Hâlâ mı?
Geçen hafta televizyonda izlediğim bir haberde, okuldan çıktıktan sonra dışarıda başlarını örtüp evlerine giden iki kız çocuğunu takip eden bir öğretmen, kız çocuklarının başlarını zorla açıp, hatta birisinin kafasından tutarak duvara vurmaya çalıştığı haberi beni derinden üzdü.
Kendisini savunması ise dahada ilginç. Başlarını tuvalette örtüp dışarı çıkmışlar, tuvaletler ise kamusal alan mışmış. Bu kadar saçma bir savunma ancak öyle birilerinden beklenir. Birileri zamanında kamusal alan diye bir yol açıp, kendi halkına zulüm ederek çizdikleri o eğri, büğrü çıkmaz yoldan götürmeye çalıştıkları insan sayısı çok şükür azaldı, ama hala o patika yolu tercih edenler var. İnşallah onlarında bir gün sonu gelecek. Bu kamusal alan nedir, kime aittir, birileri için kurulmuş özel mekânlar mıdır? Burası Türkiye, kendisini Türk kabul eden her vatandaşın hür ve özgürce yaşama hakkı vardır. Hiç kimse bu hakkı elinden alamaz. Alanlar ise karşısında sütçü imamları bulur. Fransız askerlerinin Kahramanmaraş’ta bir kadınımızın başını açmak için elini kadının başına uzatması ile kendisini Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı sayan o öğretmenin Fransız askeri ile ne farkı var. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Atatürk’ ün annesi Zübeyde hanım, eşi Latife hanım’ ın başlarlıda kapalı idi, o zaman kamusal alan diye bir alan yoktu. Hani kendisini çağdaş kabul edenler, Atatürk’ün izinden gidenler, eğerki Atatürk bugün hayatta olsa idi sizin bu saçmalıklarınıza kesinlikle müsaade etmeyeceği gibi halinize gülerdi. Yasakçı zihniyet, son günlerinizi yaşadığınız çabanızdan anlaşılıyor. Ancak, yapılan bu eylemler provokatörlükten başka bir şey değildir. Eğer vatanınızı, milletinizi seviyorsanız, kıstırtmacı bu eylemlerden vazgeçmeniz memleket ve kendi yararınızadır.
Biz bayız, biz beyiz değiliz madam
Entelci, dantelci değiliz değil
Çokta zor sayılmaz adam ol adam
Üçe, beşe değil herkese sevil.
Kula kulluk olmaz Rabbine kul ol
Keremi de boldur ihsanı da bol
Sıratı müstakim dosdoğru bir yol
Şükrani o yolda dik gitme eğil.
ŞÜKRANİ