Her Kötü İşin Arkasında Amerikan Parmağı Aramak!
Ortalama aydınlar kendi aralarında, ülke sorunlarını tartışırken, şu cümle sıklıkla kullanılır.
“Her şeyin arkasında, Amerikan parmağını aramak yanlıştır. Kendimize bakmalıyız.”
Bu cümle, hem iyi niyetli, fakat yetersiz bilgiye sahip aydınlar tarafından kullanıldığı gibi, aşağıda kimliğini tanımlayacağım, aydınlar tarafından da sıklıkla kullanılır.
Eskiden bu ifade, Aydınlıkçılara ve Vatan Partililere karşı saldırı ve ikna sistemi olarak kullanılırdı. Şimdi AKP’lilere karşı da kullanılmaya başlandı.
Hürriyet Gazetesi, Amerika’nın, eski Ankara Büyükelçisinin açıklamalarını manşetten verdi.
Riccardione,” Her kötü işin arkasında Amerikan parmağı aramayın” dedi.
Elbette her kötü işin arkasında ABD yoktur. Ama önemli kötü işlerin arkasında, hep Amerikan parmağı vardır.
Bu parmak işine biraz parmak atalım.
Aslında buradaki “Amerikan Parmağının” ülkemizdeki kurumsal hali; NATO, OECD, GB, DB, ABD ile yapılmış gizli istihbarat anlaşmalarıdır.
Amerika ve Avrupa’nın ülkemiz içindeki, kurumsal ve kurumsal olmayan varlığı o kadar üst düzeydedir ki, ulus-devletimize bir yerden saldırı geldiğinde, akla gelen ABD’dir.
Çünkü ulus-devlet emperyalizm çelişkisinde, ilk düşman Amerika’dır.
Medyanın önemli bir kısmının, haber desteğini ve mali desteği aldığı yer; ulus devlet düşmanı Amerika’dır.
Yugoslavya’dan başlayarak, Afganistan, Irak, Libya, Suriye’de Amerikan parmağı aramayacağız da, ne arayacağız?
Her kötü işin arkasında Amerikan parmağı aramayın diyen STK, medya ve aydın, Amerikan yanlısıdır.
Bu aydın gurubu ve STK’nın en önemli özelliği; bağımsızlıktan korkmasıdır.
Bu aydın gurubunun, Türkiye düşmanlığının temel unsuru ; Amerikan tekelleri tarafından yapılan saldırıları, “karşılıklı bağımlılık” mantığı içinde yorumlamasıdır.
Amerika bizim iç işlerimize ve dışişlerimize karışırken, sanki bizde bu karşılıklı bağımlılık ilkesinden yararlanarak Amerika’nın iç ve dışişlerine karışma hakkımız varmış gibi…
Aslında Amerika’ya ideolojik ve maddi olarak bağımlı olan aydınların en çok karşı olduğu husus; bağımsızlıktır.
Bağımsızlık gerçekleşirse, bahsettiğimiz aydınlar açıkta kalırlar.
Şundan ötürü çok sevindim. Eskiden sadece Aydınlıkçıları suçlayanlar, “siz Amerikan parmağı aramaktan başka bir şey bilmez misiniz” diyenler, şimdi, AKP’liler dahil büyük bir kesimi suçlamaya başladılar.
Amerika’nın Türkiye’deki varlığını korumanın en etkin yolu; “ Amerika’yı suçlamaktan başka bir şey bilmez misiniz?” sorusunu sormaktır.
Aslında bu cümle, kendi işbirlikçiliğini entelektüalizm gargarasına getirerek, gizlemektir.
Sahte ve hain aydının, ABD güzellemesinden başka bir şey değildir. Riccardione de, zaten aynı cümleyi kurmuş.
Eskiden, ABD’nin ülkemiz içindeki varlığı ve yaptığı kötü işler, sadece belli bir kesim tarafından bilinirken, artık örgütsüz kitleler tarafından da biliniyor.
Bu durum Mustafa Kemal’in bağımsızlıkçı yoluna girdiğimizin, en belirgin işaretidir.
Bülent Esinoğlu
bulentesinoglu@gmail.com
ulusalkanal.com.tr