Hayatın Adı Nedir?
Hayat acımasız ve zalimdir katlanması zordur deriz. Hayat dediğimiz süreç doğum ile ölüm arasında geçen zamandır. Bu süre kimi için uzun kimi için kısadır. Adına hayat dediğimiz bu süreyi yaşayan canlılardır. Bunların en muhteşemi de insandır.
Hayatın sadece verilen ömrü yaşamak, rızkımızı temin etmek, verilen ömrü bitirmek için olduğunu sanırız. Hâlbuki gerçek bundan ibaret değildir. Doğum ile ölüm arasındaki bu sürede yaşanan ve yaşanması gereken pek çok şey vardır.
Onun çilesini çekmek, zevkini yaşamak başlı başına bir sanattır. İnsanoğlu bu sanatı doğduğu gün öğrenmeye başlar. Bir kısım insan iyi usta olurken bir kısmı da çıraklıkta kalır. Fakat hayatın her aşaması ulaşılması kolay olmayan bir eserdir. Kime sorsan hayat zordur der geçer ve çoğumuz öyle görür öyle kabul ederiz. Kimi saraylarda doğar el üstünde tutulur, kimide sefillik içindedir. Bazılarının da nerde doğduğu bile bilinmez.
Hayatı zor kılan sebepler nelerdir hiç düşünmeyiz. Aslında bizler hayatın akışına kendimizi öyle kaptırmışız ki zor mu kolay mı olduğunun bile farkında olmayız, ayakta durabilmek, var olabilmek için çabalar dururuz.
Bütün canlıların hayattaki tek amacı budur. Var olabilmek ve ayakta durabilmek. Hayat dediğimiz süre içinde kazandıklarımız, kaybettiklerimiz olmuştur. Acılar çekmişizdir, dertler görmüşüzdür. Gün gelmiş sevince boğulmuşuz, gün gelmiş yas tutmuşuzdur. Olayların üzerinden zaman geçtikçe yaşadıklarımızı ya unutmak isteriz ya da hiç hatırlamayız.
Adına yalan dünya dediğimiz bu hayat sürecini bir sahne olarak düşünürsek başrol oyuncuları da insanlardır yani bizler, sizler, onlar hepimiz. Roller paylaşılırken kimsenin seçme gibi bir hakkı yoktur ancak sonradan ilaveler olmuştur. Verilen rolü kimileri en güzel şekilde oynarken kimileri de henüz sahneye bile çıkmadan unutmuştur rolünü. Buna da kader böyle der geçeriz bizler.
Hâlbuki hayatın göz aldatan şehvetine kapılıp farkında bile olmadan oradan oraya savrulmuşuzdur pek çoğumuz. Bazılarımız dünyanın geçici nimetleri için kör etmiş yüreğini, bazılarımızda yaratılışının gayesini unutmadan rızkını temin edip yaşamını sürdürmek için çabalayıp durmuştur.
Hiçbir acının cehaletten daha fazla acı verici olmadığını hepimiz biliriz. Yaşadığımız hayat süreci içerisinde cehaletin başımıza getirdiği pek çok olayla karşılaşmışızdır.
Yaşadığımız olumsuzlukları kaderin üzerine yüklemek yerine, bilgilenmek ve öğrenmeyi seçmeyiz. Kendimizi yetiştirdikçe, bilmediklerimizi öğrendikçe hayat daha güzel ve yaşanılır olacaktır.
Başarıları ve hataları karşılaştırıp hangisinin az, hangisinin çok olduğuna baktık mı hiç? Nerde yanlış yaptık düşündük mü hiç? Ya da kimlere zarar verdik kimlere faydalı olduk hesabını yaptık mı?
En doğrusu bir öz eleştiri yapıp kendimizi kontrol ettik mi? Bunların hepsi hayatı olumlu ve olumsuz yönde etkileyen unsurlardır. Öyle ise suçu başkalarına atmak ya da kusuru başkalarında aramak yerine önce kendimizi sorgulamalıyız. İşte o zaman hayatı daha doğru anlar, daha doğru kararlar veririz.
İnsanların başına ne geldi ise cahillikten gelmiştir. Yaşadığımız hayatı yaşanılır kılmak bizim elimizde değil midir? Doğrunun iki olmayacağına göre önce kendimizi hesaba çekip mükemmel bir insan olma sıfatını kazanmalıyız ki, başkalarına da ayna olabilmeliyiz.
Hayat ne kadar acımasız olursa olsun bize sunulan güzelliklerin farkında olup, düşlediğimiz hayatı bulmalıyız. Bu toplumlar içinde, fertler içinde asıl olan görevdir.
Yaşayan her insan üzerine düşeni yaparsa hayatın acımazsızlığından da yakınmayız. Verilen ilahi ömür ne kadarsa o süreyi onurumuzla, şerefimizle yaşamaktır asli görevimiz. Unutmamalıyız hayatın çilesini çektikçe olgunlaşır insanlar. Doğru hedeflere varabilmek için bu çileye katlanmak gerekir.
Bir harf öğretene kırk yıl köle olamıyorsak hiç değilse olanları örnek almalıyız. İyi edep ve terbiye onunla beraberdir. Bu edep ve terbiyeyi alan insan da hayatın acısına tatlısına katlanmış, bütün çilelerine göğüs germiş ve doğru yolu bulanlardır. Hayata kahretmek yerine onu güzel görmek ve yaşamak bizim elimizdedir. Allah bu özelliği yalnız biz insanlara vermiştir.