Birkaç gün öncesine kadar, HDP’nin barajı aşamayacağına inanan ben, hem de bunu rakamlar üzerinden okuyan ben, son birkaç gündür HDP’nin barajı aşacağına inanmaya başladım.
Ve bunun en önemli nedeni, küresel aktörlere, küresel ekonomik güçlere savaş açmış AK Parti iktidarının ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, danışmanların dili, sonun habercisi gibi…
****
Geçmişe böbürlenmelerle yaklaşılınca, küresel dünyanın dilini kullanarak iktidara gelen AK Parti’yi sona doğru yaklaştırıyor.
Cehennemin ince çizgilerinde gezdiriyor.
Küresel yeni dünyanın realtesine uygun dil kullanan, küresel dünya ile bütüleşmeyi hedefleyen AK Parti’nin son bir yıldır, iktidar sarhoşluğu ile geçmişin tozlu tarihine ve goygoyculuğuna soyununca, eski Türkiye’nin aktörlerine benzemeye başladı.
Bu yol çıkmaz yoldur.
Bu yol, son 12 yıldır devam eden devrimleri geciktirmez ama AK Parti’nin yerine yeni bir siyasi aktörün çıkmasına neden olur ya da AK Parti içerisinden yeni bir siyasi hareketin çıkmasına ya da süreci ve devrimi tıkayanların tasfiye olmasına neden olur.
****
Her şeye rağmen bunun geçici bir durum olduğunu, bir seçim staretejisi olduğuna kendimi inandırmak istiyorum.
AK Parti’yi destekleyen medyanın pespayeliğini görünce, destekleyen köşe yazarlarının biatlarını, gözlerini kapamış bir parti sözcüsü gibi yazdıklarını ve konuştuklarını görünce de inandırmaya çalışmamın ayakları yere basmıyor.
****
Hele hele Yiğit Bulut benzeri danışmanların, solcu, islamcı, milliyetçi soslarla süslenmiş ideolojik söylemlerini görünce insanın umutları tükeniyor.
Hele hele bu acılı soslu söylemleri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seslendirdiğini görünce inanın gelecek için endişeleniyorum.
Ancak bu endişelerim, küresel dünyanın aktörlerinin ve onlarla bütünleşmiş burjuvazinin de mevcut duruma seyirci kalacağını zannetmiyorum.
****
Ağrı’da yaşanan çatışmayı ise seçimler öncesindeki başka bir beceriksizlik olarak değerlendiyorum.
Çözüm sürecinin ete kemiğe büründüğü günden beri, PKK’lılar zaten 30 yıldır gezdikleri topraklarda zaten gezmeye devam ediyorlar.
Herkes birbirini mi görüyor ve görmemezlikten geliyor. Ki buna rağmen Ağrı’da birbirlerini görmelerini ve çatışmaya girmelerini ise bir basiretsizlik olarak değerlendiriyorum.
Bu basirtetsizliği Vali üzerinden okumaya çalışmak ya da oy baskısı gibi argümanlar üzerinden okumak eksikliktir.
****
Erdoğan’ın Başkanlık talebi ve bunu seçimlerde yandan değil, direkt AK Parti’ye yönelik oy istemeye dönüştürmesi ise topumdaki çatışmayı, bölünmeyi artırıyor.
Öyle isimlerden dinliyorum ki AK Parti’ye oy vermiş, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’a oy vermiş olan kimi insanların bile tepkisini çekerek, yanlış bulmaları, oy vermeyeceklerini söylemeleri ve bunu seslendirmeye başlamalarını birilerinin iyi okuması gerektiğine inanıyorum.
****
Türkiye sistemini değiştirmelidir.
Türkiye idari yapısını da değiştirmelidir.
Zamanın ruhuna uygun bir yönetim biçimine geçilmelidir.
Ancak, herkes farklı tartışıyor.
Toplumun bir kesimi Erdoğan’ın başkanlık isteği olarak ve Cumhuriyet elden gidiyor diye okuyor. Erdoğan şunu iyi biliyor. Toplumdaki kutuplaşmayı artırarak başkanlık sistemine geçilebileceğine inanıyor.
Çünkü, bugün toplumun yüzde 40′ı başkanlık sisteminden yanaysa, yüzde 40′ı da karşı. Ortada durur gibi gözüken yüzde 20′yi etkilemek herkes için hedef. Kim bu yüzde 20′yi daha fazla etkilerse seçimlerde de o sonuç ortaya çıkacaktır.
Görünen o ki bu seçimler bir anlamda Başkanlık Sistemi’nin oylaması olarak geçecek.
CHP’nin yüzde 26, MHP’nin yüzde 16, HDP’nin yüzde 10, diğerlerinin de yüzde 2 oy alacak gibi gözüken 7 Haziran seçimlerinde AK Parti’ye de yüzde 46 düşüyor. CHP, MHP, HDP ve diğerlerinde ortaya çıkacak olan puan artışları AK Parti’nin oylarının düşmesine neden olacaktır.
Bugünkü realite bile, Başkanlık sistemine bu toplumun yüzde 50′sinden fazlasının karşı çıktığının göstergesidir. En azından tahmin edilen sonuçlara göre…
****
Ben son 12 yıldır devam eden devrim sürecinin devam edeceğine, kim iktidara gelirse gelsin, (ki AK Parti’nin iktidarını yitireceğine inanmıyorum. İktidar olabilecek bir TBMM çoğunluğunu yakalayacağını düşünüyorum) süreç devam edecektir.
Son bir yıldır yalpalayan sürecin ise 7 Haziran sonrasında AK Parti iktidarı tarafından hız kesmeden süreceğini görmek gerekiyor. HDP’nin barajı aşarak TBMM’ye girmesi Başkanlık tartışmalarını gelecek bahara bırakacaktır. Ancak yeni bir anayasa ile Türkiye öyle ya da böyle tanışacaktır.
AK Parti’nin oylarının düşmesi ise parti içersinde ciddi tartışmaların yaşanmasına neden olacak ve Erdoğan söylemini mutlaka değiştirerek, başkanlık sisteminin devreden çıkmasıyla yeniden Başbakanlığa geçeceği günü bekleyecektir.
Son söz: Yeni Anayasa ve Yeni Türkiye, Başkanlık tartışmalarına mahkum edilmemelidir. Çünkü, demokratik Türkiye’nin sorunu Başkanlık Sistemi değil, daha demokratik bir anayasa ve yeni bir idari yapıdır. Başkanlık Sistemi üzerinden son 12 yıllık süreç heba edilemez. Türkiye ve uluslararası dinamikler buna izin vermeyecektir.