Hangi Ürünü Gelecek Yıl Hasat Etmeli
Bir atasözü var; Gelecek yılı düşünüyorsanız tahıl ekmeli, on yıl sonrasını düşünüyor iseniz ağaç dikmeli, elli yıl sonrasını düşünüyor iseniz insan yetiştirmelisiniz! Ama bunlar stratejik bir planlamanın eseri olmalıdır. Tarım ve gıda üretimi tesadüflere bırakılamaz!
Gelecek Yıl Hangi Ürünü Hasat Etmeli?
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın yukarıdaki soruya yönelik politikası görülmüyor!
Yurt dışına un ve unlu mamuller ihracatı olmaz ise ülkemiz buğday üretiminde kendine yeterli bir ülke. Pamuğu terk ettiren mısırda da öyle olsa da Türkiye Mısır tarımında önceliğini terk edip soya ve buğdaya ağırlık vermelidir. Soya tarımı yapılabilir alanlarda birinci ürün buğday ikinci üründe ise soya tarımını öne çıkarıcı destekleme politikaları düzenlemelidir. Soya hasat edildikten sonra geriye kalan sapları kalitesiz kaba yem olan tahıl saplarından daha kaliteli bir yapıya sahiptir. Kaliteli kaba yem açığının var olduğu ülkemizde soya tarım alanlarının yükselmesi hem bu alandaki kanatlı hayvanlardaki ve süt hayvanlarındaki kesif yem üretimine ham de kaliteli kaba yem açığının kapanmasına katkı sağlayacaktır.
Bir alanda bir ürün yerine diğerinin tarımı yapıldığında öncekinde bir açık çıkacağı muhakkaktır. Mısır yerine soya tercih edildiğinde kesif yem açığı oluşmayacaktır.
Ekim-Kasım hatta Aralık ayı ikinci ürün ekilen bölgelerde hem hasat hem de ekim, dikim aydır. İkinci ürünü hasat edenler veya birinci ürünü Haziran ayında hasat edip de üç dört aydır toprağı su olmadığından mecburen dinlenmeye bırakanlar için de işte önümüzdeki Ekim, Kasım, Aralık ayları gelecek yıl hasat edilecek ürünlerin ekim-dikim ayıdır.
Çiftçi ayçiçeği, pamuk, mısır birinci ürün ekecek ise Mart Nisan ayını bekleyecek buğday ekmemiş olacaktır.. Ayçiçeği, mısır, pamuğu birinci ürün olarak tarımını yapan o yıl buğdaydan nasibini alamayacak demektir. İkinci ürün alınabilinen bölgelerimizde iki ürün alabilmek için Ekim, Kasım, Aralık döneminde buğday tohumunu toprağa indirmek gerek.
İkinci ürün alınabilinen bölgelerde ikinci üründe pamuk tarımı da yapılabiliniyor ise de pamuğun geç yetişmesi ve hasadı sonbahar yağışlarına denk geldiğinden yağmur yiyen pamuğun elyafı kalitesizleşiyor ve fiyatını oldukça düşürüyor.
Yine ikinci ürün alınabilinen bölgelerde ikinci üründe mısır tarımı da yapılabiliniyor ise de mısır hasadı mevsim yağışlarına denk geldiğinden hasat makineleri yerlerin yağışlı, çamur oluşundan hasat yapamıyor. Taa, Ocak ayına kadar tarlalarda kalan mısırı ancak paletli makinelerin hasat yapabildiğini de geçmişteki örneklerde görebildik. İster Aralık ister ocak ayında yapılsın paletli veya lastik tekerli hasat makineleri ile hasat yapıldıktan sonra o tarlanın yeni bir tarıma imarı zor ve maliyetli oluyor ve dinlenme gerektiriyor ve o yıl dikim mevsimi geçtiğinden buğday tarımını imkansız kılıyor. Artık maalesef mısırın arkasına tekrar mısır tarımı yapılabiliniyor. İkinci üründe mısır toprağı oldukça yoran bir bitkidir. Birinci ürün mısır tarım yapıldığında ise o topraktan bir önceki mevsimde buğday tarımı elde edilemeyeceğinin ifadesidir.
