Hiç mi Vicdanınız Sızlamıyor?
Gene boşanmış bir kadın.
Gene devletten koruma talep etmiş, tehdit edildiği için.
Gene devlet onu koruyamamış.
Gene bir kadın öldürüldü sokak ortasında.
Bu kez dikkatimi ne çekti?
Elleri önden kelepçeli adamın, büyük bir marifet yapmış gibi mağrur
ve gururlu olması.
Daha önce de, bazı adamların yüzünde aynı ifadeyi görmüş, konduramamıştım.
Bir insan aciz birini öldürünce, yaptığı işten gurur duyar mıydı?
“Neden yaptın” diye sordu gazeteci,
başını arabaya sokmaya çalışan polisin elini zorlayarak,
"Ahlaksızlık" dedi,
kendini daha kral gibi hissetti.
Öyle ya! Elindeki tek tebaası, ona isyan ettiği için cezasını kesmemiş miydi?
5000 yıllık zihin yapısıydı bu. Kolay değişmezdi.
Ona, “Boşanmış bir kadının, ahlakından sana ne? Her birey kendi ahlakından
sorumludur.”desen anlamazdı.
Benim anlamadığım, sanki sistemin, bu cinayetler karşısında çözümsüzlüğü
tercih ediyor gibi görünmesi.
Bu mesele, 5000 yıllık ataerkil sisteme kadınların başkaldırısıdır da, ondan mı?
Ve bu yüzden belki aceleyle, allüm kalküm, şaralop, hoooop idam cezası
kanunlardan kalktı.
Öldürülen kadının kız kardeşi, sıradan bir ev hanımı,
“Müebbetle değil, idamla yargılansın ki, diğerlerine ibret olsun” dedi basiretli,
ama daha idam cezasının kaktığından bile haberi yok.
Hadi kanun yapıcılar ve hakimler çoğunlukla erkek, dolayısıyla vicdanlarını
devreye sokmak işlerine gelmiyor ama,
az sayıdaki kadın hakimlerin, bu hasta ruhlu, beyinsiz adamlar önlerine geldiğinde,
karar verirken, hiç mi vicdanları sızlamıyor?
Not; Avrupa; devletin, siyasi suçluları, acımasızca katletmesinden dolayı idam
cezasının kaldırılmasını dayattı. Ama bu, bizim gibi ilkel toplumlarda, devletin,
işini meşru olmayan yollardan, gizlice halletmesini engellemediği gibi;
cinayetlerin, toplumun adalet anlayışını şizofren yapacak kadar çoğalmasına
neden oldu. Artık eski hukuk sistemindeki “kısas” kanununun yeniden işlerlik
kazanması gerektiğini düşünüyorum.