Hak, Hukuk ve Vicdan
İnsanın yaşayıp var olduğu her yerde hak, hukuk ve vicdan olduğu gibi, haksızlık, hukuksuzluk ve vicdansızlıkta var olur.
Başlığa bakıp da sakın politika yapıp siyasi yönde bir yazı yazacağımı sanmayınız. Çünkü politikanın sözlük anlamının, belli bir ereğe varmak için karşısındakilerin zayıf noktalarından yararlanma mesleği olduğunu, politikacının da yüze gülüp işini yürüten kimselere denildiğini okuyup bilmeyenimiz yok gibidir.
İşte bu bağlamda halkımıza hizmet edip güven vermeyen politikayı da politika yapanı da kendime pek fazla sıcak göremiyorum.
Ancak bir düşünür olarak düşüncemi beyan etmem gerekirse, benim için politika, kişisel veya belli bir zümrenin ya da toplumsal bir faaliyetin menfaatine yönelik her türlü yalanı dolanı mubah sayıp içinde barındırdığından genelde demagojiye dayalı kuralsız siyasi arenada oynanan bir nevi oyun sanatıdır. Bu sanatı icra etmek için seçilip oynayıp sergileyenlere de politikacı denir diye düşünüyorum.
Hâlbuki bunun karşılığı olarak söylenip yazılan siyaset sözcüğü bana göre biraz daha yalandan, dolandan, riyadan politika sözcüğüne göre uzak ve sıcak gelmektedir. Çünkü siyaset sözcüğü politikaya sözcüğüne göre kuralları olan gerçeğe ve bilme dayalı riyadan uzak, yalansız ve dolansız ülke gerçeğine daha uygun çerçevede yapılması gereken, dünya siyaset alanında bazı kural ve prensipleri olan, millet ve ülke yararına dünya siyaset alanında oynanan bir oyun sanatı olduğunu düşünüyorum.
İşte bu yüzden ben burada ne politika ne de siyaset yapacağım. Her ikisinden de uzak durup aklımın erip bilgimin yettiği kadar, insan hak hukuk ve vicdanını, sizlerle kendi dünya görüşüme uygun bir çerçevede yazıp paylaşmak istiyorum.
Dünya yaşamındaki iç içeliğimizde bireyin bireyle ya da bireyin devletle ya da devletin bireyle olan tüm karşılıklı ilişkilerinde verilen emek, görev ve sorumluluk karşılığında herkesin birbirinden alıp vereceği payına düşen hisseye hak denileceğini düşünüyorum.
Hak talebinin hukuk çerçevesinde yazılı kuralları olduğu gibi, karşılıklı güven, hakkaniyet ve adalet duyguları içinde yaşayıp var olan adil insanlar için geçerli olan söze dayalı yazılı olmayan bazı kurallarının da var olduğunu bilmeliyiz. Bu kuralların tümü ahlakı çok yüksek toplumlarda geçerli olduğundan ahlakı yerleşik etik toplumlarda verilen her sözün Hak sözü olduğu kabul edilir. Ve Hak adına söylenip verilen hiçbir sözde de asla yalan ve hile olmaz.
Çünkü söze dayalı kuralların tümünün geçerli olduğu toplumlarda insan ahlakına bağlı oluşmuş olan tüm etik kurallar adeta yasa hükmünde kabul gören yerleşik toplum düzenini sağlayan bir nevi yazılı olmayan nizamnamelerdir.
Hukuka gelince; millet adına yasama organınca çıkarılan tüm yasa ve bu yasalara uygun diğer tüm kanun koyucu ve uygulayıcılarının hak, hukuk ve vicdan dairesinde karar alıp yürürlüğe koyup uyguladıkları hukuksal içerikli metinlerin tümüne denileceğini düşünüyorum.
Burada hak, tamamen hukuksaldır. Hukukta, hakka dayalı her şey tamamen yazılı olan kanunlarda ya da kanun hükmünde cevaz gören diğer tüm yazılı hüküm ve metinlerde aranır. Bunlar dışında hak arama yasal değildir.
Ancak geciken adalet, adalet olmayacağı için burada hakkın zamanında teslimiyeti acısından birde yasaların hâkimlere verdiği yetki çerçevesinde yazılı metinlerde aranıp bulunmayan haklar için hâkimler vicdanen de karar alıp hükme bağlayabilir.
İşte hak aramada yasal olan bütün yollar denendikten sonra, yine de hak aramada, hak yerini bulmamış olursa, bu yerini bulmayan hakkın ayıbı ya yasayı yapanlarda, ya hâkimde ya da yasaya göre hâkimi aldatıp kandıranlardadır ki, onları da asıl mahkemeyi Kübra olan vicdanları yargılar.
Vicdan; insan benliğinde öğretmeni Allah olan tek ilahi okulun adıdır. Bu okuldan mezun olan her yargıç Hak adına haktan yana olur. Yargılayacağı hak sahiplerini de kendi yerine koyup kendi hakkını arıyormuş gibi hak arayıp, hak dağıtır. Yargılamasından asla şüphe edilmez. Çünkü yargılayan yargıç, kâinatın tek hâkimi olan Allah’tır.
İyi bir yargıç karşı sorumluluk bilinci içinde karar alıp, karar verir. Bizi görünmeden gözetleyen gizli gözün vicdanı olduğunu bilir.
Bu bilinçle hakkı sorgulayıp yargılayan hâkimin kararına uymayan her davranış biçimi, yanlıştır.
Yanlış kararlar alıp veren yargıçların vicdanları kendi benliklerinde hapis kalır. Ruhları benliklerinde huzur bulup mutlu yaşamazlar.