Hangi GDO’lar Yolda!
Transgenik bitkiler şu an itibarı ile Dünyanın işlenmekte olan arazilerinin henüz %12’sinde ekilmelerine rağmen, ticari tohumluktan %36 pay almaktadırlar. Fakat ekimlerinin başladığı 1996 yılından beri ekim alanlarının genişlemesi öylesine istikrar göstermektedir ki (Şekil, 2011 yılında Dünya GDO’lu ürün ekim alanı) biyotek ürün ekiliş alanlarının genişlemesi kısa zamanda durmayacağa benzemektedir. Transgenik yeni çeşitlerin geliştirilmesinde ülkelerin yarış nedenlerine bir göz atarsak, önce çiftçisini yüksek tohumluk fiyatlarından korumak isteyen Brezilya ve Çin gibi biyotek ürün ekiminde önde giden ülkelerin kamu ağırlıklı araştırma ve geliştirme istekleri öne çıkar. Sonra da milyarlarca doları bulan ıslahçı hakları ile karşılaşırız[1][1],[2][2].
GELIŞTIRILEN KARAKTERLER |
BİTKİ |
Zararlılara dayanıklılık |
patlıcan, lahana, karnabahar, nohut, mısır, bamya, çeltik, sorgum, şekerkamışı, domates |
Viruse dayanıklılık |
yerfıstığı, papaya, patates, domates, domates |
Yabancı ot ilacına dayanıklılık |
mısır, pamuk |
Yabancı ot ilacına ve zararlılara dayanıklılık (çifte etki) |
mısır, pamuk, çeltik |
Kurağa dayanıklılık |
nohut, yerfıstığı, hardal, çeltik, sorgum |
Yüksek verim |
Çeltik |
Uzun raf ömrü |
Domates |
Erkek kısırı kendilenmiş hatlar |
hardal, çeltik |
Hindistan örneği ile önümüzdeki yıllarda tescil edilerek üreticiye ulaştırılması beklenen bazı transgenik bitkilerin hangi amaç için geliştirildikleri de belirtilerek aşağıdaki çizelge oluşturulmuştur. Bu listede, bu güne kadar ekimi yapılan transgenik pamuk, mısır, kolza ve soya dışında çeltik-sorgum gibi tahılların yanında nohut, yerfıstığı gibi baklagiller de yer almaktadır. Diğer taraftan karnabahar, bamya, domates gibi GDO’lu sebzelerin de önümüzdeki yıllarda raflarda yerlerini alacakları anlaşılmaktadır. Unutmamak gerekir ki tüm aday çeşitler, tarla denemeleri gibi biyogüvenlik test aşamalarından geçmek durumundadır. Her ülke farklı biyogüvenlik mevzuatına sahiptir. Bu durumda, tohumcu firmaların elindeki tescilli tohumların çiftçiye ulaştırılması, o ülkenin yasa ve yönergelerine bağlıdır. Bu Hindistan örneği, başta ABD olmak üzere, Brezilya, Çin, hatta Pakistan[3][3] ve İran’da büyük benzerlik göstermekte, hatta bitkilere ilaveten İran’da olduğu gibi keçiler de listede yer alabilmektedir.
Aynı çizelgede sol sütunda “çifte etki” bazıları için yeni bir kavram olabilir. Bu olay bir çeşidin iki amaca cevap verecek şekilde ıslah edilmesi anlamına gelir. Söz konusu satırda adı geçen mısır, pamuk ve çeltik çeşitleri hem yabancı ot ilacına ve hem de zararlılara dayanıklı olarak üreticiye çifte avantaj sağlamaktadırlar.
Tarla bitkileri ve sebzeler dışında meyvelerle ilgili birçok araştırma ileri aşamada olmalarına rağmen yakın zamanda yeni çeşitlerin tescilleri beklenmemektedir. Bunun ana nedeni sisgenik (aynı türden gen aktarımı) ile transgenik çeşit adaylarına aynı biyogüvenlik mevzuatının uygulanmak istenmesidir. Bilindiği gibi transgenik bitkilerin tescili için uzun süren masraflı bir prosedür gerekmektedir.
AB’de bu konuda pek geri kalıyor sayılmaz. Yalnız 2012 yılında 41 yeni tescil başvurusu yapıldı. İspanya ağırlıklı başvuruların, mısır, pamuk gibi bilinen transgenik bitkilerde hastalıklara – zararlılara dayanıklı çeşit adayları yanında “yüksek vitamin içerikli, daha az azotla yetinebilen ve hastalıklara dayanıklı” genotipler için yapıldığı anlaşılmıştır. Yine İspanya’nın biyoması yüksek kavak, etanol oranı yüksek mısır; Çek’lerin oleik asit oranı yüksek keten; Danimarka’lıların fitaz enzimi yüksek arpa; İrlanda’nın hastalıklara dayanıklı patates (resim); İngilizlerin afiti kaçıran (öldürmeyen!) transgenik buğday çeşit adayları için tarla denemeleri devam etmektedir. Deneme sonuçlarının ne zaman üreticiye ulaşır bilinmez ama deneme parsellerinin GDO karşıtlarınca tahrip edilme olasılığı, herhalde Avustralya’daki 280.000 dolarlık cezadan sonra4[4][4] ortadan kalkmış görünüyor. Yalnız bütün dünya bu konuda koştururken, Türkiye biyoteknoloji stratejileri oluşturabilecek mi?
Prof. Dr. Nazimi Açıkgöz