Gelecek Yıl Haziran da Buğday ve Eylülde Soya Hasat Etmeli!
Buğday
Uluslar arası piyasalarda buğday fiyatları kuraklıktan yükseliyor gibi gözükse de bu yükselişler bir önceki yıla göre göreceli, değişken yükselişlerdir. Son kırk yılın buğday (tahıl) fiyatlarının gerçek yükselişini; yükseltilen petrol fiyatları, petrolün, enerjinin kontrolünü elinde tutanlar tayin ediyor. Emperyal olmayan tüm geri kalmış veya geri bıraktırılmış ülkelerin çiftçileri, tüketicileri petrolü kontrol eden ülkelere bir nevi vergi veriyorlar.! Modern Çağ Vergisi! Buğdayın fiyatının 1970’li yılların başında 70 dolar olduğunu bir çiftçi olarak hatırladığımda şimdi ise neredeyse 400 dolarlara tırmandığını görmem gıdanın da petrol ve enerji gibi ele geçirilmek, kontrol edilmek istendiği fikrine ulaşmak mümkün ve komple teorisi gibi gözükmüyor.
TMO (Toprak Mahsulleri Ofisi) önceki iktidarların stok miktarını aşamasa bile buğday da bu iktidar döneminde kendi rekorunu kırdığını görüyoruz. TMO bu yıl buğdayda 3 milyon ton stoka ulaştı. Kafi değil. 2013 yılı Haziran ayında başlayacak buğday hasadından önce 5 milyon tonluk stratejik bir stok miktarını hedeflemeli. Önceki iktidarlar döneminde, son yirmi yılın en büyük stoku ise 5 milyon ton idi. Türkiye’nin bu yıl toplam buğday rekoltesi 21 milyon ton olduğu göz önüne alınırsa şimdiki stoklanan miktar toplam üretimin % 14’ü civarındadır. Gerektiğinde piyasayı regüle etmek için stoklanan bu miktar kafi değil ve sanırım buğdayda ithalat çözümüne güveniliyor.
Dünyanın en pahalı buğdayını üretiyoruz feryatları artık geride kalıyor. Buğdayda iç satış fiyatları ile ithal maliyetler arasındaki makas gittikçe daralıyor. Bu daralma tesadüfi değil. Gıda artık aslanın ağzına giriyor ve al alabilirsen. Çok fazla değil birkaç yıl sonra ithali ile yerlisinin fiyatları denk gelecek. O zaman tarım ürünlerinde ithal ikame politikalarını çözüm sananların elleri böğürlerinde kalacak.
Birinci ve ikinci ürün dane mısırda verilen parasal destek kaldırılarak buğday tarımına aktarılmalıdır. Hem de bu buğday ekiminin yapılacağı bu mevsimde açıklanmalıdır. Çukurova da bu yıl birinci ürün mısır ekimi buğday rekoltesini düşürdüğü gibi sap saman fiyatlarını da yükselttiğini görebildik.
Devlet destek verse de vermese de çiftçilerimiz bu yıl buğday tarımını mutlak yapmalıdır. 2012 Aralık ayında bu da olmaz ise 2013 Ocak-Mart sürecinde buğday fiyatlarının 1 liraya dayanacağını tahmin ediyorum.
Soya
Amerikan soya üretiminde bu yıl yüzde 20 oranında bir düşüş yaşandığı belirtilirken Brezilya üretiminde ise yüzde 14 oranında bir artış bekleniyor. Geçtiğimiz yıl 66,3 milyon ton soya üretimi gerçekleştiren Brezilya’nın, bu yıl 83 milyon ton olması beklenen soya üretimiyle ABD’nin önüne geçeceği öngörülüyor. Ülkenin tarım bakanlığının da destek verdiği Brezilyalı soya üreticileri, fiyatlardaki artışı da göz önünde bulunarak büyük bir kar beklentisi içinde ekimlerini gerçekleştiriyorlar. Türkiye ise tam yerli soyanın hasat edileceği mevsimde gümrükleri indirerek yerli üreticilere, üretime darbe vuruyor. Halbuki soyada gümrükler indirilecek ise bu yerli soyanın bittiği Ocak ve Mayıs arasında bir takvimle gerçekleştirilebilinirdi.
