Her Gün Aşûrâ, Her Yer Kerbelâ…
Asırlara sığmayan bir acıdır, Muharrem ayının 10. gününe rastgelen gün. Lakin bunun öncesini de görmezden gelemeyiz. Çekilen eziyetin aklın almadığı, riyalar zincirindeki
gafilliği görmeden geçmemek gerek. Koca bir İslam tarihini kana bulayan bir zamanın, andı vardır Kerbelâ'da ki özgürlük mücadelesinde. Cennetin seyyidlerinden Hüseyn'e, o gün yapılan gafillik, yıllar öncesinden Peygamberin yüreğini sızlatmıştı, bile:
“Açmayın yüzümdeki perdeleri,
içinde bin bir kere kerbela yaşar gözlerim.
Görmeyin bakışlarımın ardına saklananı,
bebeklerinden kerbela damlar.
Sormayın, bana konuşmayın
gönül yaralarımda kerbela var, susuzluktan çırpınan “ A.GÜL
Bile bile çıkılan bir yolculuğun sonunda, kılıçların ucunda bir bitiş. Nasıl bir kin, nasıl bir ızdırap ve saçma sapan duygular içinde yapılan bir zulüm. İçim içim içimizi sızlatan, bir şahadet.
Cesaretiyle ve ilmiyle İslam tarihinin yürekli sahabesi ve halifesi; Hz. Ali’nin oğullarına sıçratılan kan- kırmızı elem. Cennetle müjdelenen dört kadından Hz. Fatıma’nın; gözü nuru oğullarına vurulan zamansız acı.
Ve bu ay tüm peygamberler için, dualar kabulü edildiği aydır. Oysaki Hüseyn için şehit edilişin gün dönümüdür. Öyle bir şahadettir ki bu; yürekleri dağlayan, gözlerdeki yaşı yıllardır bitiremeyen. Acısını sırlara sığdıramayan.
Namazında bile omuzlarından indirmediği torunlarına yapılan bir hakaret. İslam peygamberine yapılan büyük bir ihanet.
Peygamber efendimiz buyurmuş: “Hüseyin hidayet meşalesi ve kurtuluş gemisidir”
Ve Hz. Osman’ın şehit edilmesinden sorumlu olan ve kendilerine Hz. Ali’nin taraftarları diyen Hariciler, İslam’a büyük zarar vermişlerdir. Hz. Ali’yle ilgisi olmayan olaylar karşısında, Hz. Ali’nin tepkisi de büyük olmuştur. Ali taraftarı olduğunu söyleyen haricilerden bir grup, farklı bir mezhep haline gelmiştir. Hz. Ali ve Hz. Aişe’yi Sıffın savaşından sonra, hakem olayında kâfir olarak lanetlemişlerdir. Hz. Ali’den ayrı bir grup olduklarını da belirgin bir şekilde ortaya koymuşlardır.
"Muharremin yüzüne ay doğmuştu Mekke’de
Yollar Hüseyin için yol olmuştu Mekke’de
Aşûrâ günü gelip çattığı gün zamana
Kerbelâ'da 10. Gün, güz olmuştu Mekke’de” A. GÜL
Hariciler kendilerini peygamber sonrasında, Hz. Âli'yle birlikte İslam’ın temsilcisi olarak görmüşlerdir. İdeal İslam’ın onların ellerinde büyüyüp, yol alacağına inandıkları için, halifeliğinde babadan oğula geçen bir müessese olduğu konusunda hüküm vermişlerdir. Hz. Osman’ın ölümünden sorumlu olan hariciler, şehit ettikleri Osman’ın arkasından, onu öldüren kişiler ile ilgili övgüler yağdırmaktan da geri kalmamışlardır.
Sonrasında ayrılıkların genişlediği dönemlerde, hariciler ikiye ayrılmışlar; bir kısmı Ali'nin yanında yer almış, diğerleri farklı bir kavmiyetçilik fikriyle kendilerini tarihe yazdırmışlardır.
Gitgide büyüyen bu mezhep kavgalarının sonunda, Hz. Ali de bir harici tarafından şehit edilmiştir. Ortalık karıştırmaktan başka olumlu tarafı olmayan bu mezhep, İslam’a büyük zararlar vermiştir. İşte ilim halifesinin de öldürülmesinden sonra, kim halife olacak saplantıları içindeyken, halifelik Muaviye ve taraftarının eline geçmiştir. Hz. Ömer’in oğlu Abdullah Bin Ömer’in halifeliğini isteyen sahabelerin karşısına dikilen Muaviye ve taraftarları, içten içe halifelik kurumunu kargaşa haline getirmişlerdir.
“Aşura günü Yezit orduları çadırlara saldırıp da Hz. İmam Hüseyin (as) ile çadırların arasını kesince; "Yazıklar olsun size ey Ebu Süfyan soyunun yandaşları!" diye haykırdı, "Dininiz yoksa ve ahiret azabından korkmuyorsanız, dünyanızda mert ve hür tıynetli olun bari! Sizin savaşınız benimle; kadınlarla çocuklardan ne istiyorsunuz?"
