Hep Aynı Senaryolar…
Mısır'daki askeri darbe, bir defa daha, çok açık biçimde göstermiştir ki; (başta Rothschild ve Rockefeller tröstleri olmak üzere) Siyonist sermayenin oyuncağı ve maşası haline gelmiş, İsrail'in komutası altına girmiş, AB ve ABD yaklaşık 3 asırdır hep aynı senaryoları uygulamaktadır.
1) Afrika'da, Asya'da, Latin Amerika'da, Orta Doğu'da (kısacası yer altı ve üstü zenginliklerine sahip) tüm gelişmemiş ülkelerde ihtilaf çıkar. Irk, din, mezhep gibi tüm farklılıkları kanat, ülkeleri kaosa sürükle, tüm terör örgütlerini kullan, her açıdan bu ülkeleri zarara uğrat sonra da Irak, Afganistan, Mısır, Tunus, Cezayir, Yemen, Libya vs. uygulamalarında olduğu gibi demokrasi havarisi rolü oyna. Kukla yöneticiler kur, orduları kendi çıkarların için kullan ve ahlaksız, rezil, pervasız, sömürü düzenini devam ettir.
Milyonlarca insan sefalet çekiyormuş, yaşlı, genç demeden yine milyonlarcası telef oluyormuş sizin umurunuzda mı? Sen soygun düzenini kurmuşsun. Nato, Birleşmiş Milletler, IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü vb. tüm kuruluşları maşa olarak kullanmaktasın. Tüm medyayı emrin ve kontrolün altına almışsın. Her ülkede çok sayıda çıkarcı yandaşı da sahaya sürmüşsün. Hiçbir ahlaki değere inanmaz hale gelmişsin. Hırsların gözlerini, kalbini, vicdanını esir almış. Toprak doyurası gözlerini tüm dünyanın zenginliklerine dikmişsin ve her şeyi mubah saymaktasın.
Orduya yaptırdılar
2) Önce bir 'Arap Baharı' mizanseni hazırlandı. Sömürge olmuş İslam ülkelerindeki (artık miadı dolmuş) eski uşaklarını temizlediler; yeni uşakları yönetime getirdiler. Sömürünün devamını garanti altına aldılar. Ama yetmedi; 80 milyonluk Mısır'ı kaynar kazana çevirdiler. Huzur bırakmadılar. Sokakları aynen Gezi olayında olduğu gibi işgal ettirdiler. Seçimle geleni (ABD'nin tam anlamı ile güdümündeki, yılda 1,5 milyar dolar uğruna halkına sırtını dönmüş tüccar) Mısır ordusuna indirttiler.
Belli ki, Siyonist patronlar ve İsrail, Mursi'den memnun kalmadılar. Daha bir yılı doldurmadan ilk kez seçimle gelmiş bir lideri alaşağı ettiler. Ne hazindir ki büyük bölümü sefalet çeken bu arada turizm gelirleri de (ki en büyük kaynaklarıdır) çok ciddi biçimde darbe yiyen, Mısırlı kardeşlerimizin bir kesimi, “darbe geldi” diye bayram yapar. Havai fişekler atıyor. Felaketlerine destek veriyor. Rabbim; akıl, fikir, basiret ve feraset versin. Gerçekleri görebilsinler.
3) Gezi olaylarına, niçin bu kadar tepki duyduğumu, haklı olduğumu şimdi daha iyi anladım. Dilerim; bu tertiplere alet olanlar ve destek verenler de hidayete ersinler. Bunun; dünyayı sömüren kesimin, ülkemizi bölmek, zayıflatmak, kardeş kavgası çıkartmak, özellikle mezhep ihtilafları doğurmak için tertip ettiği hain ve ahlaksız bir senaryo olduğunu idrak etsinler. Bu Türkiye düşmanları için (ABD, İsrail, AB, Suriye, Irak, İran vs.) demokrasi, çevrecilik, söz ve fikir hürriyeti vb. kavramların hiçbir önemi olmadığını; kendilerinin kullanıldığını, vahşi kapitalizme alet olduklarını, anlasınlar.
Hazımsız kesimler
a) Çok şükür ki, bu dönemde; darbe hastası komutanlar yoktu. Yoksa; 27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat ve diğer darbe ve muhtıralarda uygulanan metodlar, yine başarıya ulaşırdı. Zira ne yazık ki; Türkiye’de demokrasiyi hazmedememiş, sokakları sandıklara tercih eden, çok sayıda kesim ve kuruluş mevcuttur. Holdingleri, medyaları, bir kısım sendika-meslek kuruluşları, sanatçı ve aydın geçineni ile tüm darbelerde olduğu gibi, her türlü gayreti gösterdiler. Her türlü provokasyonu yaptılar. Tüm güçleri ile destek verdiler, yalan haberler yaydılar.
b) Tüm terör grupları; oy oranı sıfır olan marjinal partiler; dış güçlerin içerideki maşaları; azami gayret gösterdiler. Ülkemizi terör batağına sürüklemek için, her yola başvurdular. Ve başvurmaya da devam ediyorlar. Her konuyu istismar ediyor, yalan furyalarını sürdürüyorlar.
c) İktidarın, olayları sağlıklı biçimde tahlil etmesi ve tedbirler alması gerekmektedir. Sayın Başbakan’ın; polise sahip çıkması, isabetli teşhisler koyması memnuniyet vericidir. Özellikle; açılım konusunda BDP’nin samimi olmadığını, çok şımardığını, teröre (Gezi olayları dahil) ve uyuşturucu mafyasına her türlü desteği verdiğini, olayın Kürt kardeşlerimizle değil Ermeni senaryoları ile ilgili olduğunu, görmesi gerekmektedir.
d) CHP, bu olaylarda, sınıfta kalmıştır. Vahim hatalar yapmıştır ve yapmaya devam etmektedir. İçindeki, profesyonel provokatörleri temizlemedikçe, halkımızla barışması da mümkün olmayacaktır. Hele hele, Lice olayları ile ilgili açıklamaları tam bir gaflet örneğidir.