Haramzade Nesil, Diyanet ve İlahiyatçılar
İnsanların pek çoğu “bir asker nasıl olurda kendi ülkesini bombalar, insanları tanklarla ezer, katliam yapar” sorularının cevabını arıyor. Öyle ya 15 Temmuz'da bunların hepsi oldu.
Üstelik bu alçaklığı yapanların sayısı bir iki ile de sınırlı olmadığı gibi, çoğu “koskoca” general, hatta kuvvet komutanı. Vatanımızı, namusumuzu, geleceğimizi, izzet ve şerefimizi korusunlar diye, devletin en modern silahla donattığı kişiler bunu yaparsa gerisini siz düşünün.
Günlerdir bu musibetin müsebbipleri konusunda analizler yapılıp duruluyor. Bize göre FETÖ'cülüğün en büyük vebali Diyanet'e ait. Zira Müslüman bir toplum, FETÖ ya da benzer bir sapkın dünya görüşüne itibar ediyorsa, burada Diyanet başta olmak üzere ilahiyatçıların tümü görevini yapmamış demektir.
Öncelikle belirtelim ki, maksadımız Diyanet'i yaralamak değil, aksine bir hakkın teslimidir. Diyanet'in arzu edilen düzeyde bir kurum olması, çalışanlarının torpille değil de liyakat esasıyla alınmış, milletin en seçkin insanlarından olması memleketin geleceği açısından en elzem işlerden biridir.
Diyanet geçen Cuma, Bakara 11-12'nci ayetindeki ifsad ediciliği anlatan Ayetler üzerinden bir hutbe okuttu. İlk Cuma ve geçen Cuma hutbeleri oldukça faideli idi. Ama iş işten geçtikten sonra yapmak neye yarar. Bilirsiniz bu hâle Anadolu'da “tecavüze uğradıktan sonra kapı kilitlemek” derler.
Mesela Diyanet; görevli tayin etme, camileri hoparlörlerle donatma ve her hafta sonu para toplamanın ötesinde, FETÖ'nün, toplumu Bahaileştirme gayreti karşısında ne yaptı?
Ne yaptı biliyor musunuz?
Şimdi adını değiştirmişlerse de “Dinlerarası Diyalog Şubesi Müdürlüğü” kurdu. En büyük şehrin müftüsü, FETÖ'nün şaraplı kutlamalarına katıldı. Rezalete karşı herkes sustu. FETÖ'cüler imam, vaiz, müftü olarak tayin edildi. Halk tankların altında direnirken, Diyanet salâ talebini bile zamanında yerine getirmedi.
Şöhret afetinin seline kapılmış ilahiyatçılar, FETÖ'nün Abant'ından başlamak üzere dünyanın her yerinde seferlerine katıldı. Paralar aldı, kanallarında program yaptı, yazılar yazdı. Hatta FETÖ'yü öven kitaplar bile yazdılar. Pek çoğu hâlâ kendi sapkın “dini”ne adam devşirmekle meşgul.
Geçen ekranda bir sosyolog, üç ilahiyatçı FETÖ'yü tartışıyor. İlahiyatçılar, tüm faturayı AK Parti'ye kesti ve defteri kapattılar. Sosyolog çırpındı ama nafile. Adamlar bir Nuh (a.s.)'ın peygamber olmadığına iman etmişler. Nefis putunun, dünyevi tamahın, şöhret afetinin, yeni bir şey söyleme ahmaklığının, dinin içini boşaltma bedbahtlığının, Hz Peygamberi küçümseme, hadisleri inkâr etme sefaletinin esiri olmuşlar.
Hiçbir şey yapamadınız, peki FETÖ'cü alçakların Nahl 43'deki Elmalı merhumun “Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline sorun” mealini “Eğer bunu bilmiyorsanız, Tevrat ve İncir ehline sorun” şeklindeki tahrifine de mi ses çıkaramadınız? Peki, yaklaşan diğer FETÖ'cüler konusunda ne yapıyorsunuz?
