Haydi! İnsanlık Elele
Küresel ısınmanın iklim dengesini bozarak hızla çölleştirdiği ülkelerde en başta kıtlık boy göstermektedir. Buralarda sağlıktan söz etmenin bir anlamı da yoktur. Afrika’da her gün 6 çocuğun açlıktan ölmesi ise içler acısıdır. Genelde ekonomik düzeyi çok düşük olan Afrika’ nın kıtlıkla mücadele etmesi ise mümkün değildir.
İçinde bulunduğumuz Mübarek Ramazan ayında bizler 16 saatlik açlığa dayanamazken Afrika ve Somali halkı aylardır açlığa ve salgın hastalıklara dayanma ve yaşama mücadelesi vermektedir. Bölgede yaşayan milyonlarca insanı etkileyen bu durumun, salgın hastalıklara ve ölümlere neden olduğu için halk çaresiz bir şekilde yaşam savaşı vermektedir. Böyle büyük bir felaketle insanların kendi imkânlarıyla mücadele etmesi ise imkânsızdır. Açlık ve salgın hastalıklardan her gün ölen insan sayısı da artmaktadır. Bir annenin evlatları arasında seçim yapması ve diğerini ölüme bırakması kadar vahim bir durum olamaz. Hangi anne böyle bir tercih yapabilir ki. Allah kimseyi böyle tercihler yapmak durumunda bırakmasın. Yazılı ve görsel basından izlerken içimiz yanıyor. Hangi yürek dayanır böyle bir acıya.
Ülkemizde savurganlık artmış gösteriş için yapılan çaba ve harcamalar işe şaşırtıcıdır. Çöplere atılan ekmekler, yemeklerden bahsetmeye de gerek yoktur. Sofralarımızda yemek çeşitleri olduğu halde beğenmeyip, irdeleyen aile fertlerinin bu insanların açlık, susuzluk ve hastalıkla olan mücadelesini görmesi ders alması gerekmektedir. Firavunun bile rüyasında göremeyeceği yiyecek çeşitleriyle iftar açarken suyla orucunu tutup yine suyla orucunu açan bu insanların yanında ne kadar nankör ve memnuniyetsizleştiğimizi görüyoruz. Sahip olduğumuz hiçbir şeyin kıymetini bilmiyoruz. Hayat şartlarımızı beğenmiyor, yediğimiz yemekleri irdeliyor nankörlük yapıyoruz. İnsanın ve insanlığın duyarsız kalması mümkün değildir.
Acil çözüm ve yardımların yapılması gerekmektedir. Hiçbir ayrım yapmadan ve kişisel reklâmlara girmeden insanlık ve vicdan adına yardımların yapılması gerekmektedir. Kurtarılan her insan büyük başarıdır. Yapabileceğimiz kadar yardım yaparak kalıcı çözümler üretmek gerekmektedir. Taşıma suyla değirmen dönmez. Yapılan gıda, sağlık, giyecek yardımlarıyla insanlar ne zamana kadar idare edebilir. Yeterli geliyor mu? Tabiî ki şu durumda çok önemlidir. Gelişmiş ülkelerin imkânlarını teknolojisini kullanarak kalıcı çözümler bulması bu ülkelere destek olması gerekmektedir.
Türk Milleti ve İslam âlemi olarak yardımlaşma, dayanışma hoşgörü duygusunun yoğun olarak yaşandığı mübarek Ramazan ayında el ele vererek gerekli yardımları yapacağımıza inanıyorum. Halkımızın bu konuda çok duyarlı olduğunu biliyoruz. Bu güne kadar kapımıza geleni de boş göndermedik. Göndermeyiz de… Yardım kampanyası açılması ve çoğaltılması kadar, ülke kaynakları kullanılarak toplanan bu yardımların, ihtiyaç sahiplerine yerinde ve zamanında ulaştırılması gerekmektedir. Çünkü günümüzde yaşanan böyle olayları fırsat bilen dolandırıcılara pirim vermemek gerekir. Dolandırıcılık yapan insanlarda din, inanç, Allah korkusu, insanlık, karakter olmadığı kesin. Eğer olsa böyle bir şey yapmazlar. Muhtaç insanların hakkını yiyerek dolandırmazlar.
Dikkatimi çeken bir noktada kamu kurumları ve kitlerde iftar davetleri. Adeta birbirleriyle yarışıyorlar. Senelerdir bir birlerini ağırlama yarışındalar. Kaynaşma ve birlik adına yapıldığını söylüyorlar. Nedense verilen bu iftar davetlerinde çalışan kesim olmuyor. Çalışanlar arasında bile ayrım yapılarak belli kesimler davet ediliyor. Kimler arası bu kaynaşma anlamış değilim. Bu kadar savurganlık ve gösteriş doğrumu? Bunun yerine iftar çadırlarında ihtiyaçlılara yemek verseler daha hayra geçmez mi? Durumu iyi olanları ağırlamak güç olur. Davet edilen kişilerin çoğunluğu zorunlu katılıyorlar. Davetlere Katılsalar bir türlü katılmasalar bir türlü. Evlerinde çocuklarıyla eşiyle ramazan geçirmeye eş ve dostlarını davet etmeye zamanları kalmıyor. Yorum sizlerin. NEVİN KILIÇ