Hakk Yolundan Ayrılma Türkiyem
Yeni Türkiye'den rahatsız olan ABD, Rusya, İngiltere gibi büyük, Suriye ve Ermenistan gibi taşeron, İsrail gibi gayri meşru, PKK/PYD, DAEŞ ve DHKP-C gibi terör örgütleri el ele verip Türkiye'yi yolundan çevirmek için saldırılarını sürdürüyor.
Önceki akşam Ankara'da meydana gelen terör saldırısında yine yeni canlarımızı kaybettik. Engellenen veya engellenemeyen bu tür doğal saldırıların olması beklenen yegâne ülkenin Türkiye olması; ülkemizin, Cumhurbaşkanı ve hükümetin iyi yolda ilerlediğinin, egemen yapıların kirli planlarına maşalık etmeyerek doğru bir yolda yürüdüklerinin en açık göstergesidir.
Eğer bir ülkede terör saldırısı varsa, o ülke karanlık ve şeytanca işler peşinde koşan egemen yapıları rahatsız ettiği içindir. Günümüz dünyasında bir ülke son derece sakin ve hiçbir hadise meydana gelmiyor ise, işte o ülke ya son derece önemsiz, ya da memleketi idare edenler düşmanla işbirliği içindedirler.
Herkes bilmeli ki, dünyada özellikle bugünden sonra en çok teröre maruz bırakılacak ülkelerin en başında Türkiye var ve ne yaparsak yapalım bu asla değişmeyecek. Çünkü biz yükselen gücüz, ‘yenidünya düzeni' denilen şeytanın hükümranlığını tehdit ediyoruz, tüm saldırılara rağmen sendelemeden yolumuza devam ediyoruz.
Davamızdaki kararlılığımız, geçmişten gelen en insanî güçlü mirasımız, mazlumların bizden artan beklentileri, devlet ve milletin büyük oranda bütünleşmesi, artık bizi istedikleri gibi güdememeleri, pısırıklıktan aksiyona geçişimiz, davamızın bize yüklediği gaye, Allah'ın bizden arzu ettiği hedef karanlık yapıları ve bunların başındaki iblisleri çileden çıkarıyor.
Küfrün tek millet oluşunu ispat için bir araya gelen kanlı bıçaklı düşmanlar bu yüzden güçlerini birleştirip bize saldırıyor. Lakin ister iktidar yanlısı, isterse de hasmı olsun içimizdeki pek çok ahmak teröre hizmet etmeyi sürdürdüğü müddetçe kararlılığımız değişmese de acımız büyüyor.
Önceki gece iktidar yanlısı en büyük kanalın ekranlarında yayınlananlar ile muhabirlerinin, terörün acısı yüzünü abartarak ve hiçbir dünya medyasında görmeyeceğimiz görüntüleri göstermek için polislerle polemiğe girmesi, emin olunuz Ankara'da patlayan bombadan daha fazla etki ve acı vericiydi.
Patlamanın meydana geldiği andan itibaren bir iki kanal hariç hepsinin o anı bekliyormuşçasına ve tecavüzcüsüne âşık kimse gibi davranarak yayın yapması ve ekranlardan yapılan deli saçması birliktelik çağrıları terörün arzu ettiği sonuçlardı.
Mahkemeler yayın yasağı koymada son derece yavaş hareket ettiğinden, yasak gelene dek medyamız zaten terörizmin sözcülüğünü bilabedel yapıyor. Yasak geldiğinde ise bir yandan yasağı eleştiriyorlar, diğer yandan da giremedikleri görüntüleri profesyonel romancı üslubuyla olanca detayıyla tasvir ediyorlar. Mesela bir kanalda, polislerin beyaz ve temiz eldivenlerle çalıştıklarına dek aklî melekeleri yerinde olmayan bir kişiye anlatırcasına detay vermeleri, bir yandan zekâlarına işaret ediyor, diğer yandan da taraftarından düşmanına kadar ihanetlerine.
Bu saikledir ki, terör saldırılarında görüntü girilmesi batıda olduğu üzere kanunla yasaklanmalı, RTÜK ve mahkemeler yayınlayanlara ağır müeyyideler uygulamalıdır.
Aslına bakarsanız, medya teröre karşı susarak, rutin yayını sürdürerek gelişmeyi daha soğukkanlı verse, onun meydana getirdiği görüntüleri girmese, öte yandan Başbakan programını değiştirmese, güvenlik toplantısı o anda yapılmasa, yapılsa bile bu açıklanmasa, sosyal medya derhal susturulsa, etki azalacak ve teröre daha az maruz kalacağız. Ama bunu yapabilecek irade galiba bizde yok.
Bu nedenle devletin gecikmeden sakin bir zamanda teröre alet olucu unsurlara dair düzenleme yapması ve Başbakan veya bakan düzeyinde ivedi kararlar alınarak uygulanması şart. Ayrıca bu anları da bir kriz anı gibi görmekten vazgeçerek serinkanlılıkla yürütmeyi becerdiğimizde, terör ufaktan ufaktan bizden uzayacaktır.
Bir diğer husus da, bir terör faaliyetinde teröristin hangi örgüte mensup olduğundan ziyade, teröristin mensubu olduğu örgütün kim adına taşeronluk yaptığı ve kimden yardım aldığı daha büyük önem taşır. Devlet ve hükümet sussa da, genellikle meselenin arka yüzünü bilir ve hamlelerini ona göre yapar. Bu tür durumlarda devletin susması acziyetinden değil, stratejisinden kaynaklanır. Ancak terörün sözcüleri ve siyasi hasımlar bu durumdan vazife çıkararak iktidara saldırmak gibi bir ahmaklık yahut karaktersizliğe bürünürler. Oysa milleti ve memleketine sevdalı kimseler böyle yapmaz, istese de yapamaz.