Her Gazeteci Anlamaz Ama Fasıl Musikisi Çok Ciddi Bir İştir
Murat Bardakçı Habertürk gazetesinde ‘Hilton’ daki fasıl, sosyolojik bir inceleme konusudur’ başlıklı yazısında, Aydın Doğan’ ın fasıl gecesinin asıl unsuru olan musikiden neredeyse hiç bahsedilmediğini, yakın geçmişimizi ve bazı âdetlerimizi bilmeyenlerin yahut unutanların bunu tatsız bir magazin haberi haline dönüştürdüklerini belirterek geçmişte yapılan fasılları anlatmış. Haşmet Babaoğlu da Sabah’ taki yazısında ‘’Bugün geniş kesimlerce "fasıl" adı verilen şeyin Türk müziğinin fasıl geleneğiyle pek bir ilgisi yoktur. Eş dost yiyip içerken birkaç da çalgıcı bozuntusu eşliğinde toplu halde şarkı söylenmesine "fasıl ortamı" deniyor. Kesif sigara dumanı ve çiğ floresan ışıkları altında "Heybeli’de mehtaba çıktığını" hayal etmenin adı fasıl olup çıktı ne yazık ki!...’’ sözleri ile meyhane veya balıkçı lokantalarında yapılan fasılları kastediyor olmalı ki, söylenecek bir şey yok; yüzde yüz haklı.
Ama asıl önemli olan şu satırları:‘’Fakat o gazeteci izlenimlerine ne demeli? Özelikle de muhafazakâr kesimin gazetecilerinin yazdıklarına! Aydın Doğan şöyle gülümsedi, böyle espri yaptı, şöyle geldi, böyle gitti...". Babaoğlu’ nu yürekten kutlarım; müthiş bir gözlem yapmış. Murat Bey… Haşmet Bey, sözlerinizde çok haklısınız ama aslında durum sizin sandığınız gibi değil. Bakmayın, musikiyi değil de Aydın Bey’ in nefes alışını, bakışını…takip edenlerin, merkez medyaya içgüveysi giden Ahmet Hakan’ ı kıskananların yazılarına. Benim gerçekten büyük bir heves ve heyecanla katıldığım ve çok önemli bulduğum bu toplantıların bu yazılanlarla pek de ilgisi yok.
Son yapılan 6-7 faslın tamamına sâzende olarak katıldığımı belirterek Fehmi Koru tarafından düzenlenen bu fasılların Bardakçı’ nın anlattığı ev fasıllarından hiçbir farkı olmadığını, bunların birer musiki ve hatta biraz da edebiyat toplantıları olduğunu söylemek isterim.
Fasıl bir veya iki hane peşrevle ve ağır aksak şarkılarla başlayıp aksak, sengin semai, curcuna, düyek, semai usullerdeki şarkılarla devam edip saz semaisi ile bitiyor. Ara taksimi ve bazı fasıllarda gazel de okunuyor. İşin ciddiyetine bakın ki, fasılda söylenecek şarkılar önceden belirleniyor ve güfteleri çoğaltılarak geceye katılanlara dağıtılıyor.
Daha sonra geceye katılan sanatçılar kendi özel repertuarlarından seçtikleri şarkıları ve istek eserleri seslendiriyorlar. Amatör olarak musikiyle ilgilenen davetlilerin bazıları da birer şarkı okuyorlar. Amatör dedim ama bunlar musiki çalışmış, musikiyi ve edebini bilen; şarkıları usulüyle adabıyla notalarıyla söyleyen kişiler.
Gecenin edebiyat kısmına gelince. Meselâ, İskender Pala fasılda okunan eserlerin güftelerinin açıklamasını yapıyor. Halil İbrahim Sarıoğlu… Kenan Işık…şiir okuyorlar.
EV FASILLARI
Zamanla her şey değişiyor; elbette musiki de fasıl musikisi de bundan nasibini alıyor. Bundan 50-60 yıl önce yapılanlar ile bugünkü fasıllar elbette farklı, ama bu geleneği hâlâ sürdürmeye çalışanlar olduğunu belirtmek isterim.
Musikiye merak sarmaya başladığım ortaokul çağlarından itibaren evlerde yapılan bu fasılların pek çoğuna ilk zamanlar dinleyici ve daha sonra sâzende olarak ben de çok katıldım. Mesela Feriköy’ de Mirat Ustaoğlu, Çamlıca’ da Nuri Sesören, Nişantaşı’ nda Lâika Karabey ve Çiftehavuzlar’ da Cahit Gözkan’ ın evinde yapılan fasıllar gibi. Buralar adeta musiki mektepleri gibi yerlerdi. Dönemin önde gelen ses ve saz sanatçılarını, edebiyatçılarını bu toplantılarda tanıdım. Türk musikisini ben bu fasıllarla sevdim ve öğrendim.