Ve Hz. Hüseyn'in halifeliğini isteyen hariciler, Mekke’deki olaylar sebebiyle onu Küfe'ye davet etmişlerdir. Ama Küfe'deki olaylarında, Mekke’deki karışıklıktan bir farkı yoktur, o günlerde. Ve Hz. Hüseyn, kendi gitmeden önce elçisini göndermiştir Küfe'ye. Lakin elçi Küfe'de Muaviye tarafından asılarak öldürülmüştür. Bu gören Küfe halkı yinede, Hz. Hüseyn'in Küfe'ye gelmesini istemişlerdir. Hz. Hüseyn'i sevenler ona haber salıp, "Hüseyn gelmesin" demelerine rağmen, verdiği sözün arkasında duran cennet seyiddi yola koyulmuştu, taraftarlarıyla birlikte. Abdullah Bin Ömer’in ve tabiinin uyarılara rağmen, gitmesini gerektiği konusunda inat etmiştir. Kervanda bulunanlardan biri, elçisinin başına neler geldiğini söylemesine rağmen, Hz. Hüseyn yolundan dönmemiştir. Kız kardeşi Hz. Zeynep ve yanındakilerle birlikte zahmetli bir yolculuktan sonra, Kerbelâ denilen yere geldiklerinde onları bir kuşatmanın beklediğini görmüşlerdi. Kerbelâdaki Muaviye ve yanındakiler "buna Küfe'ye Hüseyni çağıranlarda dâhil" kuşatmanın içinde bulunmuşlardı.
Muaviye'nin ölmeden önce oğlu Yezid Bin Muaviye’ye nasihatleri:
Ey oğlum! Hazret-i Hüseyin, çocukları, kardeşleri, kardeşlerinin çocukları, bütün akrabası ve Haşimoğullarını sana ısrarla tavsiye ederim. Ey Yezid! Hüseyin radıyallahü anh ile istişare etmeden, halk hakkında hiçbir iş yapma. Senin yanında onun emrinden daha yüksek emir, onun elinden daha yüksek el olmasın. Onsuz ve onun çoluk çocuğu olmadan bir şey yeme ve içme. Ondan ve onun çoluk çocuğundan önce kimseyi giydirme. Ey oğlum! Biz sadece onun babasının ve dedesinin köleleriyiz. Ey oğlum! Bir harcama yaparsan yarısı Hüseyin radıyallahü anh için olsun. Onun üzülmesinden ve kızmasından çok sakın. Onun gazabı Allahü tealanın ve Resulünün sana gazab etmesine sebep olur. Çünkü onun dedesi Resulullah efendimiz önce gelenler ve sonra gelenler hakkında şefaat edecektir. Onun babası Ali bin Ebi Talib kerremallahü vecheh kıyamet gününde Kevser Havuzunun suyundan dağıtacaktır.Liva-i Hamd onun elindedir. Annesi Fatımat-üz-Zehra radıyallahü anha kadınların efendisidir. Büyük annesi Hadice-i Kübra'dır. Onlar bu dine hizmet ettiler, yardımcı oldular. Allahü teala onlar sebebiyle bizi doğru yola iletti. Ey oğlum! Öyleyse onların gazabından pekçok sakın. Çünkü onların gazabı, Allahü teala ve Resulünün gazabına sebep olur. Onlara ve çoluk çocuğuna herkesin iyilik etmelerini tavsiye et. Onları razı et. Hazret-i Hüseyin, çoluk çocuğu, akrabaları ve Beni Haşim hakkında ileri gitme. Eğer böyle yapıp onları gazaplandırırsan senden dünyada ve ahirette uzak olurum. Kıyamet günü Cehennem'de mücrimlerle beraber haşrolunursun.” buyurdu. Bunları dinleyen Yezid; “Bana yaptığın bütün tavsiyelerine uyacağıma söz veriyorum.” dedi.
Lakin kılıçların kalkmayacağı konusunda teminat aldıkları için rahatlamışlardı. Lakin Hz. Hüseyn'in geri dönmeyeceği anladıklarında ve kuşatmaya dayanması karşısında, Muaviye’nin gaflet-i sabrı taşmıştı. Su kuyularının önünde yığılan Muaviye askerleri, kuyuları taşlarla doldurmuşlardı. Kuşatmada kan akmaya başlamıştı. Ellerdeki kan birikintileri de bitecek gibi değildi artık. Kuşatmaya dayanmaya çalışan Hz. Hüseyin ve taraftarları, kadınları ve çocukları korumaya almışlardı. En son Muharrem Ay'ının 10. Günü, Hz. Hüseyn'i şehit etmişler. Başını kesip Muaviye’nin önüne getirmişlerdi. O an sevinme ve pişmanlık arası duygular yaşayan Muaviye, Hz. Hüseynin kız kardeşini, eşini ve dostunu maaşa bağlama kararı almıştı. Bir ömür boyu yaşayacağı bu azapta, gözlerinin önünden gitmeyecekti.
Babasının verdiği öğütleri kulak arkasına atan Yezid'in vereceği hesabı kim verebilir.
“Bir duadır intizârım Yezid'in yüreğine,
Hüseyn'i yaşıyorum ruhumun her köşesinde,
yaşadıkça yanıyorum,
yaslandıkça tükeniyorum,
ağıtlarım yakıyor, ben sadece ağlıyorum.” A. GÜL
"Hz. ALİ'yi ve onun soyundan gelen Hz. Hasan ve Hz. Hüseyn'e bir kez daha selam olsun. Rabb'im onlara komşu eylesin."
"Yaşanmasın Kerbelâlar"