Hayalet İki Tane!
Avrupa ve Dünya’da iki hayalet geziniyor.
İflas ve direniş…
Batıda bu iflasın içine siyaset, kültür ve ahlakı da ilave etmek gerek.
Anlamışınızdır. Konumuzun özü direniş ve Yunanistan…
Diyeceksiniz ki, ülkenin sorunlarını çözdük te, Yunanistan mı kaldı?
Haklısınız. Ancak Yunanistan’da olup bitenler, belli bir süre sonra, birçok ülkenin başına gelecek. Bizim başımıza, belki daha erken gelecek.
Çünkü biz de, monetarist (paracı) ekonomi siyasetlerini uyguluyoruz.
Son otuz yıla monetarist ve neo-klasik ekonomiler hakim oldu.
Fazla kafanız karışmasın, borçlanma ekonomisi diyerek kestirmeden gidelim.
İktisat kesin bir bilim değildir. Sahip olması gereken nesnel bilgiyi veremez. Yarısını siyaset, yarısını biopolitik* olarak toplumları etkileyen bir tarzda verilir.
Monetarist siyasetler, dünya değişiyor, siz de değişin diye, ülkelerin ve toplumların değişmesinde kullanılan bir ekonomik anlayıştır.
İşi, “halk yanlış tercihler yapıyorsa, başka bir halk seçmeliyiz” e kadar götürürler.
Halk direnişlerinden bir şey öğrenmezler. Yaratılan direniş enerjisinin nerelere varabileceğini hesaplayamazlar.
Dokunulmaz olduğunu sanan siyasi elit, kazandığı dokunulmazlığı, zengin elitlerin verdiği destekten geldiğini görmek istemezler.
Yunanistan’da işbirlikçi zengin elitler ve emperyalizmin uzmanları, Yunanistan’a bir ameliyat yaptılar. Hasta öldü.
Bu ameliyat kapitalizmin yeniden yapılanmasının Yunanistan uygulamasıydı. Ancak hasta öldü.
Bir başka ifadeyle, borçlanarak sürdürülen yaşam, artık sürdürülemez konuma geldi.
Çok uluslu tekellerin Yunan halkından istedikleri, yani kemer sıkma siyasetleri hastayı öldürdü.
Asgari ücret %38 düşürüldü. Gerisini siz tahmin edin.
Kemer sıkma siyaseti yayıldıkça, direnişte yaygınlaştı.
IMF istekleri toplumsal bağları çözdü. Başka türlü bir yaşamında var olabileceği fikrini yarattı. Bir başka dünya için direniş genişledi.
Eskiden küçük ideolojik grupları temsil eden kişiler, ortak bir siyasette birleştiler.
İflas yaygınlaştıkça, direniş yaygınlaştı. Önceleri paracı felsefeler yordamında akıl yürütenler, tam tersi bir yerde buluşmaya başladılar.
Bugün Yunanistan’da yaşanan burdur.
Sakın oh olsun demeyin!
Çünkü Türkiye’nin de varacağı yer; Yunanistan’ın vardığı yerdir. Aynı yoldan giderseniz varacağınız yer iflastır. Uygulanan monetarist siyasetlerin varacağı başka bir yer yoktur. Borçlanmanın sonu yoktur.
Hiç unutmuyorum. Avrupa Birliğine tam üyelik sevdamızın tavan yaptığı günlerdi. Eğer tam üye olursak, ballar yağlar duvarlardan akacaktı.
Kemal Derviş’in etkin olduğu günlerdi. (gerçi her zaman etkindi)
Kemal Derviş, “AB’ye tam üye olmasak bile para birliğine üye olalım diyordu. Çünkü tekelci sermayenin monetarist siyasetlerine uygun olan buydu.
Borçlanacaksınız. Borcu ödeyemez yere geleceksiniz. Kendi paranızı da basma yetkiniz yok. İflas.
Zaten monetarist politikaların esası; Borç ver. Ödeyemeyecek duruma düşür. Arkasından haciz memurlarını gönder. Donu dâhil her şeyini al.
Bu durum halkların olmaz dediği noktadır.
Şimdi oradayız.
*Hazcı anlayış
bulentesinoglu@gmail.com