başladı; sayıları bölünmek suretiyle hızla artıyor ve bulaşıcılığı çok yüksek bir virüs gibi her tarafa yayılıyorlar. Ne eğitimleri, ne hekimlik uygulamaları, ne deontoloji anlayışları, ne tarz ve tavırları ve hatta giyim kuşamları, görünümleri bizim zamanımızdakilere hiç benzemeyen bu yeni tür doktorlara ‘Genetiğiyle Oynanmış’ doktorlar ismini veriyorum.
Diyor ve devam ediyor: Bundan 40 sene önce tümü birkaç ciltte rahatlıkla toplanabilen tıp bilgilerinin ışık hızıyla artması; Tıpta Uzmanlık Sınavı(TUS) tıp eğitimini yozlaştırdı, doktorların genetiği bundan ciddi şekilde etkilendi. İlaç ve tıbbi ürün endüstrisinin kendi bilimini yaratması ve tıbbı tahakkümü altına alması; doktorların birçok bakımdan ilaç endüstrine muhtaç hale gelmeleri doktor genetiğinde onarılması imkânsız hasarlar yarattı.
Ve son olarak hocamız sözlerini: Netice şu ki herkes bu genetiğiyle oynanmış doktorlara alışmak zorunda. Beterin beteri var: Allah cümlemizi ‘genetiği oynatmış’ doktorlardan yani (GOT) doktorlardan, korusun.”Diyerek bitiriyordu sözlerini.
Nedense aklıma takıldı “hırsızın hiç mi suçu yok ?“ dedim kendi kendime… Sizin verdiğiniz isimle şu “genetiği oynanmış” doktorlarımızın aklı neredeydi de mesleklerine sahiplenemediler… Yoksa mesleklerini sahiplenme duygusundan yoksun mu bırakıldılar? Veya yeterli eğitim almadılar, alamadılar mı?
Hocam onları da sizin gibi değerli hocalarımız yetiştirmiyor mu? Yoksa sizleri yetiştiren hocalar mı gereken hassasiyeti görmenizi sağlayamadılar?
Benim vereceğim cevap: Onları yetiştiren değerli hocalarımız onlara bu süreçte gereken eğitimi ve sorumluluğu verememiş olmaları…
Neden verememişler? Bu sorumun cevabını aynen diyorsunuz ki:” kanun ve yönetmelikler karşısında zorda, şaşkın, acizler” … Bu bir tek tıpta değil birçok meslek kuruluşunun paylaştığı aynı kader… Ve yine “ilaç endüstrisi ve tıp teknolojisi tarafından sindirilmiş, bastırılmış, ezilmiş” diyorsunuz…
Haaa işte burada biraz düşünelim… İlaç firmaları yeni bir oluşum değil ki, eskiden bu yana varlıkları biliniyor…
Amaaa ilaç firmalarının tek ilaçları satılsın diye doktorlarımıza sundukları teknoloji çağına ayak uyduran cazip teklifleri de göz ardı edemeyiz sanırım, tabi bu arada birde yurt dışı seyahat sunumlarını da göz ardı etmeyelim… Yani bu duruma kendileri düşmüş sayıyorum, bu benim düşüncem…
Bu düşünceme katılmayan doktorumuza: Buyurun söz hakkı sizde diyorum…
Bu arada tabiî ki bütünü kapsamıyor bu düşüncem ama bir elin parmakları kadarda az bunun dışında kalan doktorlarımız…
“Tıp eğitimi yozlaştı” diyor ve devam ediyorsunuz: “40 sene önce tümü birkaç ciltte rahatlıkla toplanabilen tıp bilgilerinin ışık hızıyla artması;” bu doğal bir süreçtir zaten artmasa yerinde saysaydı birçok hastalıklara çare bulunamazdı…
Hocam aslında düşüncelerimi açıklamalarınız doğrultusunda paragraf, paragraf anlatmaya devam edecektim ama…
Hocam aslında aynı dili konuşuyoruz… Evet, eğitim yozlaştı, yozlaştı da buna kimler sebep oldu? Yasalar… Peki, yasaları kim yapıyor? Onları eğiten kim?
Bu sorular ve cevaplar böyle devam eder gider… Ben diyorum ki eğitim şart, eğitim yetersiz geliyorsa kişi bulunduğu konumda kendini yetiştirsin, yenilik peşinde koşsun ama kendinden ödün vermeden… Kendini sömürücülerin kucağına atmadan…
Son olarak:
“Gelelim neticeye
Netice şu ki herkes bu genetiğiyle oynanmış doktorlara alışmak zorunda. Beterin beteri var: Allah cümlemizi ‘genetiği oynatmış’ doktorlardan yani (GOT) doktorlardan, korusun.” Demişsiniz…
Hayır, hocam hayır… Ben alışmayacağım hocam… Ben doktor seçme hakkımı kullanacağım ve bu konuda herkesi uyarıyorum, uyarmaya da devam edeceğim… Doktorlarımız Tıp’ı, Tıp’taki gelişmeleri yakından takip etsin… Sadece ilaç firmalarının seminerlerine değil, alanları ile ilgili olan seminerlere de katılsınlar… Hasta doktor ilişkisinde hastanın psikolojisini de anlasınlar o zaman bir sorun kalmaz… Yapılan, yapılacak olan saygısızlığa fırsat vermemiş olurlar, oluşa gelen bir durumda da güvenlik zaten hazırda bekliyor her kurum ve kuruluşta…
Son olarak eklemek istediğim: her şey eğitimin kalitesinden geçiyor yani eğitimden… Kişinin kendisine saygısı var ise aldığı eğitim yeterli veya yetersiz kişi kendini eğitir, eğitmelidir de… Eğitim kaliteliyse yasalarda, uygulamalarda kalite zaten var olur…
Buna birde kişinin kişilik kalitesi de eklenince sizce durum ne olur?
Yazınızı okudum.
Ağustos 19th, 2010 at 13:46Bilgilendirmeniz için teşekkür ederiz.
Çapar Kanat
Çiftçi- Çiğ Süt üreticisi