Özetle beyler, hocalar görevinizi yapmadınız. FETÖ alçağının ifsadı karşısında ölüler gibiydiniz. Susarak suç ortaklığı yaptınız. İslam'ın tahrifine bile bile göz yumdunuz. Şimdi karşımıza geçip ifsad hutbesi okuyor, iktidarı suçluyor, FETÖ'ye lanet yağdırıyorsunuz.
Hadi bizi aldattınız, Allah'ı da aldatabilir misiniz? Ya çıkın toplum önünde tövbe edin, ya da bu toplumun önünden çekilin!
MİDESİ KİRLİ ADAMDAN HAYIR MI GELİR?
Bir insanın midesine haram girmeye başladı mı, ondan hayır beklemek ahmaklık olur. Toplum haramzadelerden oluşmaya başlamışsa, işte o vakit vay halimize!
Bir insanı FETÖ'cü yapan en önemli unsur, haramzade olmasıdır. Haramzade adam, artık hak hukuk tanımaz hale gelir. Domuzlaşıp, milletin malı deniz felsefesiyle yetim hakkına hücum eder.
Ne buyuruyor Allah (c.c.) “Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin tayyib olanlarından yiyin. Bu hususta azgınlık etmeyin. Yoksa gazabım üzerinize iner…” Buradaki maksatlardan birinin ne olduğunu şimdi anladık mı acaba?
Uzun bir zamandır bu hususta gayret edip, milletin midesinin derdine düşüp, GDO ile, hibrit ile, sentetik ile, şüphelilerle, özetle ifsad konusunda giriştiğimiz mücadelede bizi yalnız bırakmak bir yana horlayanlar, iktidar düşmanı olarak takdim edenler, kendilerine düşmanlık ettiğimiz ahmaklığına kapılıp bizi fişleyenler; haram yemeyi adet haline getiren alçaklar yüzünden işgalin kıyısından döndüğümüzü görebildiniz mi?
“Bu yiyeceklerin hepsi toksik madde içeriyor, zararlı ve şüpheli, nefsi ve nesli ifsad ediyor” dediğimiz için beni stüdyodan kovduranlar, “Bizi aldatmayacak Müslüman bir tüccar göremiyorum. Oysa Hz Peygamber bizi aldatan bizden değildir, buyurur” dediğimiz için bize ekran ambargosu koyup, ifsadcılara ekranlarınızı açmazının faturası olarak, mal ve canınızdan oluyordunuz farkında mısınız?
Meseleyi kişiselleştirmek istemem. Lakin biz hep birbirimizi aldatan bir topluma dönüştük. Haramı sadece alın terinden ibaret sanıyoruz. Hâlbuki şarap üretenin de alnı terliyor. Kısaca mesele bu kadar basit değil. Nasıl ki her şeyimizi parçalayıp bizi tevhidden uzaklaştırdılar, aynı şekilde Kur'an anlamamızı da engelliyorlar. Bunu da ilahiyatçılar ve dindarlar eliyle yapıyorlar. Bunu şimdi görmeyeceksek ne zaman göreceğiz?
Midesi pis bir kâfirin işleri yolunda gider. Çünkü o bununla imtihan edilmiyor. Biz Müslümanlar ise tam da bununla imtihan ediliyoruz.
Hak etmediğiniz maaşları almak, hak etmediğiniz teşvikleri almak, hak etmediğiniz makamları işgal etmek, hak etmediğiniz unvanları taşımak, ‘bilmiyorum' kelimesini lügatten çıkarıp cahili olduğunuz hususlarda ahkâm kesmek, helali şarap, domuz ve kandan ibaret görmek, tayyibden muradın ne olduğunu anlamak bir yana düşünmemek, batılı hayat biçimini sindirmek, ifsad edici unsurları göz ardı edip sus pus olmak haram değil mi? Bunlar girdiği mideyi ihya mı eder, ateşi mi çağırır?
Alçak, hain, münafık papaz Gülen bir nesli haramzade yaptığında neleri yaptırabileceğini ve başarabileceğini çok iyi biliyordu ve tam da bunu yaptı. Gördüğünüz gibi bir hain papaz bir ömre ne kadar çok şer sığdırdı. Biz ise onun şeytanî yüzünü anlayıp anlatamadık bile! Yazık bize, yazık hepimize!
(Muhakkak ki en iyisini Allah bilir!)