Hahamdan İtiraf: Batı, Yahudi Kültürünün İşgali Altında
Adı Nederland olan barbarların ülkesine bizde Hollanda, Osmanlı zamanında orada yaşayanlara da Felemenk denmiş. Meşrutî krallıkla yönetilen Hollanda dümdüz bir ova. Türkçe, Felemenkçe
ve Frizonca'dan sonra en çok konuşulan 3. lisan durumunda. Ülke nüfusunu sırası ile Hıristiyanlar, ateistler, Müslümanlar, Yahudiler oluşturur. Ticaretine ise önemli ölçüde Yahudiler hâkim. Çoğu Türkiye'de de faaliyet gösteren ve Hollandalı sanılan petrol şirketi ve bankalar Siyonist Rothschild'e ait.
Nasıl ki bugün Almanya'nın nüfuz alanında ise, dün de Roma-Germen İmparatorluğu'nun nüfuzu altındaydı. Aslına bakılırsa Almanya, Fransa, İspanya ve İngiltere arasında sıkışan bu ülke sık sık bu dört ülkenin tecavüzüne maruz kalır. Son tecavüzü ise Yahudiler yapar.
Mezhep savaşlarında da hayli yıpranan Felemenklerin üstünden geçmeyen kalmaz. Felemenkler kurtuluşu ‘Birleşik Doğu Hindistan Şirketi'ne katılmakta bulur. 1602'de kurulan şirket, kısa sürede baharat ticaretini ele geçirecektir. Bu şirket aracılığı ile Seylan (Sri Lanka), Cava, Sumatra ve Güney Afrika'nın sömürgeleştirilmesini sağlar.
Alman bozması olan yani ‘Anglo' sonra ‘Engli' son olarak da ‘İngiliz' adını alan nihayetinde Yahudileştirilen Britanyalılar sömürge işinde bir adım öne geçse de Hollandalılar, Endonezya gibi dev bir ülkeyi ele geçirir.
Baharat gibi doğudan gelen ürünlerin yetiştirildiği bölgelere doğrudan ulaşabilmek için yol aramaya başlayan Hollanda, Portekizlilerin yanında çalışmış olan bazı tüccarlar ve İspanyollardan deniz yolu haritalarını ele geçirir.
Bunun üzerine ‘Compagnie van Verre' adlı ‘Uzak Ülkeler Şirketi'ni kurarlar. Şirketin ortaklarının önemli bir kısmı Yahudi'dir. Mart 1599'da Jacop van Neck yönetimindeki filo ilk seferinden büyük kâr elde edince, önce ‘Birleşik Doğu Hindistan Şirketi'ne katılırlar, ardında da 6,5 milyon florin sermaye ile de ‘Hollanda Doğu Hindistan Şirketi'ni kurarlar.
Bu şirket sayesinde Afrika'nın güneyindeki Ümitburnu ile Basra körfezinde Benderabbas Limanı'ndan Doğu Hint adalarının sonuncusu olan Timor'a kadar uzanan geniş bölgede büyük bir sömürge imparatorluğu kurarlar. Buradaki başarılarının Amerika'da elde etmek isteseler de İngilizler buna engel olur.
1626'da Güney Amerika'da Brezilya sahillerini istila etmeye başlarlar. Bölgenin adını da ‘Yeni Hollanda' diye değiştirirler. İngilizlerin daha sonra ‘New York' olarak değiştirdikleri şehrin adı Hollandalılar için daha önce ‘ New Amsterdam'dı.
1634'te, Venezuela kıyılarını ele geçirip ciddi askerî üsse dönüştürürler. Güney Amerika'nın kereste ve şeker kamışına el koyarlar.
Hollanda Doğu Hindistan Şirketi, 1605'de Portekizliler'in elinden Endonezya'nın doğusunda bulunan Maluku adalarını alır. Jan Pieterszoon Coen bölgeye vali olarak atanır. “Savaşsız ticaret, ticaretsiz savaş olmaz” diyerek işe başlayan genel vali, ardından da bölgedeki tüm Avrupalı rakiplerini oradan uzaklaştırır. Öyle katliamalar yapar ki bugün adı Cakarta olan liman şehri Cayakarta'yı işgal eder. Sonra bölgenin tamamını kontrol altına alır. Daha sonra da Seylan bölgesini…
ALÇAKLIK DEMEK HOLLANDA DEMEK
İşgal ettikleri yerlerde Müslümanların ibadet dahil bütün haklarını ellerinden alırlar. Öyle ileri giderler ki sünnet olmayı bile yasaklarlar. Medreseleri, camileri kapatırlar. Hacca gitmek ve İslam'a davet yasaklanır. Halkı Hıristiyanlaştırmak için büyük çaba harcar. Öylesine şerefsizleşirler ki, Hıristiyan olan herkes 1 kilo pirinç alırken, Müslüman olanlar ancak yarısını alabilir. Bir Hıristiyan'ı öldüren işkence ile öldürülürken, bir Müslüman'ı öldürmenin hiçbir cezası yoktur. Bir şekilde Hacca gitmeyi başaran dönüşte vatanına sokulmaz.
