Herkes Türkiye’ yi Övüyor…
Her gün bir yabancı bankanın raporu düşüyor ajanslara, uzmanların rapor gruplarına, yatırımcıların mail kutularına “Türkiye harika bir ülke, Türkiye hemen kopacak, Türkiye coşacak, Türkiye en çabuk krizden çıkacak ülke” diyorlar. Petrolü olmadığı halde, altını olmadığı halde, doğal gazı olmadığı halde, dış satışları alışlarından az olduğu halde, bütçe açıklarının rekor kırdığı bir dönemde olduğu halde Türkiye hakkında nasıl iyi konuşuyorlar? bunu anlamaya çalışıyorum…
Küçük bir örnek vermek gerekirse; Hazine Müsteşarlığı verilerine göre 2009 yılı Ekim ayı itibariyle iç borç stoku yaklaşık 330 milyar TL olmuş. 2008 yılının sonunda 275 milyar TL olan iç borç stoku, 2009′un Ekim ayında 52.5 milyar TL artarak 327.5 milyar TL’ye ulaşmış. 2004 Ekim ayı sonunda 225.6 milyar TL olan iç borç stoku, 2008 sonuna kadar 49.2 milyar TL artış göstermiş. Artışın Kriz nedeniyle gerçekleştiği ortada. Ciddi anlamda gerileyen vergi gelirleri ve artan kamu harcamaları on ayda bütçe açığının yüzde 785 artarak, 43.2 milyar TL’ye ulaşmasına neden olmuş. Küçülen ekonomi, artan işsizlik, daralan dış ve iç ticaret. Bunların hepsini tek, tek değerlendirmek ve anlamak gerçekten zor bir süreç. Bunları değerlendirirken de Türkiye de iyi şeyler oluyor demek biraz güç oluyor.
Mevcut iktidarın ciddi çabalarını göz ardı etmiyorum. IMF’ sizlik sağlamak, öz kaynaklara dönmek, çevresel ilişkilerle ilerlemek, yakındakilere sahip çıkmak metodu akıllıca geliyor. Ama yeterli değil. Ülke ekonomisini doğru yönlendirmek demir yumruk ile mümkün olmuyor. Son yıllarda yaşanan uluslararası konjonktürel gelişmeler sayesinde yaşanan olumlu finansal gelişmelerin sonsuza kadar süreceğini beklemek yersiz. Rüzgarın her zaman aynı yönde esmeyeceğini bilmek gerekiyor. Ekonomi yönetimi “kararsız kalmak” ile “çok kararlı ve kendine aşır güvenerek yeterli olmak” duygusu arasında sıkışmış gibi duruyor. Finansal piyasalarda Traderlerin en büyük tuzağı aşır öz güvendir. Acaba diyorum bizim yönetimde de bu yönde aşır bir güven mi oluştu da akıl tutulması mı yaşanıyor?
Elbette Türkiye ekonomisi dünyaya entegre olmuş bir yapıdadır. Ve bu entegrasyondan dolayı dış ticaret de yaşanan daralma elbette ekonomiyi etkileyecektir. Ama bugün sokaktaki daralma bunların ötesinde hissediliyor. Anadolunun birçok yerinde işsiz kitleler çığ gibi büyüyor. 13 Milyon gencin işsiz olduğu bir ülkeden bahsediyoruz. İşsizlik demokrasimizin, hukukumuzun ve huzurumuzun büyük tehlikesidir. İşsiz kitleler politize oluyor. Ekmek kavgası hırsı ile insanlarımız farkında olmadan başka denizlere yelken açabiliyorlar. Akılları durduruyor ve endişeleri arttırıyor. Yarını için endişelenen her birey bunun için farklı mücadele yolları kendine bulmaya çalışabilir. Bunları geçmişte defalarca tecrübe eden Türkiye aynı badirelerden tekrar geçmeye çalışıyor.
Endişeme tekrar dönecek olursam… Evet Türkiye Çok övülüyor. Dünya Bankası Doğu Avrupa ile ilgili anket yapıyor, anketin sonucu “Doğu Avrupa da mali krizden en hızlı çıkacak ülke Türkiye” çıkıyor. Başka kurumlarda Kurlar düşecek deniliyor. Bunlar daha çok dış açık, daha çok bütçe açığı demek oluyor ama ekonomide nasıl bu ortamda iyi oluyor? Ben mi yanlış yorumluyorum yoksa sizinle ortak bir algımız var mı? diye sizinle duygularımı paylaşmak istiyorum.
Kaynakların çıkarlar uğruna talan edilmediği ama yine kaynakların insanlık uğruna harcanmaması sebebi ile de cimrilik yapılmadığı bir dünya diliyorum…
Diyarbakır da 7000 aile, Malatya da 2500 aile, Van da 4800 aile, Artvin de 1300 aile ve niceleri Gıda yardımı bekliyor, daha güzel ev değil sadece bir ev, daha güzel bir hayat değil insanca bir hayat bekliyor…