Halkın Marketi Yol Ayrımında
Beni etkileyen kuruluş hikayelerinden biridir. Yaptığımız röportajlara bakıyorum, “Makedonya göçmeni bir aileyiz. Türkiye’ye 1956 yılında geldik. İlk ayımızı bizden önce göç eden akrabaların yanında geçirdik. Çoluk çocuk tüm aile fertleri çalışmaya başladık. Makedonya’da çiftçilik
yapan babam Türkiye’de işsiz geçirdiği üç dört ayın ardından seyyar satıcılık ve pazarcılık yapmaya başladı. Seyyar arabanın ucundan tutardım.
Bir yandan okuyup diğer yandan sabahları simit satmaya başladım. Henüz on iki yaşındayım. Sabahçı olduğum için karanlıkta uyanıp simitlerimi satar, okula yetişirdim. Sabah simitlerine, öğlenleri gazozlar ve akşamları sinemanın önünde sattıklarım eklendi.
Akhisar Lisesi’nde okuduğum sürece seyyar satıcılık yapmaya devam ettim. Kardeşlerim de benim gibi okullarının yanı sıra bir şeyler satmaya devam ediyordu. Liseyi bitirdiğimde bir dersten beklemek zorunda kalmıştım. Bu süreyi vekil öğretmenlik yaparak değerlendirdim, Narlıdere, Ödemiş ve Bartın’da okuma-yazma öğretmeni olarak görev yaptım (Ödemiş’te öğretmenlik fotoğraflarını gösteriyor). Ancak mutlu değildim çünkü içimdeki teşebbüs gücü büyümüştü.”
O zaman, Pehlivanoğlu Marketleri’nin kurucusu Ali Pehlivanoğlu’nun iş arayan kardeşi Muharrem’le kurdukları küçük bakkal dükkanını büyüterek Tansaş’lara nasıl kafa tuttuklarını anlamıştım.
Yoksa akıl kar’ı değildi. Belediye gücünü arkasına alan Tansaş’larla kıyasıya mücadele ediyorlardı. Ardında ancak böyle bir teşebbüs ruhu olmalıydı.
başarı zinciri
O hırs onları aldı, başarı zincirine götürdü. Organize perakende de şimdi her yerde gördüğümüz markalar daha doğmadan onlar 100 mağazaya ulaştılar. Sonraki yıllar rakipleri Pehlivanoğlu’nun önünü kesmek istedi. Başaramadılar. Çünkü sistem doğru işletildi, ‘Halkın Marketi’ namıyla en ucuz ve kaliteli ürün satışı hedeflendi, stoklu çalılışıldı ve besi çiftliği yatırımı ile özellikle et, şarküteri ve peynirde fark yaratıldı. Ancak başka değişim de vardı; kardeşlerin çocukları büyüdüler, genç kuşaklar görev almaya başladı.
GÖRÜŞ AYRILIKLARI
Ve daha önceden aralarından ayrılan kardeşlerinin ardından Pehlivanoğlu Grubu, üç kardeş arasında bölündü. Kendi isimlerini taşıyan 50’şer mağazayla yollarına devam edecekler. Kardeşler kırgınlık yaşamadıklarını, helalleşerek yollarına devam etmek istediklerini söylüyor. Evet kırgınlık yok ancak iyi eğitim alan yeni kuşakların şirketlere farklı yön verme istekleri var. Görüş ayrılıkları bu yeni yapılanma ile önlenmiş olacak.
Pehlivanoğlu Grubu da aile şirketlerinin kaderinden kaçamadı. Ne aile sözleşmesi yetti, ne de kurucunun hala hayatta olması. Pehlivanoğlu Grubu danışmanlar tutarak sorunları yamalamak yerine markaya zarar vermeden farklı bir yön çizdiler. Ayrı rekabet yolunu seçtiler. Sonuç umarım hepsi için hayırlı olur.
Ancak yeni kuşaklar günümüz işletme metotları kadar kendilerini bugünlere taşıyan kültürü ve azmi unutmamalı. Pehlivanoğlu Ailesi’nde asıl korunması gereken miras; emeklerinin gücüne güvenerek dev rakiplere kafa tutan cesaretleridir.