Hiç Üzülmeyin, Aslanlarım…
17 ve 25 Aralık rezaletlerinden sonra başlayan baskı/kıyım/zulüm/haksızlık ve hukuksuzluklar furyası, artan tempoda devam etmektedir.
Ülke insanları, ''bizden olanlar ve olmayanlar'' diye iki kampa ayrılmıştır.
Dışlanan kesime, her türlü zulüm mubah sayılmaktadır. Ekmekleri ile haysiyetleri ile, gelecekleri ile, pervasızca oynanmaktadır. Herkesin yandaş olması, biat etmesi, övgüler düzmesi, istenmektedir.
Şüphesiz, asıl amaç; tüm çıplaklığı ile ortaya çıkmış, rüşvet/kayırma (ihalelerde, özelleştirmelerde, tüm kamu icraatlarında yaşanan) yolsuzlukların/ toplumdaki dejenerasyonun/ kaçakçılıkların/ fuhuşun- uyuşturucu salgınının/ihtilas ve irtikap olaylarının/ yalan ve iftiraların; üstünü örtmektir. Bunun için; suça alet olmayan, göz yummayan, görevini yapan, vatanı için hayatını ortaya koyan, geçmişi taktir ve başarılarla dolu; ülkenin has evladı/gurur kaynağı, polislerimizi hedef almıştır. Paralel yapı yalanına sığınılarak; her türlü hukuksuzluk/ haksızlık/işkence yapılmaktadır.
Bugünkü zulüm, 28 Şubata ve 12 Eylüle rahmet okumaktadır. Dini istismar ederek iktidar olanlar; gerçek demokrasi isteyen, kula kul olmayan, dalkavukluk yapmayan, samimi dindarlara, (vicdanını üç pula satmış, havuz medyasını da devreye sokarak) her türlü iftirayı, baskıyı, zulmü, kanunsuzluğu, uygulamaktadır.
1-Bütün bu zulme rağmen; eğilmeyen, haysiyetinden taviz vermeyen, vakur, edepli, vatanperver, gerçek anlamda inançlı, polis kardeşlerimizi/ ana ve babalarını/ eşlerini ve evlatlarını/ tüm kalbimle kutluyorum. Onlara destek çıkanlara minnetlerimi sunuyorum.
2- Eninde, sonunda hak yerini bulacaktır. zulüm ebediyen süremeyecektir. Cenab - ı Hak; zulümlerin/ yalan ve iftiraların/ haksızlık ve hukuksuzlukların/ delil olmaksızın, gazete küpürleri ile, görevden alınmış müfettişlerin husumete dayalı raporları ile, yandaş medyanın yalan ve iftiraları ile yapılan icraatların/ engellenen savunma haklarının/ sahte imzaların ve belgelerin/ tüm işkencelerin ve kötülüklerin; hesabını soracaktır.
Birazcık inancı olan, herkes bilmektedir ki; '' Başkalarına iftira atan, haksızlık yapan, zulmeden kişilere, hem bu Dünya'da hem de ahirette, hesap sorulacaktır.'' Müfteriler, aynı duruma düşmedikçe, can vermeyeceklerdir.'' Zalimler, ölmeden evvel de hesap vereceklerdir. Yargıya baskı yapmanın, adaleti engellemenin cezasını da, ayrıca çekeceklerdir.
3- Ülkenin, gittikçe uçuruma yaklaşması; işsizlik ve ekonomik çöküntü; teröre bu kadar taviz verilmesi, her türlü baskın/ saldırı/ adam kaçırma/ yol kapatma/ yatırımları engelleme karşı suskun kalınması; başta Yargı-Milli Eğitim- İçişleri olmak üzere, tüm devlet birimlerinin enkaz haline getirilmesi/ Tevhid-i İslam vb. davaların kapatılmaya çalışılması/ Almanya- İsrail- İran- ABD karşısında aciz kalınması ( Merkel'e niye ses çıkarılmıyor? Acaba, dinlemelerde, ne tür bilgilere ulaştılar?) /Fikir-ifade ve inanç hürriyetlerinin baskı altına alınması/ Tek Adam yönetiminin, her tarafa hakim olması;
Vatanını seven herkes tarafından, endişe ile izlenmektedir.
Bu ortam içinde; Sayın Davutoğlu'nun, Başbakan olması ne değiştirecektir? Kaldı ki, kendisinin tercih edilmesinde, en büyük etkenin, '' paralele karşı yaptığı mücadele'' olduğu da, açıkça ifade edilmiştir. Demek ki; baskılar/ haksızlıklar/ hukuksuzluklar, aynı şekilde devam edip gidecektir. Ta ki; her şeyin mutlak sahibi, alemlerin tek hakimi, Cenab - ı Hak'kın (cc) tokadı gelene kadar...
Mazlum ve mağdurların ahı, yerde kalmayacaktır.