Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak
Yedi yıl önce, Hrant öldürüldükten birkaç gün sonra, yazdığım yazıda; “Birçoklarına şimdilik hayal gibi gelse bile, bir şeye inan Hrant! Bu topraklarda hiçbir şey asla eskisi gibi olmayacak… Senin soyunu yok ettiklerini inkarda direnenler, kendilerine inanan insan bulmakta gün be gün daha zorlanacaklar… Senin soydaşlarının, akrabalarının yaşadığı coğrafyayla kapıları ilelebet kapalı tutmaya niyetli olanlar buna direnemeyecekler, açılacak o kapılar” demişim.
O günlerde bunları yazarken tek bildiğim, adına TC denilen bu coğrafyada yüz binlerce insan “hepimiz Ermeniyiz” sloganıyla sokaklara döküldüğünde, “resmi ideolojinin temellerinden sarsıldığını” hissetmem ve bunun bir daha geri döndürülemeyeceğine inanmış olmamdı.
Tarihte böylesi toplumsal kırılma anları çoktur. ABD’de bir siyahın, o güne kadar toplu taşıma araçlarında beyazların arasında oturması yasakken, bu “yasağı” tanımadan bir koltuğa yerleşip, oradan kalkmamakta direnerek, bunu dünyanın gündemine taşımasıyla, bir utanç dönemi de kapanır. Almanya Başbakanı Willy Brandt Polonya’da Yahudi Soykırım Anıtı önünde diz çöküp özür dilediğinde, artık o kara sayfanın aklanmasının mümkün olmadığı, geri dönüşü olmayan başka bir süreç başlar.
Bunlar, açıklaması hiç de zor olmayan olaylardır. Toplumun derinliklerinde biriken demokratik reflekslerin tarihsel bir momente denk düşmesiyle ortaya çıkarlar. Bazen bir kişinin “cesareti”, bazen bir politikacının onurlu tavrı, bazen de bir cinayet tetikleyebilir bunu. Ama sebebi ne olursa olsun, artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz, yeni bir dönem başlar.
Sözü Başbakan Erdoğan’ın 99 yıldır inkar edilen Ermeni Soykırımı konusundaki son açıklamasına getireceğim anlaşıldı sanıyorum.
Erdoğan’ın açıklamasını Willy Brandt’ın özrü ile kıyaslamıyorum elbette. Yüz yıldır inkar edilen soykırım utancını karşılamadığının, zorunluluktan, politik pragmatizmden kaynaklandığının –herkes gibi- ben de farkındayım, ama kendi adıma bunları hiç de önemsemiyorum. Devleti temsil eden birinin ağzından bir açıklama yapıldığında, artık tüm taşlar yerinden oynamış demektir.
Doğası gereği, devlet devletliğini yapmaya devam edecek, kimseye her türlü ırkçılık, cinsiyetçilik gibi ideolojilerden arınmış bir toplum sunmayacak. Hatta bu ideolojileri, kendi egemenliklerini sürdürmek için kullanmaya devam edecekler. Onlar devam edecekler, ama bizim için, “demokrasi tohumlarını daha verimli topraklarda yetiştirebileceğimiz tarla” büyük ölçüde temizlenmiş olacak. Bugüne kadar her “ayrık otuyla” tek tek uğraşırken, bundan sonra daha az uğraşacağız. Sorun, bizim beceri ya da beceriksizliğimiz haline gelecek. Başbakan’ın “bu açıklamayı hangi nedenlerle yapmış olduğuna” değil, bu açıklamanın demokrasi güçlerinin önündeki birçok engeli nasıl temizlediğine yoğunlaşacağız. Kısacası, onların açıklamalarının nedeni ne olursa olsun, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Şimdi önümüz daha açık.