Soya büyük baş hayvan yeminde % 5, kanatlı hayvan yemlerinde % 35-40 oranında kullanılıyor. Türkiye’nin soyada iç tüketimini yerli üretimi karşılamıyor. Dünya da soya üretiminin % 95’i ise gdo’lu üretimdir. Brezilya, Arjantin ve ABD de gdo’lu üretim serbest. Soyanın gdo’lusunu üreten ülkeler bunlar. Fiyat ve üretimi destekleme politikalarında fiyatlarını gdo’suz soya üreten ülkelerin altında tutuyorlar. Dünya tüketimi gdo’suz soya veya gdo’suz mısıra yöneldiğinde gdo’suz mısır veya soya fiyatları da artabiliyor. Hatırlanacağı üzere 2009 yılında ülkemizde ilk gdo yönetmeliği ile gdo yasaklanır gibi olunca gdosuz mısır fiyatları ithalinde % 5 artmıştı. Yerli ve gdo’suz soyayı ülkemizin üretmesi şart olup bu mümkündür.
GTH bakanlığının elinde genel bir toprak yapısı bilgisini kapsayan havza bilgileri olsa da bu yeterli değil. Soya ve bir çok endüstriyel ürün sebze ve meyve tarım ürünlerinde neyin ne kadar üretilebilirliğinin doğru tahminleri için havza değil ama havzalar için de parsel parsel toprak yapısı bilgisini gerektiriyor. Parsel parsel toprak bilgisini elde etme devasa bir proje olup gdo’lu mısır ve gdo’lu soyadan kurtulmanın yolu böyle bir projenin gerçekleşmesi için kamu yönetiminin kolları sıvaması gerekir. GTH Bakanlığı çaresizlik sendromu içinde! Bu sendrom soya tüketim açığı kapatılamaz şeklinde. Türkiye pekala kendi üretim açığı 2-2,5 milyon tonu yerli ve gdo’suz soya üretimi ile kapatabilir.
Soya, baklagiller familyasından bir bitki olup mısıra göre çok daha az su ve sıcaklık isteyen bir bitkidir.
Şu ana kadar soya tarımının denenmediği bölgelerde de tarım il müdürlüklerinin soğuk bölgelerimizde gayretleri ile birinci ürün deneme tarımlarının yapıldığını görüyoruz. Soyayı veya mısırı birinci ürün olarak tarımı yapıldığı takdirde o parselden buğday elde edilmemiş demektir. Dolayısı ile soğuk bölgelerimizde buğday rekoltesi düşmüş olacaktır.
Soya iç piyasa fiyatları şu an tonu 1100-1200 Lira/ton civarındadır. Soya tarımının maliyeti de dane mısıra göre oldukça düşüktür.
Gelecek yıl ne hasat edilmesi gerektirecek ise tarımsal politikalardaki desteklemeler işte bir yıl önceden açıklanmalıdır ki çiftçi ne ekeceğini, ne hasat edebileceğini bilebilsin.!
Gelecek yıllar buğday ve soya yıllarıdır. Ama gdo’suz olmalı diyor isek yerlisi olmalı.
Türkiye de gdo’lu tohum ile tarım yasak, gıda maddelerinde gdo’lu ürün kullanımı yasak olsa bile;
Hayvan yemlerinde ‘’GDO YÖNETİLEMEZ ‘’ gerçeğini bir televizyon kanalındaki deşifre programı gösterdi.
Ülkemize ithal edilen gdo’lu soya ve mısır marifeti ile o soframıza giriyor. Farelerin ömrünü kısaltan gdo insan ömrünü kısaltmayacak mı?
Kafalar gdo’suz soya, gdo’suz mısır üretmeye değil gdo’lu soya ve gdo’lu mısır ithaline çalışıyor. GDO’da gerçekte verim artışı gerçekte yoktur, tarım ilacının az kullanımı demek değil, gdo’lu tohum vasıtası ile tohumun tekelleştirilmesi sonucunda çiftçilerin ve tüketicilerin uluslar arası modern vergilere tabii tutulmasıdır. Buna kim çanak tutuyor. O çanaktan kim, kimler besleniyor?..