Hipertansiyonla Mücadele Nasıl Olmalı?
Milliyet gazetesinde “İcat çıkar, Sağlık olsun” başlıklı haberi okudukça bana bir şeyler olmaya başladı.
Önce, icat mı çıkarıyorum yoksa diye düşündüm ama çok geçmeden anladım ki çıkan şey icat değil “tansiyonummuş”.
Haber şöyle başlıyor:
“Türk Kardiyoloji Derneği tarafından, 17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü vesilesiyle düzenlenen ve Novartis’ in koşulsuz desteğiyle hayata geçirilen ‘Hipertansiyon Avcıları Yarışması’ The Marmara Otel’de düzenlenen basın toplantısında tanıtıldı.”
BİR: Önce şu “koşulsuz destek” lâfına takıldım.
Kimsenin kimseye karakaşı kara gözü için bir kuruş bile vermediği bir dünya düzeninde hiçbir şirketin hiçbir kimseye koşulsuz desteğini mümkün görmüyorum.
Aksini iddia eden olur mu bilmem.
İlaç şirketi yahu bu, Kızılay değil, Yeşilay değil ki.
İKİ: Hadi diyelim ki mümkün. Yani gerçekten koşulsuz destek var.
Koşulsuz destek varsa ‘koşullu destekler’ de olmalıdır; öyle değil mi?
O zaman da şu sorulara takılıyor kafam:
Koşullu destek nasıl olur, koşulları nelerdir?
Koşulsuz desteklerin finansmanı koşullu olanlarla mı sağlanır?
ÜÇ: Reklâm yapmaları yasak olan ilaç firmalarının adının bu haber dolayısıyla ‘halkın sağlığı için koşulsuz destek yapan ilaç firması olarak’ medyada yer almasını bir tür reklâm olarak görüyorum.
Ayrıca da hastalıkla ilgili bir çalışmada reklâmcı ve endüstriyel tasarımcıların işi olmamalı.
DÖRT: Gerçekten koşulsuz destek söz konusu ise yapılan iyiliğin duyurulması en azından ‘şık’ değildir.
Benim bildiğim bu tür destekler ancak gizli olduğu zaman gerçek manada ‘iyilik’ veya ‘yardım’ kategorisinde değerlendirilir; aksi durum reklâm kapsamına girer.
İcada gel icada!
Haberde şöyle deniyor:
“Yarışma katılımcılarından, ailelerinde ve çevrelerinde bulunan hipertansiyon hastası yakınları için, doktorlarının önerdikleri tedavilerini düzenli olarak uygulamalarını sağlayacak icatlar / fikirler geliştirmeleri isteniyor.”
Bu cümleyle koşulsuz desteğin altındaki icat da ortaya çıkmış oluyor: Bu, aynı zamanda ‘İlaçlarını içmeyerek ilaç satışlarının azalmasına yol açan gafilleri nasıl yakalarız?’ sorusunun da cevabıdır.
TKD genel sekreterinin ‘Yoğun halk kampanyalarında özellikle hipertansiyona yakalanmamak için uygulanması gereken sağlıklı yaşam tarzı önerilerine dikkat çektik. Bunun sonucunda ülkemizde kan basıncı kontrol altında tutulan hasta sayısı son yıllarda yüzde 50 artmıştır.’ sözleri çok güzel.
Türk Kardiyoloji Derneğinin maksadı ‘icat çıkarmak’ değil de gerçekten halkın yararına bir iş yapmaksa ‘tansiyon yüksekliğine yol açan çevresel faktörlerin bilinmesini ve bunlarla mücadeleyi’ sağlayan icatlara yoğunlaşmalıdır.
Tıp önleyici değil tedavi odaklı oldu
Haberde deniyor ki:
“Hipertansiyon, en sık rastlanan kalp-damar hastalığı risk faktörü. Birçok hipertansiyon hastası hastalığının farkında değil. Tanı konan hastalarda da tedaviye devamlılık oranları oldukça düşük.”
Hipertansiyonun kalp-damar hastalığı risk faktörü olduğu doğru, doğru olmasına da asıl mühim olan hipertansiyona yol açan riskleri bilmek ve bunları önlemek değil midir?
Hipertansiyon tedavisine de elbette önem verilmeli aksini söyleyen yok ama asıl hipertansiyonu önlemekle uğraşsak daha faydalı bir iş yapmış olmaz mıyız?
Öncelikle sağlıklı beslenmeye, düzenli egzersiz yapmaya, fazla kiloları vermeye, sigara ve alkolü bırakmaya, stresten uzak durmaya, düzenli uykuya önem versek daha doğru olmaz mı?
Sağlık yaşamanın temel prensiplerini bilir ve bunları yerine getirirsek hem hipertansiyon riskimiz azalır hem de varsa hipertansiyonumuz da düzelmeye başlar.
Gelin görün ki ilaç endüstrisinin hegemonyası altındaki modern tıp hastalıkların önlenmesine değil bunların tedavi edilmesine odaklanmıştır.
Hiçbir ilaç kullanmadan, çok basit hayat tarzı düzenlemeleriyle bile obezite, hipertansiyon, diyabet, astım, KOAH, kanserler başta olmak üzere birçok hastalığın önlenmesi ve tedavisi mümkündür.
Mümkündür ama bu, ‘koşulsuz destek verenlerin hiç mi hiç işine gelmez’.
Sorularım var
Tansiyonumun ‘çıkmasına’ sebep olan bu faaliyetten dolayı ilgililere sorularım var:
Önce TKD’ ye soruyorum:
BİR: TKD’ nin hem Novartis’ ten hem diğer ilaç firmalarından ‘kanunlara uygun olarak’ aldıkları ekonomik yardımların miktarları nedir?
İKİ: TKD üyelerinin bugüne kadar tamamen kanunlara ve etik kurallara uygun olarak ilaç firmalarından hangi maddi destekleri (honararium, kongre davetleri, promosyon hediyeleri gibi) almışlardır?
ÜÇ: TKD’ nin, ilaç firmalarının para yardımları olmadan faaliyetlerini sürdürmesi mümkün müdür?
DÖRT: TKD’ nin hipertansiyonun ‘daha ucuz ilaçlarla tedavisi’ konusunda da çalışmaları var mıdır?
Novartis’ e sorularım var:
Bu kampanya için harcadığınız para kaç liradır?
Harcadığınız bu paralar masraf olarak gösterilebiliyor mu?
Koşulsuz destek için ‘şartlarınız nelerdir’?
Sayın porof Zihni Sinir ve reklâmcılara da sorularım var:
Bu ‘proce’ için para aldınız mı, aldınızsa ne kadar aldınız ve başka türlü bir çıkar sağladınız mı?
Haberde adları geçen endüstriyel tasarımcı ve eğitmen ile reklâmcı/kreatif direktörün ve bu kişilerle ilgili şirketlerin bu kampanyadan elde ettikleri maddi çıkarlar nedir?
Gelelim neticeye
Bu faaliyetin daha ziyade ‘dolaylı reklâm’ olduğundan şüphelerim var.
TKD’ ye beni ‘İkna et, sağlık olsun’ diyor ve hipertansiyon risk faktörlerine yönelik yarışmaları için şimdiden ‘koşulsuz destek’ veriyorum.
KAYNAK