Hainler, Gaspçılar ve Adalet Bakanı
Gazetelerde son günlerde yer alan başlıklara dikkat ediyorum da, “Hain saldırı...”, “Kalleş pusu...”, “Namerd eylem...” gibi başlıklar yer alıyor. Doğruyu söylemek gerekirse çok da garibime gidiyor. Saldırının mülayimi de varmış gibi, hain olarak nitelendirilmiş, pusunun dostçası olurmuş gibi kalleşçe değerlendirilmiş!.. Son günlerde PKK eşkıyasının gerek güneydoğuda askerlerimize yönelik yaptığı mayınlı saldırılar olsun, gerekse İstanbul’da giriştiği katliamlar olsun bu olaylarla ilgili haberlerin başlığı bunlar... Hainlerin saldırısı... Kalleşlerin pususu... Ya da namerdlerin eylemi demek çok mu zor acaba? Önceki gün İçişleri Bakanı açıkladı, Güngören’de 18 kişiyi öldüren, 160 kişiyi yaralayan kahpeler yakalanmış... Adamlar öylesine gözü dönmüş ki, kalleşlikleri had safhaya çıkmış bir şekilde, cep telefonları patlatmalı bombaları koyup, patlattıktan sonra 20 dakika ölenleri ve yaralananları büyük bir keyifle izlemişler üstüne üstlük. Bunlar bir müddet önce Beylikdüzü’nde de benzeri bir eylem yapmışlar. Adamlar bu işi artık kendilerine meslek edinmişler belli ki. Yurdun dört bir tarafında çıkan orman yangınları da yine bunların marifeti. Hainliklerini, kalleşliklerini, namerdliklerini alabildiğine her yerde ve her şartta sergiliyorlar. Bu memlekete, delikli beş kuruşluk bir tek çivi çakmadıkları gibi başta insan varlığı olmak üzere, tüm değerlerine saldırılarda bulunarak, azgın köpekler gibi ağızlarından salyalar akıtarak, eylemlerde bulunuyorlar. Asıl endişem ne biliyor musunuz? Yakalanan bu sapıkların, çok çok cüzi bir ceza ile kurtulup, tekrar tekrar eylemlerini yapsınlar diye bir müddet sonra salıverilmeleri!.. Adamlar resmen katliam yapıyor, ama AB baskısı ile idam cezasını kaldırdığımız için bunları, elebaşları gibi krallar gibi besleyip, ekmek elden su gölden hesabı aylarca belki de yıllarca bakacağız. Her mahkumun, insan haklarına sahip olduğu ilkesinden hareket ederek, her türlü konforu kendilerine sağlayıp, yeni eylemlerine en iyi şekilde hazırlanmasını da yine elbirliği ile gerçekleştireceğiz. Hatta ve hatta öylesine huzurlu ve mutlu olmaları için elimizden gelen çabayı sarfedeceğiz ki, geriden gelip de onları örnek alanları bile teşvik edeceğiz. “Bakın, biz Türkler bizleri katledenlere karşı böylesine büyük bir hoşgörüye sahip bir milletiz. Bizi istediğiniz gibi katledebilirsiniz. Tüm bunlara karşın bizler, yine de sizleri cezaevlerimizde krallar gibi ağırlar, padişahlar gibi rahat ettiririz...” mesajını vererek, belki de madalya bile takabiliriz!.. İşte böylesine engin hoşgörüye sahip bir millet olarak, böylesine kalleş ve hainleri bağrımıza basacağız endişesi içerisindeyim. Gerçi, kanunlarımız artık müsait değil ya, hadi olası birkaç uzun yıl ceza verildi. Onun da bir değeri yok ki... Nasıl olsa, Rahşan Affı gibi bir afla birlikte bunlar tekrar birkaç yıl sonra aramıza karışmayacak mı? Bizim gibi eğitim ve kültür düzeyi alt seviyelerde olan ülkelerde en çok uygulanan hepimiz biliyoruz ki genel af sistemidir. Namuslu, dürüst ve devletine milletine bağlılık cezalandırılırken, aksine davranışlarda bulunanlar, bir şekilde ödüllendirilir!.. Adam yıllarca vergisini ödemez, sigorta primlerini yatırmaz, elektriğinden suyuna kadar hepsini kaçak olarak kullanır, üstüne üstlük de itibar üstüne itibar