Hayatımızın Bir Parçası’Şiddet!…’
Evet, gerçekten de hayatımızın bir parçası olmuştur Şiddet...
Bu aslında bir savunma mekanizmasıdır, kişinin kendini korumak için kullandığı bir şekilde başa çıkabilme yoludur.
Bunların bir başka açıklaması da toplumsal olarak travma yaşadığımızdır.
Ekonomik olarak krize düşen bireyler, töresel baskılarla yetişen kişiler, ölümü yaşayan, cinayete şahit olan kişiler, cinsel tacize uğrayanlar ve bunların yakınları travma yaşarlar. Travmalar onların gelecekteki yaşantılarını etkiler ve çıkmaza sürekler.
Yaşamın her döneminde, tetikleyecek her durumda bu bir ses, bir koku, bir nesne olabilir, yeniden aynı olayı aynı durumu aynı duygu ile yaşarlar ve hayatları cehenneme çevirirler.
OYSA!...
Yaşamak her şeyiyle inanılmaz güzel ve büyük bir haktır.
nsan yaşadığı dünya da kendi dengelerini kurup yaşanabilir bir yaşam tercih eder.
Fakat zaman, zaman dışsal veya içsel nedenlerle hayatımızı kötü değerlendirdiğimiz anlarımız olmuştur.
Bu durumu birey, eşiyle dostluyla aşmaya, derdini paylaşarak çözmeye çalışır.
Türk toplumunun bireylerin sorunlarını çözmekte geliştirdiği bir mirastır.
Ancak kişi en zayıf anında güvenip açıldığı kişinin verecekleri tepki maalesef büyük yıkımlara neden olabiliyorlar?
Cinnet geçiren insanların çevresindeki insanlarla duygularını paylaşmadığını veya hissettirmediğinizi sanıyorsunuz?
Ülkemizde ağır travmalar yaşatılarak üretilen suni gerçekliklerin fiili olarak sahnelenmesiyle milletimize yaşatılan ve demokrasiyi rafa kaldıran darbeler, hedeflenen etkinlik alanları ve etkisizleştirme alanları bağlamında ortaya çıkan sonuçlara sebep olmuşlardır.
Ancak bunları planlayanlar sosyolojik düzeyde olayların felsefedeki "dost ve düşman" algısı, Mevlâna'da ki zıtlık kavramının neyi ifade edebileceğini idrakten yoksun olduklarından, bu süreç içerisinde ortaya çıkan ve beklenmedik tarzda değişen sonuçlar, fiili senaryo yazarlarını alabildiğine yormuş olacak ki, artık sanal argümanların kullanılmasıyla sanal senaryolar yazma gereği duymuşlardır.
Bu bir yerde küreselleşmenin de gereği olarak Millet nezdinde ve zihinsel süreçde aynı etkinlik alanlarını oluşturarak sonuç alma çabasıdır.
Parti Banka ve Demokrasi Oyunu:
Duruma uygun sağlam gerekçeler ortaya koyarak yeniden yapılanma ve iç ve dış tutarlılık adına öz denetim sonucu bu sonu hazırlayan temel değişkenlerin tespit edilmesiyle kurgulanacak daha gerçekleştirilebilir hedeflerle halkın önüne çıkmak.
Halka vaat edilenlerin kesinlikle kaynağını halkın değer ve normlarından evrensel bir bakış ve işleyişle alan olası hedefler haline dönüştürülmesini sağlayarak yeni, kabul edilebilir ve gerçekçi bir misyon ve vizyon oluşturmaktır.
Toplumsal olayları belki daha örtüşen bir kavram olan kamu mühendisliği multi disipliner alan argümanlarıyla kurgulayıp yönetenler, geniş halk kitlelerini her türlü sapma noktalarıyla bir bütün olarak kontrol etmektense, toplumu oluşturan her bireyin varlık ve can damarından bağlı olduğu bir değişkeni kontrol ederek toplumsal süreçleri çok rahat bir şekilde yönetmektedirler.
Zaten yüzleştiğimiz sorunlar da böyle bir sistematik gerçekliğin ürünüdür.
Daha önce yönetebildiklerinin yönetim ve denetimine mahkum edildiği yaşantıların etkisizleştirdikleri ve etkili kıldığı nesnel ve öznel faktörler incelendiği zaman bu teori daha net kavranacaktır.
Sayın: Mustafa Nevruz Sınacı
Eylül 20th, 2010 at 15:19Yazılarınız ilgi ve merakla takip ediyorum.Toplumsal bir konuya değinmişsiniz yine...Toplumumuzda sıkça baş vurulan bir hareket tarzı ne yazık ki...Sokağa çıktığımız da, ana haber bültenlerini izlediğimiz de iletişim kurmak yerine üzülerek yazıyorum hiç tasvip edilmeyen bir savunma biçimi...
Şiddetin her türlü hali insanlık suçu olduğu gibi; dünyanın utanması gereken, insanlıktan çıkıldığının göstergesidir!...
Saygılarımla