Daha sonra bu ev fasıllarını bizim fakirhanede de yapmaya başladık ve Allah’a çok şükür ki hâlâ da yapmaya devam ediyoruz. Alâeddin Yavaşça, İnci Çayırlı, Cinuçen Tanrıkorur, Selahattin İçli, Samahat Özdenses, Erol Sayan, Rüştü Eriç, Fethi Karamahmutoğlu, Recep Birgit, Tülun Korman, Fahrettin Çimenli, Mithat Özyılmazel, Münip Utandı, Adnan Mungan, Zeki Çetin, Çiğdem Yarkın … kimler katılmadı ki bu fasıllara.
ALÂEDDİN YAVAŞÇA’ NIN FASIL HATIRALARI
Alâeddin Yavaşça, editörlüğünü Hasan Oral Şen’ in yaptığı Alâeddin Yavaşça isimli kitapta İstanbul Erkek Lisesi’nde edebiyat öğretmeni olan Hakkı Süha Gezgin’ in evinde yapılmakta olan fasılları bakın nasıl anlatıyor:
‘’Hâlâ gözlerimin önünde duran, hocamın Beşiktaş Akaretler’ deki Şair Nedim Sokağı’ nın aşı boyalı, ahşap evlerinden biri olan o şipşirin 110 numaralı evine ilk adımı atışımı ve unutamadığım o saatlerden biraz söz edeyim.
Oraya ilk gidişimde yanımda babamda vardı. Kapıyı çaldığımızda Yukarıdan iple bağlı mandalla kapı açıldı. Karşımda gözlüğünün camları arkasında şefkat ve sevgi dolu gözlerinin içi gülen, heybetli vücudu ile hocamı gördüm. Yukarıdan saz sesleri geliyordu. Bizi içeri buyur etti. Odaya girdiğimde, uzun yıllar devam edeceğim bu mekanda gözüme ilişen şunlardı:
Orta yerde üzerinde kitaplar, sıralanmış çeşit çeşit neyler ve boy boy yaseminden sigara ağızlıkları ve kamış kalemler bulunan bir masa. Masanın etrafındaki sandalyelerde fasla katılan kişiler oturmuş. En başta bu çalışmaları yöneten tanburi Dr. Selahaddin Tanur yerini almış. Herkesin önünde düzenli bir şekilde yazılmış nota defterleri.
Tanburi Cemil’ in peşrevi ile başlayan Şedaraban faslı icra ediliyor. Tanburi ishak ve Hacı sadullah Ağa’ nın birer bestesi, yine Hacı sadullah Ağa’ nın ağır semaisi, aynı makamdan çeşitli şarkılardan sonra, Tanburi ishak’ ın yürük semaisi ve Cemil Bey’ in saz semaisi ile fasıl sona eriyor. Titizlikle icra edilen bu fasılla benim de ciddi olarak ahnendelik hayatım da başlamış oldu. Böylece yıllar yılı otuzu aşkın fasıl meşkine katılarak repertuarımı inanılmayacak güzellikte geliştirmiş oldum.
Yaklaşık iki, iki buçuk saat süren; peşreviyle iki bestesiyle, ağır semaisiyle, ağır aksak semai, ağır aksak, ağır düyek ve çeşitli usuldeki şarkılar ve yürük semai ile saz semaisinin yer aldığı fasıllardı bunlar. Yani; ne bugünki fasıllar ne de kalsik anlamdaki fasıllar gibiydi. Çünkü klasik anlamdaki fasıllarda sadece büyük formdaki eserler yer almaktadır.
Bu fasıl icrasına katılan ve tanımaktan çok memnun olduğum kişiler de hatırlayabildiğim kadarı ile: Haluk Recai, Nemci yar, Fikret Kutluğ, Ahmet Çağan, Hüsnü Coşar, Bülent çavaç, Necdet revi, Hoca ziya bey’ in talebelerinden Dr. Kemal bey.
Haftada iki, Salı ve Cuma geceleri olmak üzere bir ayda iki makamdan fasıl icrası Hakkı Süha Gezgin’ in evinde gerçekleştirilirdi. Bu iki fasıldan birini takip eden ayın ilk cumartesi günü öğleden sonra Dr. Çerçöp Sami Bey’ in evinde icra ededik.
Bu fasıllara zaman zaman: İbn-ül Emin Mahmud Kemal, Muhittin Erev, Prof. Osman Şevki Uludağ, Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar da katılır ve büyük bir ciddiyetle dinlerlerdi. Fasıl bittikten sonra pastalar, çörekler yenir, çaylar içilirken de faslın icrası ve taksimlerin kritiği yapılırdı.