dahi kazanır. Tüm bunlar yetmezmiş gibi milletin vekili olarak Atatürk’ün kurduğu Yüce Meclis’e gönderdiklerimiz de bu tip asalaklara sonuna kadar sahip çıkar, onları her türlü badireden kurtarmak için, milletten aldıkları oyları, sadece ve sadece bu asalaklara hizmet etmek için değerlendirirler. Kendisine oy verenlerin hak ve hukuku dahi dikkate almayan saygıdeğer vekillerimiz, bu milletin canına kasteden hainlerden herhangi bir farkı olmayan bu asalaklara hizmet etmeyi de bir de kendileri için onur vesilesi yaparlar ki, bunun için kahretmemek mümkün değil. Eee, artık yorumu burada siz yapın!.. Hainlere, kalleşlere, namerdlere böylesine sahip çıkanların, onlardan kalır yanları olabilir mi? Bir de bizlerin ödediği vergilerden nemalanır, maaşlarını alır, devletin en geniş imkanlarından yararlanır, yedi göbek sülalesinin sağlığından eğitimine kadar her türlü ihtiyacını karşılarlar. Dilleri de varmaz hainlere hain demeye!.. Çünkü aynaya bakarak konuştukları için, zahiri görüntüde sürekli kendileri vardır!.. Dilim varmıyor söylemeye, ama hani bizler için söylenmiş bir söz vardır, “Su akar, Türk bakar” diye. Bunu biraz günümüze uyarlarsak, “Hain katleder, Türk de bakar” diye değiştirmemiz mümkündür. Bu bakmayı ister gözle, ister yedirip içirmeyle değerlendirebilirsiniz. Bu da sizin engin hoşgörünüze kalmış!.. .............................. Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, cumartesi günü Edremit ve Balıkesir’de adalet sarayı açılışları gerçekleştirirken, çok ilginç bir de değerlendirmede bulunmuş... Diyor ki, Sayın Bakan; “Cezaevlerimizde 97 bin hükümlü ve tutuklu var. Bu sayı yüksek görülebilir, ama biz bunları da en aza indirmek için çaba harcıyoruz... Mahkumları topluma kazandıracağız...” Ne diyelim, inşallah olur!.. Bu olmayacak duaya amin demekten farklı bir şey değil nasıl olsa... Rahşan affı ile çıkanların büyük bir çoğunluğunun tekrar geriye döndüğü düşünülürse, söylemek istediğim daha iyi anlaşılır nasıl olsa... Tamam, bu kadar binlerce mahkumun içerisinde gerçek anlamda kader mahkumu dediklerimiz de var kuşkusuz. Benim sözün tabii ki onlar için değil. Ama hayatta hiçbir baltaya sap olmamış, eşkiyalığı, hainliği, kalleşliği, gaspçılığı, hırsızlığı, namussuzluğu ve uyuşturucudan kadına kadar pazarlamacılığı kendine meslek seçmiş olanlar da bunların arasına karışmayacak mı? Bunlar gibi olanlara ne kadar rehabilitasyon programı uygularsanız uygulayın, değişeceklerine ve topluma uyum sağlayacaklarını düşünmek, safdillikten öte bir anlam taşımayacaktır kuşkusuz. Haa tabii bu arada yine son günlerde 100 YTL’lik bir cep telefonu için, ülkenin yetiştirdiği büyük beyin değerlerinin de gaspa uğrayıp, öldürülmeleri de cabası yine... Baksanıza, yıllar yılı gasp aldı başını gidiyor, 50-100 liralık şeyler için, insanlarımız öldürülüyor, katlediliyor ve bir türlü bunu önleyemiyoruz. Ülkede bu kadar işsizlik kol gezerken, ülkenin milli değerlerini üç otuz paraya peşkeş çekerken, her bir vagona bir güvenlik görevlisi koymak o kadar zor mu? Bunu da anlamak mümkün değil!.. Hem bir yandan işsizliğe ufak da olsa bir katkı sağlanırken, vatandaşın da can ve mal güvenliğini en üst seviyeye çıkarmış olacağız... Da, bunu yapacak sosyal devlet nerede? Ben de bir an için kendimizi AB ülkesi gibi gördüm. Kusura bakmayın... Boş hayal işte... |