Haddini Aşanlar…
Her gün, yeni rezaletlerle karşı karşıya kalmaktayız. AKP yandaşları, tam anlamı ile hadlerini aşmakta; günah ve suç çukurunun içine düşmektedirler.
Mukaddes Kitabımızla; şerefli Peygamberimizle (SAV) manevi ve milli değerlerimizle alay edilmektedir. Pervasızlık, kendini beğenmişlik, fütursuzluk, ahlaksızlık, yalan, iftira, zulüm, dünya hırsı, rüşvet, yolsuzluk, dalkavukluk, maksimum düzeye ulaşmıştır. Din istismarı da akıl almaz boyutlardadır.
Hemen başka kanala geçsem, bu düzeysiz konuşmalara vakit israf etmesem de; yandaşların kendini beğenmiş, şımarık, başkalarını küçük gören, çokbilmiş, saldırgan, tehditkâr, kamplaştırıcı söz ve tavırlarını (çok kısa bir süre bile) izlemek, vücut kimyamı ve sinirlerimi alt üst etmektedir.
Ne kadar da rahat yalan söyleyebiliyor, iftira atabiliyor, gerçekleri inkâr edebiliyor ve şirke varan övgüler düzebiliyorlar.
1) Mehmet Metiner’in son sözleri, haddini aşmanın ve kantarın topuzunu kaçırmanın, son örneği olmuştur. Bu ne pervasızlık, ne utanmazlıktır?
Neymiş? Cuma hutbesinin sonunda okunan, Nahl Suresi’nin 90. Ayetinde zikredilen, “yakınlarınıza yardım edin” talimatı, torpil ve kayırmanın gerekçesi imiş? Ve pervasızlığa bakın ki; ikaz eden sunucuya da, “Allah’ın ayetine karşı gelmekle” suçlayabilmektedir.
Aynı kişi; 17-25 Aralık rezaletleri için de, “paraları polis koydu” diyecek kadar fütursuz davranabilmiştir. Ancak; iade olayından sonra, bir özür bile dilememiştir. Ve hala, konuşmaya devam edebilmektedir. Din istismarı yapabilmekte; “emaneti ehline veriniz” talimatını görmemezlik edebilmektedir. Akrabaya, vb. yapılacak yardımın; şahsi kaynaklardan yapılacağını idrak etmemekte; saçı bitme