Hazır mısınız, geliyor!
2008 yılında, girdiği krizden çıkamayan Batı, yeni bir krize daha adım atıyor.
Sürmekte olan kur savaşları, bir sonraki krizin başlangıcıdır.Kur sözcüğü aklınızı karıştırmasın, ülkelerin ürettikleri ürünleri ucuzlatıp, dış satımı artırması amaçlıdır.
Yani para basmaktır.
Paranın değeri düşünce, sattığı ürün ucuz olmaktadır.
Amerika başta olmak üzere, İngiltere, Japonya para basarak, kendi ülkelerinde enflasyona razı olmakta, dışarıya sattığı ürünü ucuzlatmaktadırlar.
Amerika 2008 yılından beri para basmakta ama ekonomide bir toparlanma olmamaktadır.
Zenginler toparlanmakta, çalışanlar gerilemeye devam etmektedir.
2,5 milyon Amerikalı hapiste, 40 milyon Amerikalı gıda yardımı almaktadır.
Kur savaşı sonuna kadar korumacılıktır.
Her ülke kendisini koruyacak demektir.
Ülkeler arası ticaret savaşı demektir.
Bu durum serbest pazarın sonuna dayanıldı anlamındadır.
Ulus devletleri yıkmaya çalışanlar, şimdi ulus devletin nimetlerine sarılıyorlar.
Korumacılıktan şikâyet edenler, şimdi para basarak, piyasadan batık tahvilleri satın alarak, şirketleri kurtararak devletçilik yapmaktadırlar.
Bastıkları paraların bir kısmı ile de bizim gibi ülkelerden, özelleştirilen kurum ve kuruluş satın almaktadırlar.
Batık şirketleri, para basıp, tahvillerini almak, piyasa ekonomisine aykırı olmamış mı oluyor?
Yani şirketlerin devlet parası ile kurtarılması, halkın parası ile kurtarılmış olmuyor mu?
Küreselleşme sözcüğünün tedavülden kalkması bu kurtarma operasyonları nedeniyledir.
Hatırlarsınız.
Ülkemizde özelleştirilmelerden önce, devlet kuruluşlarının halkın sırtına yük olduğu, bu kurumlara Hazineden yardım edilmesinin ekonomiye aykırı olduğu propagandası, canımıza okumuştu.
Şimdi bir gerekçe bile göstermeden, halkın malını yabancılara satıyorlar.
Uzatmayalım, gelmekte olan krize dönelim.
Aralarında kur savaşlarına girmiş olmaları, küreselleşmeyi de bir tarafa bıraktıkları anlamındadır.
Karşılıksız basılan pound, dolar, yen bu ülkelerin ekonomilerini alt üst ettiği gibi, dünya ekonomilerinin dengelerini de bozmuştur.
Tüm dünya ülkelerinin toplam hâsılası; 70 trilyon dolardır.
Finans piyasalarında 600 trilyon dolar vardır.
Mali kuruluşlar üretimden gelir kazanmak yerine, parasal mekanizmalardan, faaliyet dışı kaynaklardan gelir elde etmeye başlayınca, üretim ve finans sisteminin aralarındaki bağ koptu.
Üretimden kopan ekonomiler, dünya ekonomisinin başına bela oldu.
Krizler buradan çıktı, gene de çıkacak.
Amerika örneği gösterdi ki, para basarak işsizlik önlenemiyor, ekonomi düzlüğe çıkamıyor.
Çıkar yol olarak, daha önceleri zinhar yasak dedikleri korumacılığa, yani ulus devlete dönme sinyalleri veriyorlar.
Bizim gibi ulus devleti tahrip edenler, gelmekte olan (hatta içindeyiz) büyük krize nasıl karşılık verecekler, belirsiz.
Bulgaristan’da, elektrik üretiminin özelleştirilmesi sonucunda, elektrik faturasına gelen %8 zam, tüm Bulgaristan’ı ayağa kaldırdı. Özelleştirmeci hükümet düştü.
İspanya, Portekiz, İtalya, Yunanistan kendi paralarını basamadıkları için hiç bir tedbir alamaz konuma düştüler.
Bir ülkenin en büyük düşmanı o ülkenin büyük zenginleridir.
Kendi çıkarları için ülkenin bağımsızlığını bir başka ülkeye devretmeye hazırdırlar.
Hele bir de kendilerinin sözünden çıkmayan hükümetler buldular mı, ülkeyi hızla satarlar.
Ta ki, kavga çıkıncaya kadar.
Hazırlanın, yeni bir kriz geliyor.
Merkez bankaları olağan dışı günlere hazırlık yapıyor.