Bu gücünün bir bölümünü köle ticareti için kullanan Hollanda, Asya, Afrika ve Güney Amerikalıları köleleştirip Avrupa'ya taşır. Köleler yaş ve kabiliyetlerine göre ciddi para etmektedir ve bu da Hollandalıların servetlerine servet katar. Genç kızları zevklenmek için kullanan alçak, bu sayede askerlerini eğlendirerek motive eder.
Bugünkü zenginliğinin kaynağı işgal ettiği toprakların yer altı ve yer sütü zenginlikleri ile mazlum insanlarının alınteri olan Hollanda, tarih boyunca batılı soy ve dindaşlarının kendine yaptığını Afrika, Asya ve Güney Amerika halklarına yapmıştır.
Hollanda işgal yönetimi Endonezya Yahudilerinin bir bölümünü batıya taşır. Bugün Felemen milliyetçisi gözüken Geert Wilders'te bunlardan biridir.
Bugün Hollanda ırkçılık ve yabancı düşmanlığı yürüten partinin lideri olan Geert Wilders'in dedesi Johan Ording'e Endonezyalı bir Yahudi. Siyonist faşist Wilders ise Hollanda'ya gelen bu Yahudi adamın kızının oğlu. Yani özbeöz Yahudi!
Aslına bakarsan kişinin ırk olarak Yahudi olup olmaması meselenin başka bir yönü. Ancak günümüz batı dünyası yaklaşık 4 asırdır Yahudi kültür ve düşüncesinin egemenliği altında. Bir adım daha ileri gittiğimizde ise Hıristiyan kültürü tümüyle Yahudi Pavlus'un ürünü.
‘HIRİSTİYANLIK BİZİM ESERİMİZ'
İşte bu gerçeği Haham Baruch Efrati Ağustos 2015'de şu cümlelerle itiraf etmişti: “Hıristiyanlık ve onlara ait peygamber kıssaları 1 ile 15'inci asır arasında yaşamış Yahudi hahamlarca yazıldı” (Yeni Söz 31 Ağustos 2015)
Dolayısıyla batı inanç ve kültürü dediğimiz her açıdan bir Yahudi kültürü. Batılı liderlerin Siyonistler ve İsrail söz konusu olduğunda takındığı tavır, bugün manşetimizde yer alan BM'nin Yahudilerin Filistin topraklarında faşist Apartheid rejimi kurduğu yönündeki raporuna ABD ve batılı liderler ile BM Genel Sekreterinni verdiği tepki bunu bir kez daha teyit etmekte.
Bugün batı ile yaşadığımız krizi sadece batının bize yaklaşımı değil ehli küfrün, İslam'ın ve İslam'ın bayraktarı durumundaki Türkiye'nin güçlenmesine yönelik çaresizlik tepkisi olarak görmek gerekiyor.
AHLAKI OLMAYAN ŞEYTANLAŞIR
Hollanda yönetimini Hitleri destekliyordu. Nazi döneminde Hitlerin SS subaylarını önemli bir bölümü de Hollandalı Yahudilerdi.
Yahudi katliamı denilen şey ise, Hitlerin ordusundaki Yahudi subayların batıdaki fakir Yahudileri işgal edilen Filistin topraklarına göçe zorlamak için yaptığı bir alçaklıktı.
Gitmeye razı olan Yahudiler ödüllendirilirken, direnenler katledildi. Çünkü bunlar, çıkarları için hiçbir değer tanımaz. Zira ahlakı olmayan güç şeytanlaşır. Aslına bakarsanız ‘batılı' demek, ahlakı olmayan her şeyin ortak adıdır.
Onları sınırlandıracağı için ahlaka hiç bir zaman ihtiyaç duymadılar. Dolayısıyla da hiçbir dönemde de ahlaklı olmadılar. İçi dışı Yahudi kültürünce işgal edilmiş batının bundan sonra da ahlaklı ve erdemli olması beklenemez. Bu nedenle olsa gerek ‘ahlak' yerine ‘etik'i tercih ederek ahlaksızlıklarını örtmek istiyorlar.
Müslümanların bir kez öğrenmesi gereken şey, ayıdan post gavurdan dost olmayacağı gerçeğidir. Yüzleştiğimiz şey bundan ibaret.