Hayat Bizi Umursamasada
Yüreğimin en derin yerinden amansız fırtınalar kopuyor bazen. Daha çok düşünüyorum geçmişi, yüzümde oluşan kırışıklarda arıyorum yılların verdiği yorgunluğu. Çok gecelerim uykusuz geçiyor derin hayallere dalıyorum. Nerdeyim ne yapıyorum içinden de çıkamıyorum. Sebep arıyorum nedendir diye ama cevap bulmak o kadar zor ki.
Bir başka sevmek istiyorum hayata dair olan her şeyi. İnsanları, tabiatı, gökyüzünün mavisini, hatta gecenin zifiri karanlığını bile.
Belki de sen sebep oldun bende bu heyecanın uyanmasına, çizgiler çektiğim satırları da yeniden okumaya başladım. Tek tek hatırladım yeniden geçmişte çektiklerimi ve yaşadıklarımı. Artık hayata küsmeyi ve bütün karamsarlıklarımı da unutmaya başladım.
Neden böyleyim bilmiyorum ama öyle duygusallaşıyorum ki sanki kendime hâkim olamayacak kadar. Sonra karşıma çıkan engeller ve çaresizlikler aklımdan geçenleri, kurduğum hayallerimi ve umutlarımı silip atıyor.
Aslında hayattan istediğim fazla bir şeyde yok. İstediğim tek şey insanca yaşamak güzellikler varken çirkinlikleri görmemek daha doğrusu içimdeki beni yaşamak sevgisiyle saygısıyla.
Bedeli çok mu ağırdır, ya da bana göre mi değildir bir anlam veremdim.
Düşünüyorum da bazen bu hayat en çok sevdiklerimizi bile alıp götürüyor bizden, acılar yaşıyor, çileler çekiyoruz. İçimizin almadığı iğrençlikler yaşıyoruz. Kendimizi ne kadar insanca yaşamaya adadıysak yinede karşına ummadığın rezillikler çıkabiliyor.
Bir an için bütün temiz duygularını ve iyi düşüncelerini yıkıp atıyor. Belki de diyoruz bizi yaratan Allah bunlarla sınıyor bizi. Akıllı düşünüp sabredebilmenin en doğru yol olduğuna karar veriyor ve sabrımıza sığınıyoruz. Sabredemezsek eğer kafamızda oluşan kin ve nefretin esiri oluyoruz.
Hiç ummadığımız zamanlarda öyle bir yaşama hevesi doğuyor ki içimize karşımıza çıkan bir dost bu hevesi o kadar güzel şekillendirip süslüyor ki daha sıkı sarılıyoruz hayata. Unutmak istiyoruz geçmişte yaşanan tüm olumsuzlukları ve daha farklı bir anlayışla bakıyoruz etrafımıza.
Bu heves yüreğimize yapışıp kalsa da bizi mutlu etmeye yetiyor. Ondan duyduğumuz manalı sözler, gördüğümüz vefalı bakışlar bütün çaresizliğimizin üstünü örtüyor. İşte o zaman içimizde ki ukdeler, yaşanmamış keşkeler bir bir aklımızdan geçiyor ve gözler dalıp giderken uzaklara omuzlar düşüyor aşağıya dalından düşmek üzere olan sarı bir yaprak gibi.
O anda derin hüzünler çöker üstümüze, altından kalmayacağımız ağır yük biner bedenimize. Ne yapacağımızı, neyi düşüneceğimizi bile bilemez durumlara gireriz.
Denize düşenin yılana sarıldığı gibi tutunacak bir dal, peşine düşecek bir dost, yeşerecek bir umut ararız.
Çorak toprakların kuraklıktan yarılıp ayrıldığı gibi bizim de yüreğimiz ayrılır ikiye, bu ikiyi bir edebilmek için çareler ararız. Hele birde yüreğin ucu acıdıysa ince ince sızlıyorsa, arada ki engeller geçit vermiyorsa işte o zaman sözün bittiği yere geliyor ve yığılıp kalıyoruz.
Çok sevdiğimiz ve hiç kaybetmek istemediğimiz kişilerin verdiği umutlar üzerine yeniden kurarız hayattaki düzenimizi. O kadar çok severiz ki onu hiç unutmayacak kadar. Aşamayacağımız bütün engellere rağmen onunla süsleriz hayallerimizi. Hayatın bizi de umursadığının farkına varırız. Fark edilmemiz, değer verilmemiz kalıcı olmasa bile mutlu eder bizi.
Fakat ne olursa olsun yeni umutların yeşermesi, içimizde ki ışığın yeniden parlaması bence çok güzel. Bir yaprağın dalından düşmesini ve düşünce ölmesini ağaç ne kadar umursamıyorsa hayatın da bizim için o kadar umursamaz olduğunu bildiğimiz halde yeni filizlenen umutlar ve hayaller peşinden sürüklenip gidiyoruz. Ömür nerde biterse ora ya kadar.
Varsın hayat bizi umursamasın, varsın engeller geçit veremsin fark edilmek çok güzel.
Sen ey vefalı ve sevgili dostum yeniden sevdirdin bana yaşamayı seninde her şey gönlünce olsun.