Heves Kalmadı!
İki kelimeyi bir araya getirip yazı yazmak öyle kolay bir iş değildir. Daha doğrusu her yiğidin harcı değildir. Çünkü her iki kelimeyi bir araya getiren yazmış değildir, yazar değildir.
Uzun zamandır yazmıyorum. Yazmak istemiyorum... Tüm yazma hevesim kırıldı....
Her gün başımın eti yeniyor. Yazmam isteniyor. Konu da çok ama her bilgisayarın başına oturduğumda yazmamak için kendime bir çok neden buluyorum. Yazmak bir o kadar zor gelince yazmamak için bahanede çabucak geliyor...
Hani hep denir ya düşünce özgürlüğü yok bu ülkede diye; evet gerçekten yok. Hiç kimse düşüncelerini, fikirlerini özgür ve rahat bir şekilde dile getiremiyor. Ya birilerinin işine gelmiyor türlü bahanelerle kişilere istediklerini yapıyorlar. Ya kendilerine uymayan görüşteki kişilere bol bol hakaret ediyorlar. Ya da en iyisini kendilerinin bildiklerini düşünüyor akıl vermeye kalkışıyorlar.
Eli kalem tutan herkes kardeşlikten, dostluktan söz ediyor ama bahsedilen sadece yazılarda kalıyor. İş eyleme gelince ne kardeşlik kalıyor, ne de dostluk. Bir savaştır alıp başını gidiyor....
Bir dostum yazdığı iki yazı dolayısıyla aylarca soruşturma geçiriyor. Kendisi bana göre siyasi yazarlar içinde hakaret etmeden, akıl vermeden en ılımlı şekilde yazan ender yazarlardan birisi. Belki de soruşturulması gereken en son kişi. Ama olmuyor... Eleştiriye kapalı kişiler yüzünden anında sindirilmeye, korkutulmaya çalışıyor. O kadar üzüldüm ki arkadaşımın yaşadıklarına teselli bile edemedim. Hatta o beni teselli etti. 'Hep yaz yılma' dediğimde 'sen de' dedi. Yazmak istemediğimde kızdı. İşte böyle büyük yürekli bir insan. Saygıyla güzel insan...
Düşünme, düşünürsen dile getirme, dile getirdin madem yazma! Yazarsan...
Neyse başladım madem yazmaya bari son günlerde dostlarımla tartıştığım bir konu var onu yazayım.
Bundan bir ay önce Hanefi Avcı'nın Haliçte Yaşayan Simonlar isimli kitabını okudum. Açık olmak gerekirse beğenmedim. Daha doğrusu çok samimi bulmadım. Fakat kitabın içinde bir şey dikkatimi çekti. O da PKK'lıların ve Kürtlerin bilinenin aksine bol okuyan ve araştıran, öğrenen kişiler olduğuydu. İşte o an kendimden utandım ve hiçbir şey bilmediğimi, çok cahil bir insan olduğumu gördüm. Konu her ne olursa olsun hiçbir şekilde adam gibi araştırmadığımı, öğrenmek için her hangi bir çaba harcamadığımı, hayatı gelişi güzel yaşadığımı hep birileri okur, hep birileri araştırır, öğrenir yapar'ı tercih ettiğimi gördüm.
Ve son iki gündür özel kanalın ana haber bülteninde gördüklerim bu durumumu ve durumumuzu kanıtladı. Spiker halkın arasına indi ve sordu: WIKILEAKS nedir? Cevaplara bakın: At kestanesidir, eşofman markasıdır, muhalefet ve hükümetin arasında ki tartışmadır vs.. Cevabı kim bildi biliyor musunuz, Van'lı bir amca bildi... Hani o küçümsenen, beğenilmeyen insanlardan biri... Benim çağdaş, akıllı, modern insanım ise bilemedi...
Dün bir soru daha soruldu: MEHMET HABERAL kimdir? Cevap: Haber Spikeridir, köşe yazarıdır, eleştirmendir vs... Ve yine cevabı yaşlı ve yine doğudan bir amca bildi....
İşte şuan sözün bittiği yerdeyim...
