Hangi Kültürle (Ya da Hangi Burjuva ile) ?
Amerika “demokrasi” götürme adına bir ülkeye giderken, oraya da Coca-Cola ve McDonald’s götürür. Sonra hayat felsefelerini “modern yaşam biçimi” olarak sunar.
Şüphesiz her fukara ülkenin, hayat felsefelerini büyük ülkelerin hayat felsefesinde gören, gelir kaynaklarını bu ülkelerin sermayesine dayandıran “beyaz”ları vardır. Ve bu “beyaz”lar ülkelerinin geleceğini bu kaynaklarda ve felsefelerde görür.
Son Azerbaycan seyahatimde gittiğim bir yemekte masa komşum bir Azeri’nin itiraflarını nakledeyim.
Masa arkadaşım Sovyet zamanında yönetici sınıfından “elit” bir kişi imiş.. Kendisi Moskova’da tıp tahsili görmesine rağmen bu mesleği yapmadığını söyledi. Ben haliyle Türkçe konuşurken, o Azeri Türkçesi ile dahi konuşmakta zorlanıyordu. Sonunda içini acıtan, beyni ile kalbini karşı karşıya getiren ve geldiği yere dönemeyen ama bulunduğu yeri de kabullenemeyen bir ruh haliyle;
“Bizler Sovyet zamanında Rus mekteplerinde okuduğumuz ve bu kültürle yetiştiğimiz için şimdi her ne kadar “Azerice” konuşmak istesek de beynimiz Rus gibi düşünüyor ve haliyle Rusça konuşmak zorunda kalıyoruz”. Devamla(Bana göre züğürt tesellisi) “iyi ki Ruslar geldi, çünkü biz bu medeniyeti onlardan öğrendik, ya Farslar gelse idi ne olurdu halimiz?”
Ben bugün geçmişe gönderme yapıp “yahu cumhuriyeti kuranlar bize kimin medeniyetini dayamışlardı” demeyeceğim. Her hafta komploculuk iç bayılttığı gibi konumuz da değil.
Ben şunları diyeceğim;
Yine o yemekte aklıma geldi, daha doğrusu beni Azeri masa arkadaşım uyandırdı. Biz diyoruz ki Balkanlarda, Orta Doğuda, Kafkaslarda ve Orta Asya’da gerekli açılımlar yapacağız. Oralarda ekonomimizle, sosyal yaşamımızla, hayat felsefemizle kısaca kültürümüzle yer bulacağız. Hatta daha da iddialı sözler sarf ediyoruz. Diyoruz ki, “buraların içini acıtan materyalist hayat felsefelerinin yerine yeni bir hayat felsefesi” sunacağız.
Birincisi, oralara hangi hayat felsefesini götüreceksin? Daha kendi ülkende böyle bir hayat felsefeni oluşturamadın. İkincisi, oluşturamadığın bu hayat tarzını yaşayan ve oralara taşıyacak entelektüellerin,”Beyaz Türklerin" yok.
Üçüncüsü, oraların “beyaz”ları bakalım (hadi var sayalım) bu hayat tarzını benimseyecekler mi?
Yani “ha gidelim” demeyle olmuyor. Şimdi diyeceksiniz ki “şimdi ne yapalım”? Benim çıkmaza girdiğim yer de burası işte, hâkimleri ve hadi diyelim orduyu hizaya getirmek yetmiyor.
Ama bildiğim bir şey var ”yeni beyazlarımız yoksa işimiz yaş”.