Hiçbir Şeyin Sonu Değil…
ÖSYS sonuçları dün gece itibariyle açıklandı. Bu ülkede, üniversite sınavı ve sonuçları hâlâ çok önemli. Bazı gençler iyi yerlere yerleşirken, bazıları bu sene için açıkta kaldı. Bazı evlerde üzüntü var, bazılarında ise sevinç ve mutluluk. Bence üzüntünün de mutluluğun da izafî olduğunu bilmek lazım.
İnsan hayatında bazı dönemeçler vardır, oradan dönersiniz ve yolunuz başka bir tarafa doğru devam eder.
Birkaç yıl boyunca nice fırtınayla karşılaşan ve gemisini selametle sahile ulaştıran da var, fırtınalarla boğuşup gemisi alabora olan da. Fakat bilelim ki hiçbir sonuç hayatta alınmış tek sonuç değildir. İstediği yere yerleşebilen de, yerleşemeyen de sonuçta başka başka zorluklarla ve avantajlarla hayata devam ediyor olacak. Sınav sonuçları belki hayatta belli şeyleri yapabilmek adına avantaj sağlayan bölümlere yerleştirse de insanı, hayatta elbet başka avantajlar da var.
Üstelik, sınav sonuçları hayatta bir virgül yalnızca; sonuçlara her şeyin kazanımı veya her şeyin sonu gibi bakmamak lazım.
Hayattaki en kıymetli şey insanın kişiliğidir. Ben insanların kişilikleriyle iş yapabildiklerini ve başarıya kişilikleriyle ulaşabildiklerini düşünenlerdenim. Mesleğiniz ne kadar şaşaalı olursa olsun, kişiliğiniz sağlam değilse, ne yazık ki başarılı olamıyorsunuz. Hayatta pek çok yerde insanlar meslekleri gereği saygı görebilirler ama kişilikleriyle sevilir ve takdir edilirler.
İster hukukçu olun, ister öğretmen, isterseniz mühendis veya hemşire, yaşamda size nasip olacak olan rızık bellidir. Farklı mesleklerde çalışarak çok daha fazlasına sahip olabilseniz de size rızık olacak olan hangi meslekte olursanız olun değişmeyecektir. Çünkü, sahip olabildiklerimizle, bizim onlardan istifade ederek rızıklanacağımız şeyler aynı değildir. Mesela, benim köyümde tapusunun bende olduğu ama ömrü hayatımda kendisinden hiç faydalanamadığım tarlam var. Kuşlar, kurtlar, köydekiler bir şekilde rızıklanıyor ama bana düşen sadece vergisini ödemekten ibaret.
Hayatta maddi ve manevi rızıkla ilgili her şeyin böyle olduğunu bilmek ve hakiki rızkın da başka kanunlara tabi olduğunu unutmamak lazım diye düşünüyorum.
Anne-babalar için de aynı şey geçerli, çocuklar sizin olsa da siz sahipleri değilsiniz ve onların yolu sizin isteklerinizle değil kendi kaderi planlarıyla çiziliyor. Eğer çocuklarınız, kalbinizde yatan yerlere giremediyse veya girdikleri yerleri gözünüz tutmuyorsa fazla zorlamayın. Üzmeyin kendinizi. Su akar yolunu bulur. Diploma birçok şeyi kolaylaştırsa da iş yapan kişiliktir.
Danışmanlık hayatımda iki şeyi fark ettim; insanların sezebilme ve sevebilme kapasiteleri zekalarıyla, okudukları bölümlerle veya meslekleriyle doğru orantılı değil. Ne ki bu hayatta, mutlu olabilmek ve iyi işler yapabilmek için her şeyden çok bu iki şeye ihtiyacı var çocuklarımızın: Sezebilmek ve sevebilmek.
Sezebiliyorlarsa, nerede olursa olsun ihtiyaç olan şeyi gördüklerinde tanırlar ve severek işlerine sarıldıkların da yüksek ihtimalle başarılı olurlar…
Bu arada, en büyük sınavımız -insan olabilme sınavı- hâlen devam ediyor. Unutmamak lazım. Sonuçlara göre yerleşen gençlerimizin önce kendilerine ve sonra da tüm insanlığa hayırlı katkılarda bulunma niyetiyle yola çıkmalarını tavsiye edebilirim. İnsanlığa zarar vermek, her türlü rezaleti yapmak ve tahrip için değil aydınlık yarınları inşa etmek için bir duruş belirlemelidir…
Şimdilik yerleşemeyenler için bu durum (klişe niyetine söylemiyorum) hayatın sonu değil, sürecin bir parçası. Süreç, akış devam ediyor. Öyleyse her daim umutla ve gayretle yola devam etmek lazım.
Varlığı fark ederek, yaşamın sırrına ererek yaşayabilirsek, hem sevincimiz hem de üzüntümüz bizi biz yapacaktır...
Nazlı Özburun / Aile Terapisti
nazliozburun@gmail.com
kelebeketkisidanismanlik@gmail.com