Hep akıllı geçinen, batılıyım diyen, köylüyü, doğuluyu küçümseyen, modernlikten dem vuran o insanların dünyadan bir haber yaşamaları gerçekten acınası bir durum. Hiç mi televizyon izlemez, hiç mi gazete okumazsınız? Bu tarz insanlara söylenecek o kadar çok söz var ki ama söylemeyeceğim kim bilir belki birilerinin canını sıkar alırız başımıza belayı...
Ve işte bu yaşanılanlar, cahil olduğumu, cahil bir toplumun içinde yaşadığımı bilmek, düşüncelerimi kendime saklamam, söylememem, yazmamam gerektiğini bilmek içimdeki yazma aşkını bitirdi...
Öyle bir toplumuz ki; hep kendi doğrularımıza inanıyor ve bu inançlarımız doğrultusunda ilerliyoruz. Birileri bu inançlarımıza ters bir şey söylediğinde o kişinin hakkından gelmek için elimizden geleni yapıyoruz. Yazılan yazıların tümüne bakmak, yazar gerçekten ne demek istemiş onu görmek yerine içinde bir kelime bir söze takılıp kıyametler kopartıyoruz... Saplantılı insanlarız. Karşıt görüşlere, eleştirilere tahammülsüzüz...
Araştırmayan, öğrenmeyen, çaba sarf etmeden hazıra konmayı seven, Aman canım nasılsa birileri okur, birileri yapar, birileri bizim yerimize konuşuru tercih ettiğimiz için bom boş insanlarız... Sabit düşünceliyiz, olaylara çok yönlü bakmak yerine tek bir yönden, kendi istediğimiz yerden bakıp ona göre değerlendirip, hüküm veriyoruz.
Ve biliyor musunuz, hepimiz kardeşiz... Bu ülkede kardeş gibi yaşamak için de birbirimizin gözünü oyuyoruz...
Oof off söylenecek, yazacak o kadar çok şey var ki: ama yazamıyoruz çünkü zaman dile pranga vurma zamanı. Sus, düşünme, yaşanılanları unut, deyim yerindeyse hayvan gibi yaşa...
Not: Bu yazı basit bir iç çöküşlerden biridir. Ne başı vardır ne de sonu... Dilim döndüğünce, ve düşünmeden yazmak için baya sarf ettim. Kim bilir artık yazmam da... Olur ya yorum yapmak isteyenler olursa gözünüzü seveyim iki cümlede bitirin yazacaklarınız hakaret bile olsa... Tartışmak isteyen olurda valla havamda değilim, benden uzak durursanız sevinirim...
Okuyanları ürkütmüşsünüz galiba hiç biri yorum yazmamış.
Aralık 9th, 2010 at 20:50Bir gıcıklık yapem dedim ama bende korkuyorum :>
Yazın yazın okunuyorsunuz.
Ben sizi çok cesur gördüm Uğur Bey 😀 Amacım yorum yapılmaması değildi yapılacak yorumların kısa ve öz olmasıydı. Bir yazının altına uzun bir şekilde yorum yapmak ve yazara saldıramak ve yazarın aynı şekilde cevap vermesi... İşte artık bunlara katlanamıyorum. bu yüzden yorum istemedim. Okunmama gibi bir kaygımda yok çok şükür. Benimde kendime göre okunma çevrem var 😉
Çok teşekkürler.
Saygıyla
Aralık 9th, 2010 at 21:53Eleştiri bir haktır!
Kim neyi eleştiriyorsa eleştirsin.
Ama, hakaret farklı bir şeydir. Mesela, her kim olursa olsun, bir kimsenin aşağılanması, hayvan evsafıyla kritik edilmesi eleştiri değil, hakarettir, zira, o bu hakarete başvurmadan da neramını ifade edebilir, bu BİR!
Bu denli açık, net ve cesur bir yazıya
Aralık 9th, 2010 at 23:04cesâret verdi, yorum yazdım Uğur Ağabey, bu İKİ!
🙂
El'hâsıl güzel bir yazıydı, bu ÜÇ!
Teşekkür ederim İbrahimi Bey sizinde cesaratinize hayran kaldım 😀 😀
Saygıyla
Aralık 10th, 2010 at 15:05Uğur Ağabey
Aralık 10th, 2010 at 15:40eski bir kung_fucudur, inanın ondan cesaretlendim..
🙂
Size ve Uğur Ağabey'e derinden sevgiler...