Hatip Dicle Olayı
BDP’liler toplanmadan önce bu yazıyı yazıyorum. Diyarbakır’da yapılacak toplantıdan nasıl bir karar çıkar, bilmiyorum.
Ülkeyi germek için her türlü imkânı kullananlar ve bu gerilimden çıkar elde etmeye çalışanlar var. Ne ilginçtir ki, çıkarcı kesimin başında oligarşinin kurumlarının yarattığı gerilimden ona karşı mücadele ettiğini söyleyen AKP bulunmakta!
Mücadele ettiğine benzemek diye buna denir!
İktidar böyle bir şey; mazlumun zalime döneşmesi!
Diyarbakır’dan 83 bin oy alarak milletvekili seçilen bağımsız aday Hatip Dicle’nin milletvekilliği, YSK tarafından düşürüldü. Ve ne ilginçtir ki buradan doğan milletvekili boşluğu hemen doldurularak, yasaya göre AKP’nin milletvekili seçilemeyen adayına mazbatası verildi.
Bütün bu olanlar karşısında AKP’liler, bu işin tamamen yargının tasarrufunda olduğunu, yürütmenin bununla bir ilgisi olmadığını söylüyorlar. Hükümeti kuracak olan AKP, bu konular kendisini hiç ilgilendirmiyormuş ve hiçbir şeyden habersizmişçesine havaya ıslık çalıyor.
AKP, 2002 de olanları çok çabuk unuttu!
Partinin lideri Tayip Erdoğan, bir şiir okumaktan dolayı ceza alarak, meclis dışında bırakılmadı mı?
O gün mazlumdunuz, bugün nesiniz?
CHP o gün çok doğru bir politika uygulayarak, Tayip Erdoğan hakkında verilmiş bu kararın kanuna uygun olsa da hukuka ve meşruiyete uygun olmadığını söylemedi mi? o gün CHP, mecliste yasayı yeniden tanzim eden kararın alınmasını sağlayarak siyasetin önünü açmadı mı?
Tayip Erdoğan, yargı kararıyla değil ama yasama yoluyla meclise girmedi mi?
Peki siz bu kadar muktedir olmanıza rağmen, siyasetin önünü tıkayan bu durumu yasama yoluyla neden değiştirmiyorsunuz?
O gün Tayyip Erdoğan’ı meclis dışında bırakan karar, yargı kararı değil miydi?
O günün CHP’si, 12 Eylül faşizminin ürünü kanunu aşmak için, yasama yolunu devreye sokmaya öncülük etmedi mi?
O günün mazlumu, bugünün muktediri olan AKP ve Tayip Erdoğan’a sormak istiyorum: Bugünkü yargı yargı da, o günkü yargı yargı değil miydi?
İşinize geldi mi, yargı kararı öyle mi?
Kanun yapmak meclisin elinde değil mi? O kanunu değiştirin o zaman!
Demokrat olmak, vicdanlı olmak, namuslu siyaset yapmak ve halkın tercihine saygılı olmak gerekir!
Ey AKP’liler, daha dün bu ceberut devletin yargısı bir şiir okumaktan dolayı Tayip Erdoğan’ı cezalandırdığında nasıl içiniz yanmıştı değil mi?
Şimdi kalkıp bu tamamen yargının işi, bizim dışımızda diyorsunuz.
Bu iş sizin dışınızda değil.
Bu ve bunun gibi bir yığın ceberut yasalar tam da sizin işiniz. Meclis niye var?
Siyasetin önünü açmakla yükümlüsünüz.
Siz çifte standartlı davranarak tarihi bir suç işliyorsunuz!
Rakip siyasetten bir milletvekili eksilmesi kimilerini sevindirebilir. AKP’nin bu fırsattan bir milletvekili kapması, kimilerinin hoşuna gidebilir.
Peki, demokrasi bunun neresinde?
Mesele yalnız Hatip Dicle meselesi değil. Görüşlerine hiç katılmadığım, Ergenekon davasından tutuklu yargılanan ama milletvekili seçilen Mehmet Haberal ile Mustafa Balbay’ı meclise sokmamak için yapılacak her türlü haksızlığa da karşıyım.
Bütün bunlar 12 Eylül anayasasının, kurum ve kuruluşlarının bir bataklık olduğunu gösteriyor. Bataklığı kurutmanın zamanı çoktan geldi de, geçiyor bile. AKP, büyük bir sınavın kapısında; ya geçecek, ya kalacak!
BDP’lilerin bu olanlar karşısındaki açıklamalarına gerilim yaratıyor, tehdit ediyor diyenler, doğruyu söylemiyorlar! Hak aramanın adı, geniş bir medya kesimi tarafından tehdit ediyorlar oldu!
Asıl gerilimi, kendi dışındaki adaletsizliklere sesini çıkarmayan, bu yargının işidir diye havaya ıslık çalan AKP yaratıyor!
Artık YSK ve benzeri kurumların kararları için, bunlar Ergenekon işi falan denilemez! Türkiye’de adaletsizliklerin adresi değişmeye başladı!
Artık AKP’nin bahanesi ve kaçarı kalmadı! Olanların ve olacakların sorumlusu AKP’dir.